- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Yeni Bir Yerel Yönetim Anlayışını Hep Birlikte Örgütleyelim!..
Tam 25 yıl boyunca aynı siyasi görüş tarafından yönetilen İstanbul’un bugünkü çehresine bakıp öfkelenirken, diğer taraftan onca yanlış uygulamalara rağmen hala sürpriz sokaklarından boy gösteren yaşam sevinçleri, bu kente karşı işlenen onca suçla mücadele etmek için yol göstericimiz oluyor.
TÜİK verilerine göre İstanbul’un nüfusu 2018 yılında 15.067.724 kişi. Türkiye’nin nüfusu ise 82.003.882 kişi. Yani Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %18,37’si İstanbul’da yaşıyor.
2002-2018 yılları arasında İstanbul’da toplam 2 milyar 391 milyon 357 bin 621 m2 inşaat ruhsatı verilmiş. Yine aynı yıllar arasında toplam 8 milyon 419 bin 922 adet bağımsız konut yapılmış.
Bugünlerde yetkililerin ağızlarından düşürmedikleri “İstanbul’a ihanet ettik” sözlerini bu veriler ışığında değerlendirdiğimizde ihanetin boyutunu daha iyi görüyoruz.
8500 yıllık yerleşimler ve kültürler katmanı olan bir kente inşaat sektörü üzerinden yapılan bu saldırıların sonucunda kentin silüeti bugünkü halini almıştır. Plansız kentleşme süreçlerinin verdiği zararların çok ötesinde planlama sürecinin de kentin yağmalanmasının aracı haline getirildiği bir dönemden bahsediyoruz.
644 sayılı KHK ile kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından parsel bazına kadar indirgenen plan tadilatlarıyla özellikle İstanbul’da büyük mega projelerin önü açılmıştır.
2009 yılında hazırlanan İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda olmayan, 3. Köprü, 3. Havalimanı gibi kuzey ormanlarını ve su kaynaklarını talan eden uygulamalar bu parçacıl, bilimi ve doğal eşikleri yok sayan plan tadilatlarının sonucudur. Bugünlerde sıkça basına da konu olan 3. Havalimanı’ndaki işletme sorunları, yer seçiminden ekonomik verilere kadar ne kadar hatalı yatırımlar yapıldığının göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mega projelerin üçüncüsü olan Kanal İstanbul projesi için ise bilim çevrelerinin, meslek odalarının ve halkın ne itirazları ne de uyarıları dikkate alınıyor.
Kent mekanları üzerinden; yaşam alanlarımıza, yaşam biçimlerimize ve kentle kurduğumuz hafıza ilişkilerimize yapılan tüm saldırılar sonucunda, doğal ve kültürel çevreler üzerinde büyük tahribatlar ortaya çıkmıştır.
Talan edilen kültürel ve doğal kaynaklarımız ve kente verilen bunca zarar sonucunda açıkça bir tüketim sektörü olan inşaat sektörü kendi krizini de kendisi yaratmıştır.
Artık toplumun büyükçe bir kısmı üretimin olmadığı bir ekonomik tercihin sürdürülemez olduğunun farkında.
Yaşam alanlarımıza yapılan bu yoğun saldırılara karşı pek çok mahallede bir araya gelen insanlar yaşam alanları üzerinde söz sahibi olmak için mücadele veriyor.
Plansız, programsız, kişiye özel ve kamuoyundan kaçırılan, kente karşı suç niteliğindeki her türlü karara ve uygulamaya karşı direnen, mücadele eden duyarlı kesimler gittikçe çoğalmaktadır.
Son yerel seçimlerde, 25 yıl sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın değişmesi İstanbullular için yeni bir umut olmuştur. Adil, çevreye ve doğaya saygılı, kültürel dokuya önem veren, kentsel yaşam standartlarını yükseltmek için çalışan yeni bir yerel yönetim anlayışı beklentisi yükselmeye başladı. Büyük kentlerimizde yükselen bu umut; bundan sonraki süreçlerde, karar verme mekanizmalarına halkın katılma istekliliği, kamuoyu denetimi, sivil toplum örgütleri, bilim çevreleri ve meslek odalarının katkılarına açık bir kamu yönetimini zorunlu kılmaktadır.
Hukuka saygılı, toplumcu, kamu yararını gözeten, katılımcılığa ve paylaşıma açık, kent ve kentlinin çıkarlarını ön planda tutan, tarihi, doğal, sosyal ve kültürel değerleri koruyan, sağlıklı, güvenli, kaliteli, ekonomik ve çağdaş yaşam ortamlarının oluşturulması için çalışan yerel yönetim anlayışının yerleşmesi hepimizin ortak sorumluluğudur.