TMMOB Mimarlar Odası 49. Dönem Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirisi

Yazar- MO İstanbul 29 Nisan 2024 Pazartesi

TMMOB Mimarlar Odası 49. Dönem Olağan Genel Kurulu, 19-20-21 Nisan 2024 tarihlerinde Ankara’da toplandı. Ülke gündeminin kente, mimarlığa, meslek örgütüne, meslektaşlara etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilerek çözüm önerileri getirildi.

Üç gün süren toplantıda yapılan ortak değerlendirmelerde; ülkemiz coğrafyasında son yıllarda adeta bir sarmala dönüşen yangın, sel, deprem gibi doğal afetler karşısında sermaye birikim modeliyle şekillendirilmiş yapı üretim-denetim süreçlerinin ve bu süreçlerin sonunda elde ettiğimiz mevcut yapılı-doğal çevrelerimizin iyi bir sınav vermediği ve adeta yurttaşlarımızın “yaşam hakkı”nı tehdit eder bir nitelikte olduğu vurgulanmıştır. Yaşanan can kayıplarının yarattığı ağır üzüntünün ve travmanın yanı sıra ülkemizin tarihsel coğrafyasında yüzyılların kültürel birikimleriyle inşa edilmiş pek çok kültür varlığının da ağır hasar almış olması, toplumsal psikolojinin ve kültürel belleğin daha da olumsuz etkilenmesine yol açmıştır.

Yıllara dayalı birikmiş sorunlarla girdiğimiz Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, bu sorunların çözümünde 70 yıllık birikimiyle sorumluluk almaya hazır olan meslek odamızın üye ve örgüt birlikteliğine dayalı dayanışma anlayışını güçlendirmesinin önemi üzerinde durulmuştur. Meslek Odamıza ve meslek alanımıza yönelik hukuka açıkça aykırı olan, anti-demokratik baskı ve müdahaleler Genel Kurul’da meslektaşlarımız tarafından dile getirilen bir diğer konudur.

Son yıllarda gerçekleşen insan ve doğa kaynaklı afetler, on binlerce yurttaşımızın canlarını kaybetmesiyle ve büyük yıkımlarla sonuçlandı. Yıllardır bilim ve meslek insanlarının ısrarlı uyarılarına rağmen rant hırsıyla plansız programsız büyütülen yapılı çevrelerin bu kayıplardaki payı tartışılmazdır.  Kamu yararı yerine özel çıkarlar korunarak bütüncül olmayan imar uygulamalarına izin verilmesi, nitelikli mimarlık ve planlama hizmetlerinin engellenmesi, devletin kamu adına denetim sorumluluklarını yok sayan bir anlayışla yapı denetimi pratiğini özel sektöre devretmesi, İmar Affıyla riskli yapıların kullanılmasına izin verilmesi gibi istisnai hal yaratan alışkanlıkların derhal terk edilmesi gereklidir.

Depremlerin ardından bugüne kadar; toplum sağlığının korunarak sağlıklı, sağlam ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasına, eğitim hakkının sağlanmasına, yurttaşların yaşamsal ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yeterli önlemin alınmadığı, geçmiş yıllarda uygulanagelen bilimsel ilkelerden uzak rant odaklı ve aceleci reflekslerle yapılaşmaya ve imar süreçlerinin yeniden başlatılmasına odaklanan anlayışın ormanları, meraları ve koruma alanlarını tahrip ettiğini ve OHAL Kararnameleri yoluyla Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verildiği görülmektedir. Geçmişteki istisnai hal yaratma reflekslerinin bir tezahürü olan rezerv, riskli alan ilanları ve acele kamulaştırma kararlarıyla yaşam alanlarına yapılan parçacıl müdahalelerin, kent merkezlerinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, kültürel mirasın, geleneksel dokunun yok olmasına neden olacağı açıktır. Kent merkezlerine uzak, tarım arazileri, orman alanları veya doğal-arkeolojik sit alanlarına yakın veya üzerinde bulunan alanlarda Bakanlık ve TOKİ tarafından hazırlanan planlar çerçevesinde; yerel idare, meslek kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları sürece dâhil edilmeksizin tasarlanan projelerin uygulanmasına başlanmıştır.

Türkiye’nin yaşadığı ağır insan kaybının yanı sıra uzun yıllar ekonomisini de etkileyecek ve belki de genç kuşakların geleceğini de tayin edecek bu ağır tablodan çıkış için tüm toplumsal çevrelerin katılımıyla hazırlanacak bütüncül planların ısrarla uygulanmasına ihtiyacımız bulunmaktadır. Yaşam alanlarımızın afetlere karşı dirençli hale getirilmesi ve kentsel dönüşüm uygulamalarının geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkararak ele alınması gerekliliği ortadadır.

Neoliberal kentleşmenin tetiklediği kentsel gerilimlerin ve yoksullaştırma dinamiklerinin sancılarını özellikle büyük kentlerde giderek artan oranda hissettiğimiz barınma ve geçim krizi ile daha fazla hissetmekteyiz. Yaşam alanlarımızın savunulmasının, özgür yaşamın ve barış içinde bir arada yaşanan bir ülke özleminin somutlaştığı Gezi Direnişi gibi mücadeleler, ülkenin geleceğine dair umudu canlı tutuyor. Genel Kurulumuz başta Gezi tutsakları olmak üzere bu mücadeleler uğruna haksız ve hukuksuz biçimde tutsak edilen tüm muhalif kesimlerin en yakın zamanda özgürlüklerine kavuşmasını istemektedir.

Ülkemizin bulunduğu coğrafyada emperyalist güçlerin varlıklarını sürdürmek ve yeni hegemonik ilişkiler kurmak için insanları ölüme ve zorunlu göçe sürüklediği savaşlar ve çatışmalar, insanlığın ortak birikimini yok etmekte, dünya halkları arasına dayanışma yerine düşmanlık tohumları ekmektedir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk günlerinde yakın coğrafyamızda yaşananlar, ülkemizin kurucu felsefesinin temellendiği “Yurtta Barış, Dünyada Barış” yaklaşımının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Genel Kurulumuz kadın meslektaşlarımızın yaşam ortamlarında yaşadıkları zorluklar, karşılaştıkları şiddet, cinsiyet eşitsizliği ve yıldırma politikalarının son bulması için daha etkin mücadele edilmesi gerekliliğini vurgulamakta ve “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demeye kararlılıkla devam etmektedir.

Mimarlık Eğitimi Kurultaylarında sıklıkla dile getirildiği üzere; eğitimin niteliğini artıracak ve uluslararası tanınırlığını ön plana çıkaracak, çağdaş yaklaşımlarla uyumlu bir politikanın daima gündemde tutulmasını önemsemekteyiz. Sayıları hızla artan mimarlık okulları ve buralardan mezun olan gençlerin işsizlik sorunları derinleşirken, inşaat sektöründe projelendirmeden üretime kadar tekelleşmenin dayatıldığı süreç, iş dağılımındaki adaletsizliği tetiklemekte ve mesleğimizin yapılmasını engellemektedir.
Genel Kurulumuz Mimarlık Kuram ve Pratiğinin birbirinden koparılarak meslek pratiği içinde ortaya çıkan ayrışmaların önüne geçilmesinin ve mimar kimliği ile etik değerlerin hakim kılınması gerektiğini vurgulamaktadır.

Mimarlar Odası olarak 70. Yılımızda; zengin bir kültürel ve doğal mirasa sahip olan kentlerimizin de bulunduğu tüm yaşam çevrelerimizin kimlikli, planlı ve sağlıklı gelişmesi için; tarihi ve doğal dokuyu tahrip eden, kültürel değerleri yozlaştıran ve hukuksal denetimi devre dışı bırakan, şehircilik ve mimarlık mesleğine ve kamu yararına aykırı olan plan ve uygulamalara karşı mücadelemizi ilk günkü gibi sürdüreceğimizi belirtmek isteriz.

Mimarlar Odası; kamu yararının gözetilmesini ve toplum hizmetinde mimarlığı temel alan 70 yıllık tarihiyle ülkemizin, mesleğimizin, doğal ve kültürel çevrenin, yaşam değerlerinin korunması için hukuka ve demokrasiye inanan meslek odaları üzerinde oluşturulmaya çalışılan bütün siyasi baskılara karşı özverili çalışmalarını ve mücadelesini sürdürme kararlılığındadır.

Son yapılan yerel seçimler bizlere yan yana dayanışma ile neler başarılabileceğini göstermiştir. 49. Genel Kurulumuz, adil bir dünya, demokratik, laik bir ülke ve özgür bir yaşam özlemini, Cumhuriyetin yeni yüzyılında kent ve mimarlık hakkının gözetildiği nitelikli çevrelerde somutlaştırmak hedefine bağlılığını bir kez daha vurgulamakta, yüreği hak ve emekten yana olan tüm demokratik kesimlerle dayanışma içinde olacağını ve önümüzdeki dönemde mücadelesini büyüterek sürdüreceğini kamuoyu ile paylaşmaktadır.

TMMOB MİMARLAR ODASI 49. OLAĞAN GENEL KURULU

Yazar- MO İstanbul 29 Nisan 2024 Pazartesi