- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Yasalarla/Kanunlarla Hukuka Tuzak Kurulabilir mi? Her Türden Tuzağa Karşı ‘Hukukun Üstünlüğü’nün Kanıtı Olan “Adalet Güvenceli Hukuk”u Nerede Aramalı?…
Düşünce tarihinin en temelinde; özellikle felsefenin gelişmesine katkıda bulunan, basit ama tam da yerli-yerinde sorular vardır. “Açmaz-Çelişkiler”le(paradox) dolu bu sorular üzerinde düşünürken, daha önce hiç farkında olmadığımız kapılar bulur ve artık bu yeni çıkışları kullanmaya başlarız… Bu her türlü düşünsel zenginliğe de kaynaklık edebilir…
MÖ 6 yüzyılda Epimenides: “Bütün Giritliler yalancıdır, bunu bana Giritli bir şair söyledi.” der…
Giritli şair de bir Giritlidir!…
Ve yalancıdır…
O zaman bu söz de yalandır…
Ya da bozulup durmuş bir saatin bir gün içinde(24 saat) iki kez bize doğru zamanı göstermesinde olduğu gibi basit sorgulamaların devam ettirilmesi sırasında örnekler çoğaltılabilir…
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Aynı zamanda bunlar her açıdan beynimizin işlem kapasitesini de artıran deneyimlerdir ve “Toplumsal Hafıza”nın kaderini de belirlerler…
Daha da önemlisi “Demans” ve “Alzeimer” gibi bireysel “hafıza kaybı rahatsızlıklarına karşı” hekimlikte başta “İsveçli” olanları olmak üzere; “Tıp Alemi” üyesi uzman doktorların “geleneksel” tavsiyesi değil midir?…
Aynı “Nankör Unutkanlıklar” toplumsal hafızadaki handikaplar olarak varlığını sürdürebilirler…
Herhangi bir tetikleyici bir hastalık ya da olağan yaşlanmalar sırasında beyin loblarının iç/orta bölgesindeki çökmeler sonucunda “yakın dönem hafıza kaybı” yavaş yavaş beynimizin dış kabuk “Korteks”ine doğru ilerler…
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Toplumun “Yakın Dönem” hafızasındaki kayıplar ise çok daha tahripkâr olurlar ve geriye dönülmeyecek zararlara yol açarlar. Düzenli spor yapanların sağlıklı kas yapısının vücut direncini uzun süre koruyabilmelerinde olduğu gibi; “Beyin Eti”nin sağlıklı ömrünü uzatmak ve çok yönlü işlem kapasitesini geliştirmek için yapılan okuma, düşünme, problem/sorun çözme gibi eylemlerle zinde tutmanın şartı olduğunu aynı “İsveçliler” söylemezler mi?…
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Toplumun ortak bilincini oluşturan doğa, çevre, kültür, sanat ve bilimsel eserler aracılığıyla kurulmuş değerlerinin korunması, yenilerinin üretilmesindeki nitelik düzey de yine toplumun sağlık işaretleri olarak ortak hafızaya eklenirler…
Demek ki bir ömür boyu “Beyin Eti”nin %10’luk kısmı ile yetinmek yerine boşta duran %90’lık kısmı da kullanmak ve daha kaslı bir beyin sahibi olmak, her beynin özlemi değil midir?…
“Kamusal Yarar” çerçevesinde “Toplumsal Hafıza” da toplumun ortak beynini oluşturur…
“Toplumsal Hafıza”nın “Ortaklık Bilincini” ise “Hukukun Üstünlüğü” kavramının “Niteliği Çerçevesi”nde o toplumda üretilmiş olan “Hukuk Anlayışı” oluşturur.
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Her türlü “Özel/Keyfiyetten Uzak” oluşuyla “Nicelik Değer”e; bunun yanısıra “Kamuyasal” oluşuyla da “Nitelik Değer”e sahip bir “Hukuk Anlayışı” aynı toplumun yüce gönüllü bir “Adalet Güvenceli Hukuk”a sahip olduğunun da işaretidir.
Toplumsal alanda “Etik Değerlerin Üstünlüğü”nü kendine ilke edinen bir “Ahlak Anlayışı”na sahip bireyler aynı zamanda “Adalet Güvenceli Hukuk” anlayışını da benimsiyorlardır.
Çünkü “Etik Değerler” aynı zamanda “Hukukun Kaynağı” olarak somut işleve ve etkiye sahiptirler…
“Hukukun tek kaynağı insanlar arasındaki; insani, doğal ve açık her türlü ilişkiler…” olduğu ve “Etik Değerler”in de sözü edilen bu “İlişkiler”den doğduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır…
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Günümüzün “en güncel” sorgulamaları olan “Açık”; “Şeffaf”; “Hesap Verebilir” ve “Denetlenebilirlik” ile de birçok kez sorgulanarak pekiştirilmiş “Etik Değerler” her bir yeni alanda yeniden sorgulanarak üretildiğinde; “Hukukun Üstünlüğü”nün gücü her alanda, her yerde, her zaman her türlü hileyi ve tuzağı darmadağınık edebilir…
Ancak, “Yasalar/Kanunların araç olarak kullanıldığı” düzmece uygulamalar, yani “şiddet yoluyla, ortak hafızası sersemletilmiş” toplumlarda; toplumun “Hukukun Üstünlüğü”ne olan güveninin ortadan kaldırılmasıyla “Hukuka tuzak kurulabilir…” Çünkü, “Şiddet hiçbir şekilde, hukuk kuramaz ve geliştiremez…” Ancak “toplum tarafından var edilen hukuku korumak amacıyla hukuka uygun bir biçim de kullanılabilir…”
Çünkü, “Şiddete tümden hukuk yolu ile karşı çıkmamak; benim terörüm, benim teröristim iyidir demekle eşdeğerdir.”
Doğaya, çevreye, insanlığın ortak değeri tarihi, kültürel ve sanatsal somut tüm değerlere karşı büyük bir duyarsızlıkla sürdürülmekte olan vandalca tahripkâr saldırıların tümü; “hileli şiddet yoluyla kör edilmiş toplumun gözü önünde, hukukun tuzağa düşürülmüş olduğuna dair en önemli işaretlerdir!”
“Kör olma da, gör beni…”(*)
Doğaya, çevreye ve o doğanın ve çevrenin ayrılmaz bileşeni insanlara; insanların ürettiği kültüre, sanata ve her türlü ilişki değerinden üretilen etik kodların etkileriyle de nicelik ve nitelik değer açısından geliştirilmiş hukuk; “üstün kamu yararı taşıyan kamuyasal bir düzleme” taşınarak “Hukukun Üstünlüğü” ilkesine varılmıştır.
Bu yüce gönüllülük hali yine ve ancak “Adalet Güvenceli Hukuk” anlayışı ile insanlık “iyi, güzel ve doğrular”dan oluşan ütopyasına doğru; sağlık ve esenlikle yol alabilir.
“Kör olma da, gör beni…”(*)
(*)Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Acıyı Bal Eyledik” şiirinden…