Sanki Küresel Saçmalıkların Film Platosu; Absürdistanya’dayız; Çaresiz Gülümseyip Geçiniz Ki, Geçip Gitsin!…

Yazar- Metin Karadağ 30 Mayıs 2019 Perşembe

İtalyan yönetmen Federico Fellini, filmlerindeki çarpıcı etkiyi; kesinlikle geçmişindeki mizahçı yeteneği ve deneyimlerinden yararlanarak yaratıyordu…

Evet, kendisi bugün hayatta değil, ama “hayatın kendisi onun filmlerine dönüştü sanki…”

Alıcı gözle çevremizde ve dünyada olan bitene “dikkatsizce bir göz atarsak”; her gün hayatımıza yeni/den eklenen saçmalıkların “bini bir para eder” halde ve her yerden, her yere açılıp saçılıyor…

Kaçınamıyor; kaçamıyoruz da…

Şimdi bu saçmalıklar dünyasının yapı taşlarını tek tek üst üste dizerek devam edelim…

Nobel Ödüllü matematikçi John Nash: “İyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur…” bu sözün güzelliğini gerçeklerden aldığına hiç şüphe yok…

Hatta o kadar ki bugün bütünüyle bu anlamı kanımızla canımızla yaşıyoruz da…

“Karşılaştırma”(Mukayese/Kıyas) ve “Denetim”( Murakabe/ Kontrol) her iki kavram da “Ölçek” ve “Oran” ile bağlantılı anlamlar…

Karikatür: Kürşat Zaman / “Yoğun Kentleşme Üzerine…” / 01 Şubat 2012

E, bunlar aynı zamanda matematiksel kavramlar da değiller mi?… Devam edelim: “Anlayış”(İzan), “Düzen”(Nizam) da aynı matematiksel bağlamla ilişkili…

“Kökenbilim”(Etimoloji) açısından kelimeler ve kavramsal değerleri birbirleri ile ayrılmaz yollar ve dehlizlerle birbirlerine bağlı…

“Hukuk” ise bir düzen anlayışı içinde “Karşılıklı hakkın” ya da “Hak edilmiş olan”ın çoğulu ve aynı matematiksel bağlam içinde…

Gerçekten de bu matematiksel diyalektik dizge, ister istemez bizlere huzur/mutluluk veren “Adalet”e getiriyor ya da tam tersine “aynı matematiksel diyalektik bağlamın işlememesi nedeniyle bugün olduğu gibi getirmiyor!…”

Bunu bir de “Adalet Güvenceli Hukuk” diye seslendirirsek; tam bir matematiksel diyalektik bağlam formülü kurmuş oluruz…

Her zaman adil olmak ve adil kalmak için en temel bilgi olan matematiği öğrenmemiz gerekirken; yetmezmiş gibi bugün açıklanan “yeni eğitim programında matematik dersi zorunlu olmaktan da çıkarılıyor”; geleneksel eğitim müfredatından… Akıl alır gibi değil!… Pes!…

Yine de aklımızı, yüreğimiz yani yüzümüzü çaresizce değil; tam tersine kararlıca hukuka dönmek zorundayız!… Hukuku biz hep kanunlar sayesinde oluşan bir şey sanıyorduk!

Değilmiş!…

Tam tersiymiş!…

“Hukukun tek kaynağı; insanlar arasındaki insani, doğal ve açık olan her türlü ilişkilerdir.”

Kanunlar ise insan ilişkilerinde ortaya çıkan/oluşan hukuku koruyan kabuklardır. İşte bu nedenle bizzat kendimizce üretmediğimiz hukukun kabukları ile idare ediyoruz/ediliyoruz. Çünkü hukuku kendimiz üretmeye başladığımızda ise ilk adımda “etik kod” ile karşılaşacağız ve “ahlakın ahlaksızlığına” karşı mücadele edeceğiz.

“Üretiyor olmanın verdiği doğal örgün üretim disiplini; bize ölçüyü, ölçeği ve matematiği getirecektir…”

Matematik ise mantığı ve dengeyi…

Denge ve mantık ise hakkaniyetli/etik davranmanın gereğini fark etmeyi getirecektir…

Yani sonuçta “Bir ekmeğin iki kişi arasında en adil biçimde paylaşılmasının; birinin ekmeği bölmesi ve diğerine seçmesi için sunması”nın “Adalet Güvenceli Hukuk Sistemi” olduğunu, “bunun da en önemli etik kod şartı olduğunu fark edeceğiz….”

Kamusal kaynakların kullanım kararları süreci, hukuk dışı yani sorumsuz keyfiyetlerin yol açtığı absürd uygulamalarla kent, çevre, doğa, kültür, tarih, toplumsal ilişkiler katliamı olarak işletildiğinde; geleceğe karşı sorumlu imar anlayışı, imar faşizminin ayakları altında ezilip yok olmaya devam edecek demektir.

Seyrettiğimiz filmin oyuncularının aslında bizzat kendimiz olduğunu fark edip bir an önce daha iyi matematik öğrenmeye çalışarak geleceğin hukuku olan Evrensel Hukuku bugünden kurmak zorundayız…

İlle de hukuk olsun; ama mutlaka evrensel etik kodlu olsun…

İstersek yaparız!…

Di mi?…

 

 

Yazar- Metin Karadağ 30 Mayıs 2019 Perşembe