- Toplum, Kent Ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması Basın Açıklaması
- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
Taksim Dayanışması’ndan Basın Açıklaması: Acil Adalet, Acil Demokrasi, Acil Özgürlük!
25 Nisan’da ülkemizin demokrasi, hukuk ve adalet tarihine kara bir leke olarak geçerek ağır cezalar ve tutuklamalarla sonuçlanan Gezi Davası’na ilişkin gerekçeli karar, sonrasında yapılan itiraz ve beraberindeki hukuki süreçlere ek olarak Bakırköy ve Silivri cezaevlerindeki hukuksuz koşullar hakkında Taksim Dayanışması tarafından 30 Haziran 2022 tarihinde TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Karaköy Binası’nda basın toplantısı gerçekleştirildi. Basın toplantısında TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, İstanbul Tabip Odası’nı temsilen Nazmi Algan ile Taksim Dayanışması Avukatlarından Evren İşler bilgilendirmelerde bulundu. Gezi Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımızın ailelerinin de katıldığı toplantıda Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın cezaevinden gönderdikleri mesajlar okundu.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen tarafından okunan basın açıklaması şu şekilde:
25 Nisan’da ülkemizin demokrasi, hukuk ve adalet tarihine kara bir leke olarak geçerek ağır cezalar ve tutuklamalarla sonuçlanan Gezi Davası’na ilişkin gerekçeli kararı, sonrasında yapılan itirazı ve beraberindeki hukuki süreçleri, Bakırköy ve Silivri cezaevlerindeki hukuksuz koşulları değerlendirmek; bu kurgu dava sonucu verilen sipariş kararlar karşısında adalet ve özgürlük talebimizi ısrarla dile getirmek; hukuksuzluğu şiar edinen bu karanlığa karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha hatırlatmak üzere bir araya geldik.
Biliyoruz ki bu karanlık; sadece kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella YAPICI’YI, Tayfun KAHRAMAN’I, Can ATALAY’I değil; ülkenin her kentinde yaşam alanlarına sahip çıkanları, bilimin ve hukukun izinden ayrılmadan meslek ilkelerinin gereğini yaptıkları için bu kirli rant düzenine karşı kamuyu savunanları, maden ocaklarından derelere zehir akmasın diye doğayı koruyanları, bu uğurda mücadeleyi bırakmayan demokrasi kurumlarını ve emekçilerini cezalandırmak istiyor.
Biliyoruz ki bu karanlık sadece Çiğdem MATER’i, Hakan ALTINAY’ı, Mine ÖZERDEN’i ve Osman KAVALA’yı değil; yurttaşlık bilinciyle temel hak ve özgürlükleri savunan sivil toplum kurumlarını, bu kurumlarda daha güzel bir gelecek için karşılıksız emek veren yurttaşları, sanatçıları, düşünce insanlarını cezalandırmak istiyor.
Hukuksuzluğu şiar edinen bu karanlık; Gezi Direnişinden bugüne özgürlüğüme müdahale etme diyen kadınları, biz de buradayız diyen LGBTİ+ bireyleri, baskıya ve şiddete karşı ses çıkaran milyonları, onurlu bir yaşam sürmek için emeğiyle geçinen ve alın terini sonuna kadar savunan emekçileri, barınma hakkı, özerk ve özgür üniversite için direnen öğrencileri, adalet talebini dilinden düşürmeyen anneleri cezalandırmak istiyor.
Son derece açık bir biçimde bir kez daha söylüyoruz: Bu karanlığa teslim olmayacağız! Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bu rejim karşısında adaleti savunmaya, demokrasiyi savunmaya, en temel anayasal haklarımızı savunmaya devam edeceğiz!
Gerekçeli karar adı altında hazırlanan belge, 18’er yıl hapis ve ağırlaştırılmış müebbet gibi son derece ağır cezaları gerekçelendirememiş; aksine bu kararların meşru olmadığını, her hangi bir somut delile ve olaya dayanmadığını ispat etmiştir. Adalet sağlanmak zorundadır! Bu ülkenin yargısı, bu ülkenin mahkemeleri eşitsizliklere, vicdansızlıklara güç vermek yerine, haksız tahrik indirimiyle erkek şiddetini ödüllendirmek yerine Adaleti sağlamak zorundadır! Bu ülkenin Adalet kurumları, haksız yere tutuklu olan arkadaşlarımız başta olmak üzere, cezaevlerinde bulunan tüm yurttaşlar için, kelepçeli muayene gibi insan onuruna ve evrensel protokollere aykırı bir şekilde gerçekleştirilen hukuksuz uygulamalara engel olmak zorundadır.
Bizler, 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk, dayanışmacı anlayışı bugüne ve geleceğe taşımaya, Demokrasi için, Eşitlik için, Özgürlük için, geleceğimiz için ADALET talebini yükseltmeye devam edeceğiz.
Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar, arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalar geri çekilinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!
ACİL DEMOKRASİ, ACİL ADALET, ACİL ÖZGÜRLÜK!
GEZİ’YE ADALET, GEZİ’YE ÖZGÜRLÜK!