- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Yeni Bir Döneme Başlarken…
Mimarlara Mektup’un 228. sayısında (Şubat 2018) sevgili Sami Ağabeyin “Bir Dönemin Daha Sonuna Geldik” başlıklı yazısı yayımlanmıştı. Arkadaşımız yazısında Mimarlar Odası Genel Kurulu süreçlerini değerlendirmiş, TMMOB ve TTB’yi hedef alan konuşmaları nedeniyle siyasi parti temsilcilerini eleştirmiş ve Mimarlar Odası’nın geçmişten günümüze sorumluluklarını hatırlatmıştı bizlere.
İstanbul Şubenin Genel Kurulundan çok kısa bir zaman sonra, devir teslim töreninin hemen ardından, 7 Mart sabahı Sami Ağabeyi kaybettik. Ona veda ederken, “umutlarını ve mücadeleni yarınlara taşıyacağız” sözü verdik. Evet, Sami Yılmaztürk, ailesi ve arkadaşları kadar Mimarlar Odası camiası için de çok büyük bir kayıp.
Artık sorumluluklarımız çok daha fazla…
Yeni bir döneme başlarken bizler de Sami Ağabeye verdiğimiz sözlerin arkasında durarak “Kamu ve Toplum Yararına Mimarlık” için çalışmalarımıza hız verdik. Yeni dönem çalışma programımız, yaptığımız toplantılarla son şeklini aldı. Yakın bir zamanda çalışma programımızı sizlerle paylaşacağız. Siz meslektaşlarımızdan beklentimiz, çalışma programımıza ve bu programı hayata geçirecek oda çalışmalarına katkıda bulunmanız, böylelikle yeni çalışma dönemini dayanışma içinde birlikte örgütlemektir.
Gerek Türkiye’nin içerde ve uluslararası alanda sürdürmekte olduğu politikalar, gerekse tüm bu politikaların kentlerimize, kırlarımıza, kültürel-doğal alanlarımıza etkilerini göz önüne aldığımızda mimarlık mesleğinin ve biz mimarların bu süreçlerden ne denli etkilendiğimiz ortadadır. Zenginleşme aracı olarak yaşadığımız tüm coğrafyaya, yani yaşam alanlarımıza yapılan saldırılar karşısında şimdiye kadar sürdürdüğümüz mücadelemiz, bu dönem de güçlenerek devam edecektir. Yaşam alanlarımıza yönelik saldırılar karşısında birlikte mücadele vermek zorundayız.
Kamuya ait ne kadar alan varsa özelleştirme yoluyla satılıp tüketilmektedir. Ormanlarımız, yeşil alanlarımız, meydanlarımız, parklarımız, garlarımız, derelerimiz, kıyılarımız, sit alanlarımız, kültürel varlıklarımız… ve nicelerini sayabileceğimiz alanlar üzerinden sürdürülmekte olan talan politikalarına karşı gelişen dayanışmaların ve platformların mücadelelerine destek olmak ve katkıda bulunmak, toplumun aydın kesimleri olarak bizlerin de sorumluluğundadır.
Sürdürülmekte olan tekelleşmiş proje üretim süreçleri, kişiye özel imar faaliyetleri, hızına yetişemediğimiz yasa ve yönetmelik değişiklikleri ile mimarlık mesleği neredeyse yapılamaz hale getirilmektedir. Mesleğine sahip çıkan, mesleğin etik kurallarına uygun olarak çalışan meslektaşlarımız, bu süreçten olumsuz etkilenmektedir.
Ülkenin demokrasiden hızla uzaklaşmasıyla üniversitelerde, kamu kurumlarında, basın-yayın kuruluşlarında artan baskılar nedeniyle birçok akademisyen, gazeteci, sanatçı ve aydın işlerinden atılıyor. KHK’lar ile işten atılanların arasında pek çok meslektaşımızın olduğu da bilinen bir gerçektir.
Toplumsal meşruiyet krizini aşmaya çalışan iktidar, ekonomik göstergelerdeki olumsuz tablonun daha da kötüleşmesi ihtimalinin kuvvetlenmesi üzerine baskın seçim kararı aldı. 24 Haziran seçimleri için bir taraftan ittifaklar ve cumhurbaşkanı adayları konuşulurken diğer yandan da seçimlerin vazgeçilmezi haline gelen “imar affı” hakkında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından neredeyse her gün “arkası yarın” programlarına dönen açıklamalar yapılıyor. “Seçim yatırımı” olarak alelacele gündeme getirilen ve ısrarla “imar barışı” olarak tanımlanan düzenlemelerin içeriğine dönük açıklamalardan anlaşılan, bu düzenlemenin imar affı olduğudur. Ekonomik krizi hızlı özelleştirmelerle de aşamayan hükümet, bu krizi yeni finans kaynağı olarak kaçak yapılara getireceği aflarla aşmayı hedefliyor. 16 yıldır kişiye özel imar faaliyetleriyle kıyılarda, kentlerde, orman alanlarında, hemen her yerde kaçak yapılara göz yumanlar, şimdi tüm kaçak yapıları yasal hale getirip buradan ekonomik gelir elde etmeyi hedeflemektedir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen yaşam alanlarımıza ve mesleki haklarımıza sahip çıkmak için birlikte mücadele edebilecek olanaklarımız vardır.
Bu mücadelenin yürütüleceği asıl platform da meslektaşlarımızın aktif katılımıyla güçlendireceğimiz Mimarlar Odası’dır. Tüm bu olumsuz süreçlere ancak birlikte yürüteceğimiz örgütlü bir mücadele ile dur diyebileceğimizin bilinci içerisinde ve insan onuruna yakışır bir gelecek dileğiyle tüm meslektaşlarımızın 1 Mayıs Emek, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutluyoruz.