- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Yeni Bir Yıla Girerken Umudumuz ve Mücadele Azmimiz Yükselsin!..
HELE BİR BAŞLASIN
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
Hele bir kanatlansın ufuklar,
Hele bir içini çeksin orman,
Hele bir kere güneşler yansın,
Kertenkeleler üşümesin,
Hele bir kere toprak kansın,
Mevsim demlensin,
Hele bir ballansın böğürtlen dikenleri!
Gelincikler bedava,
Gökler sahipsiz
Bahçeler zil zurna…
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
……
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Değerli meslektaşlarım, 2019 yılı hepimiz açısından zor bir yıl oldu. Yaşadığımız ekonomik krizin yanı sıra, ülkenin genelindeki demokrasi krizini ve bunun toplumsal hayatımıza yansımalarını hep birlikte yaşıyoruz. Kamu kurumlarında, üniversitelerde, özel sektörde ücretli ya da işveren olarak çalıştığımız farklı alanlarda mesleğimizi yapmaya çalışırken karşılaştığımız her türlü baskı ve zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldığımız bir yılı geride bırakıyoruz.
Öte yandan ülkenin genelinde yaygın hale gelen kent suçu niteliğindeki mega projelere karşı mücadelemizin de yoğunlaşarak devam ettiği bu süreçte son olarak “Kanal İstanbul Projesi” gündemimize oturdu. Neredeyse her akşam birkaç televizyon kanalında bu konu masaya yatırılırken, yazılı basının yalnızca birkaçında, ‘projenin yapılması durumunda İstanbul, Marmara bölgesi, Türkiye ve hatta çevre ülkeler için nasıl bir ekolojik felakete yol açacağına’ ilişkin görüşlerimiz yer alıyor.
Ekonomik krizin gittikçe derinleştiği bu ortamda, su ihtiyacının %70’ini dışardan karşılamak durumunda kalmış İstanbul’un mevcut su kaynaklarını bile yok ederken; getireceği ilave nüfus nedeniyle İstanbul’u tümden susuzluğa mahkûm edecek olan bu akıl dışı projeye karşı birlikte mücadele etmemiz zorunludur.
3. Köprü ve 3. Havalimanı nedeniyle İstanbul’un kuzeyindeki orman alanları talan edilmişken, Kanal İstanbul Projesi ile birlikte bu talanın tarım ve mera alanlarını da kapsayacak şekilde büyüyeceğini şimdiden görebiliyoruz. Projenin kentsel, arkeolojik ve doğal sit alanları üzerindeki olası olumsuz etkilerini; fay hatlarının geçtiği bu bölgeye getirilecek yeni yapılaşmalar ve doğallığında hızlanacak nüfus artışı nedeniyle, bölgenin afet riskinin artacağını biliyoruz.
İstanbul Boğazı’ndaki geçiş güvenliğini ve kanaldan geçecek olan gemilerden elde edilecek gelirleri bahane olarak gösteren yetkililerin ne bizlerin ne de kamuoyunun nazarında inandırıcılığı kalmamıştır.
Olsa olsa kanal güzergahında yaşayanların yerlerinden edilmesine, imara açılan alanlarda yeni rant kapıları oluşturmaya yarayacak olan bu projenin, ister ‘Yap-İşlet-Devret’ isterse ‘Kamu Özel İştiraki’ ile yapılsın ekonomik yükü hepimizin omuzlarına yüklenecektir.
Deprem gerçeğine rağmen kentlerin afetlere karşı hazırlıklı hale getirilmesi için çalışma yapmaktan sürekli uzak duran yetkililerin bu proje için öngördükleri 75 milyarlık maliyete rağmen -ÇED Raporu incelendiğinde bu maliyetin katbekat fazla olacağını görüyoruz- proje konusundaki ısrarcılığını akıl, mantık ve bilimsel verilerle açıklamamız mümkün değildir.
Tüm bu olumsuz süreçlerin içinde, insanlık tarihinin kadim mesleklerinden biri olan mesleğimizin etik değerlerine sahip çıkarak; sağlıklı kentlerin ve yapılı çevrenin oluştuğu, demokrasi değerlerinin korunduğu, bilimin ışığında toplumsal duyarlılıkların arttığı, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir dünyada yaşama umuduyla hepinizin yeni yılını kutluyorum.