Yoksa Siz de (*)Kakistokratiksilileştirilememişlerden Misiniz? Peki, Emin Misiniz?
Sokrates’in “Bildiğim tek şey; hiçbir şey bilmediğimdir…” sözünün derinliği üzerine söylendiği tarihten günümüze kadar; kim bilir ne kadar çok şey söylenmiş ve yazılmıştır… “Bilemeyiz!…”
Ama bu ünlü sözden dayanak alan her bir söz ya da yazı; ister istemez kendi koşulları içinden izler taşır.
Sözler, şekiller ve hatta herşey; önce günümüze kadar hala taşıdıkları değer/ler açısından ve sonra da ilk üretildikleri günde sağladıkları faydalı etki, yani değer açısından önemlidirler.
Sağladıkları bilgi ve aydınlanmaya güvenerek yola devam ederiz.
Bugün içinde bulunduğumuz duruma dair söylenecek herşey ister istemez ya bütüne ya da o bütünlüğün parçalarına dair saptamalardan oluşan tanımlamalar halini alır.
İşi, atların terbiye ve bakımı ile ilgilenmek olan mesleğin yani “Seyisliğin” aynı zamanda “Siyaset” kelimesinin de kökeni olduğunu bilirsiniz.
Atların herşeyi ile ilgilenen yetkili nasıl ki “Seyis” ise; insanların yönetilmesi işini meslek edinen kişiye de “Siyasetçi” deniliyor her nasılsa… Atlardan farklı olarak yani sadece “terbiye ve bakım” ile sınırlı olmayan ve toplum tarafından “çok geniş ve kapsamlı yetkileri kendinde görme alışkanlığı edindirilmiş” olan “Siyasetçi,” doğaldır ki “Seyis” olarak değil; daha yüce bir görevle ilişkilendirildiğine, öncelikle kendi kendisini ikna etmiş kişidir. Sonunda buna bizi de ikna edecektir!…
Tek tek bireylerin yalnız başlarına yaşarlarken gidermek durumunda oldukları ihtiyaçları; toplumsal bir yapılanma içinde yer aldıklarında “başkalaşmaya” başlar. Bireylerin bir toplumun içinde biraradalığının gereği olan kurallar oluşur. Sorunlar oluşur, çözümler gelişir… Çözümler sorunlaşır; başka çözümler geliştirilir. Başta “Dil” ve “Hukuk” olmak üzere “kesintisiz sorun bazlı çözümler; uzmanlaşarak kurumsallaşır…”
Toplum göçebelikten yerleşik hayata geçmişse toplumsal ilişkiler; yerleşilen yeri biçimlendirmeye başlar. Zamanla nesiller arası geçişler sırasında topluma yeni katılanlar biçimlenmiş olan o yerin etkisi ile kişisel ya da toplumsal aidiyet duygu ve davranışları geliştirirler… Mekan artık kendi anlam bütününe ulaşmıştır.
İlk ilgi ve bilgi alanı her ne olursa olsun, yıllar içinde yaşananların arasında bazılarını bir şekliyle sorunlu ilişkiler olarak algılayan ve çözümler üzerine düşünenler; ilgi konu alanına göre uzmanlaşmaya başlarlar. İşte ilgi alandaki çözümler konusundaki bu uzmanlaşmalar karşımıza meslek/ler olarak çıkar gelir.
Kendine edinmek istediği iş/meslek alanında yeteneksiz ve beceriksiz olduğu defalarca kanıtlanan birinin o alanda iş yapmaya devam etmesi olanaklı mıdır?
Bu durum yalnızca bir tek meslek alanında geçerlidir; seyislikten türetilmiş olan ve meslek olmadığı halde kendini meslek olarak dayatan “Siyasetçilik” bazen ne kadar yeteneksiz ve beceriksiz olsalar da tam tersi bir durum varmış gibi davranırlar ve inandırırlar da…
Hiçbir meslek “temsili” olarak yapılamazken bir tek “Siyasetçilik” temsili olarak yapılmaktadır.
İşin doğasında, “terkedilmiş haklar alanı” olarak; “insanların kendi öz haklarına sahip çıkmamaları durumunda ortaya çıkan boşlukların toplamı; siyasetçilerin varlık alanlarından daha fazla olduğu sürece; kendilerini bir talep öznesi olarak pazarlamaya ve temsilen teslim aldıkları toplumun haklarını kendileri adına kullanmaya devam ederler…”
Bu, “Doğrudan Demokrasi” alanından “Temsili Demokrasi”ye terk edilmiş hakların yarattığı boşluğun da adıdır aynı zamanda; “Siyaset!…” Çünkü “Doğrudan Demokrasi” alanında, temsilci/siyasetçi/aracı kullanmak yerine birey; kendi adına kendi hakkını doğrudan kullanarak fırıldakçılığın bir meslek olarak ortaya çıkmasına izin vermez!…
Evet siz hala emin misiniz?…
(*) Kakistokrasi: Bir ülkenin en ilkesiz, en niteliksiz insanlar tarafından yönetilmesine verilen ad.
Mimarlara Mektup, Mayıs 2018, Sayı: 231