Sit derece değişiklikleri: Bakanlığın Sedef Adası’nı yapılaşmaya açmak için yaptığı ikinci değişikliğe bilirkişi engeli

Yazar- MO İstanbul 13 Eylül 2024 Cuma

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın İstanbul’daki Sedef Adası’nı yapılaşmaya açmasına imkân sağlayan ikinci sit değişikliğiyle ilgili bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda, değişikliğin ekosistem döngüsünü kıracağı bu nedenle de söz konusu sit derecelendirmelerinin doğal çevrenin korunması ve ekolojik sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olmadığı belirtildi. Bakanlığın yaptığı ilk değişiklik de mahkeme kararıyla aynı gerekçelerle iptal edilmişti.

İstanbul’daki Prens Adaları’nın bir parçası olan Kaşık Adası ve Sedef Adası’nın doğal sit alanı derecesi Bakanlık tarafından Ekim 2021’de “nitelikli doğal koruma alanı” ve “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” olarak değiştirilmişti. Kasım 2021’de de Prens Adaları’nın tamamı Cumhurbaşkanlığı kararıyla “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmişti. Bakanlığın Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu’na (ETBAR) dayandırdığı sit derecesinin düşürülmesiyle adalarda yat limanı, turizm tesisi, tekne imal ve çekek yeri yapılabilecek, madencilik dahi yapılabilecekti.

ETBAR hazırlama işi Bakanlık tarafından 2014 yılında AKS isimli bir şirkete 137 bin TL’ye ihaleyle verilmiş, bu şirket de İstanbul’da toplam büyüklüğü 58 bin 621 hektar olan 506 doğal sit alanı için 370 günde rapor hazırlamıştı.

İlk bilirkişi raporu

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de Bakanlığın iki adayla ilgili sit derecesi değişikliğine yönelik kararının durdurulması ve iptal edilmesi için dava açmıştı. İstanbul 12. İdare Mahkemesi’nde görülen dava kapsamında Mart 2023’te bilirkişi raporu hazırlanmıştı. Rapordan öne çıkan değerlendirmeler şöyleydi:

– Adaların topoğrafik yapısı ve rüzgâr etkileşimi ile birlikte, olası inşaat çalışmalarından kaynaklı hava/toz kirliliği adalara yayılacak ve korunan alanlardaki doğal ortamlara zarar verecek. Sedef Adası’nda ağaç dokusunun kaybının ötesinde 19 metre yüksekliğe ulaşan topoğrafik yapıda hafriyat, kazı-dolgu işlemlerini beraberinde getirecek. Kaşık Adası’ndaysa imara açılmak istenen alan adanın tam merkezinde yer aldığı için habitat parçalanmasına neden olacak.

– Yoğun bitkisel doku ve ağaç varlığına sahip olan ada sisteminin bileşenlerinde değişikliklere gitmek sadece adaların değil İstanbul ekosistemi açısından da geri dönülemez kritik sonuçlar verebilir.

– Adalar sismik konum açısından 1’nci derece tehlikeli deprem bölgesi içinde yer alıyor. Prens Adaları, Marmara Denizi içinden geçen faylardan birine kendi adını verecek kadar sismik yapı ile etkileşim içerisinde. Prens Adaları Fayı, iki adaya da ortalama 8 km’lik bir mesafede bulunuyor. Adalarda yapılaşma alanlarını ve dolayısıyla da gece veya gündüz nüfusunu arttırmak, depremin etkilerini kaçınılmaz olarak arttırıcı bir boyuta sahip olacak.

– 2020 tarihli Adalar Tsunami Risk Analizi ve Eylem Planı Kitapçığı’na göre denizaltı heyelanı ile oluşan tsunami dalgaları, sismik kaynaklı tsunami dalgalarından daha yüksek ve diktir. Deniz altı heyelanı modeline göre, Sedef Adası’nda ise su basma derinliği en fazla 12,23 metre. Su basma alanı ise adanın yüzde 23,49’una denk geliyor.

– İnşaat çalışmaları ve turizm faaliyetlerinden kaynaklı olarak artacak kullanıcı miktarının ada için tehlikeyi artırabileceği değerlendirilmektedir.

Raporda, ETBAR’la ilgili de tespitler yapılmış, flora, fauna, deniz ve kara ekosistemine dair kritik önem düzeyine sahip konular hakkında yeterli ayrıntıda ve hassasiyette inceleme ve araştırma da yapılmadığı belirtilmişti. Nadir köpek balıklarının üreme alanı olan Adalar bölgesiyle ilgili hazırlanan ETBAR kapsamında toplam dört kez arazide gözlem yapıldığı, en az ardışık dört mevsim boyunca gözlemlenmesi gerektiği kuralına uyulmadığı ortaya çıkmıştı.
Rapordan sonra ikinci değişiklik yapıldı

Bakanlık, bilirkişi raporundan iki ay sonra, mahkeme henüz bir karar vermeden önce Sedef Adası’nda yapılaşmanın önünü açan sit değişikliği kararını değiştirmişti. 10 Nisan 2023 tarihli kararla adada yapılaşmanın önünü açan “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı”nı genişletilmiş, adanın batısında Sedef Adası Plajı’nı da kapsayan geniş alan da yapılaşmaya açılmıştı. İstanbul 12. İdare Mahkemesi, bakanlığın ilk değişikliğine karşı açtığımız dava kapsamında değişikliği iptal etmiş, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü İdari Dava Dairesi de 21 Şubat 2024 tarihli kararıyla bakanlığın istinaf talebini reddederek yerel mahkemenin iptal kararını kesinleştirmişti.

İkinci bilirkişi raporu

Bakanlığın adadaki yapı yoğunluğunu ilk değişikliğe göre daha da artıracak ikinci değişikliğinin iptali için İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nde açtığımız dava kapsamında da bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda, “nitelikli doğal koruma alanları ve sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları” şeklinde kategorize edilen tanımların içeriğine bakıldığında doğal yapıyı-doğal dengeyi olumsuz yönde etkileyecek birçok hususun yer aldığı aktarıldı.

“Sit derece değişikliği bilimsel verilere dayanmıyor”

Raporda, Marmara takımadaları içinde insan eliyle doğal yapısı daha az değişmiş olan Sedef Adası’nın bu niteliğinin geleceğe taşınabilmesi için daha önce 2’nci derece sit alanı sınırları içinde olan önemli bir kısmının “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” ve bir kısmının da “nitelikli doğal koruma alanı” şeklinde değiştiği, bunun sürdürülebilir koruma ilkelerine uygun olmadığı ve doğal çevreyi mutlak suretle olumsuz etkileyebileceği aktarıldı. Bu değişikliğin nedeninin anlaşılamadığını belirten heyet, değişikliğe dayanak olan 2016 tarihli ETBAR kapsamında Sedef Adası’yla ilgili herhangi bir başlığa, alt bölgelerine dair mekânsal, ekolojik ve bilimsel notlara rastlanmadığını kaydetti. Değişikliğin somut bilimsel verilere dayandırılmadan yapıldığını aktaran heyet, bu durumun adanın özgün ekosistemini ve peyzajını olumsuz yönde etkileyeceğini hatırlattı.

“Ekolojik denge bozulur”

Bilirkişi raporuna göre, Sedef adasının 30 hektarlık toplam alanının yüzde 56’sını ormanlık alanlar oluşturuyor. Raporda, adanın doğal bitki örtüsünün ve ekosisteminin bir bütün halinde korunması ve mutlak korunacak alanlar statüsünde değerlendirilmeleri gerektiği belirtildi. Doğal bitki örtüsünün bütünden koparılması durumunda ekolojik dengenin bozulacağı uyarısında bulunan bilirkişiler, sit derecesi değişikliğinin doğal yaşam üzerinde olumsuz etki yaratacağı değerlendirmesinde bulundu.

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Yazar- MO İstanbul 13 Eylül 2024 Cuma