- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
N’olacak İstanbul’un Kule Kızı’nın Hali
Bu akşam (11 Mayıs 2023) İstanbul’un Kule Kızı, ışık gösterileri ve büyük bir tantana ile görücüye çıkarıldı. “Aslına yaraşır bir şekilde”, II. Mahmut zamanındaki “orijinal” haline sadık kalınarak, bir “bilim kurulu rehberliğinde” restore edilmiş haliyle… Bakalım İstanbul ne diyecek? Galata Kulesi ne diyecek?
Belki de Kule Kızı şimdi yine, “kader böyle imiş ne söylesem boş” şarkısıyla avunuyordur. Kim bilir?
Ne diyelim! Oldu da bitti maşallah, nazar değmez inşallah, diyelim. Diyelim ama, İstanbul göz göre göre büyük bir fırsat kaçırdı:
Kule Kızı, efsaneleriyle, tarihiyle, konumuyla, ama daha çok yarattığı hayaller ile İstanbul manzarasına özgü bir simgedir; onun güzelliği bu özgünlüktedir, insanı götürdüğü hayal ve düş alemindedir.
Kule Kızı yaşamı boyunca halden hallere düşürülmüştür, ama onun İstanbulluluğuna en çok yakışan hali, Matrakçı (Nasuh’un 16. Yüzyıl) İstanbul minyatürlerindeki halidir, bencileyin?
Kule Kızı’nın restorasyonu yaratıcılık ve fantezi gerektiren bir mimari hayal eylemi olabilirdi, olmadı. Kule Kızını “restore” etmeye başlamadan önce, İstanbul’un hayal gücü harekete geçirilebilirdi, geçirilmedi. Yine “ahali konuşuyor, yapım sürüyor” oldu.
Bir açık tartışma ve yarışma sürecinde İstanbul ahalisinin -mimarlarının, marangozlarının, şairlerinin, yazarlarının, çizerlerinin, istavritlerinin- hayal gücünü harekete geçirmekten, görüş ve önerilerini almaktan neden çekiniliyor acaba?
Ne demişler, tarihte her şey başka türlü olamadığı için öyle olmuştur, demişler.
Dünya Mirası Tarihi Yarımadayı Koruma
Tarihi Yarımada’nın
2005 Suriçi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı var,
2011 Suriçi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı revizyonu var,
2018 Tarihi Yarımada Yönetim Planı var,
Koruma Bölgeleri, yenileme bölgeleri, turizm bölgeleri, sit alanları, arkeolojik alanlar, istisna haller planları var…
VAR ama tarihi yarımadanın bir kamusal mekân planı (konsepti) YOK.
Evet, Suriçi’nin -yer altında baygın yatan ve yer üstünde yağma edilmiş, gözden gönülden çıkarılmış, ihmal edilmiş- eşsiz bir tarihsel kamusal mekân dokusu var ama, bir kamusal mekân konsepti yok. Acaba neden?
Nedenleri bir yana… Bugün Tarihi Yarımada’da yapılması gereken öncelikli şehircilik eylemlerinden biri de kuşkusuz -bir açık planlama sürecinde- Suriçi’ne özgü ve Suriçinde yapılacak şehircilik eylemlerine yön gösterici, Koruma Amaçlı Kamusal Mekân Konsepti (planı) yapmak ve yağma ve ihmal edilmiş kamusal mekânı yeniden Tarihi Yarımada’ya kazandırmaktır.
Kim sever İstanbul’un Siluetini
Dünya Mirası Tarihi Yarımada’da korunması gereken bir anıt eski eser de dünya mirası tarihi silueti, gök çizgisidir. Bu çizgi,1950’lerden bu yana yapılan kötü şehircilik eylemleri ile bozulmuştur. Bu bozulma sanıldığı gibi yalnızca, Suriçi’nin Haliç siluetine gökdelenlerin girmesiyle olmamış, daha çok, daha önemli ölçüde “iç İstanbul” mimarisinin bozulması ile olmuştur…
Şu satırları A.H. Tanpınar’dan alıyorum:
“İstanbul büyük mimari eserlerin olduğu kadar küçük köşelerin, sürpriz peyzajların da şehridir. Hatta iç İstanbul’u onlarda aramalıdır. Büyük eserler ona uzakta görülen yüzünü verirler; ikinciler ise onu çizgi çizgi işleyerek portrenin içini dolduran, büyük tecridin kurduğu çerçeveyi bin türlü psikolojik hal ile, yaşanmış hayat izleriyle tamamlayan eserlerdir. Şüphesiz bunlarda da asıl söz gene mimarlığındır. …” (A.H. Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul, Dergâh Yayınları, s. 45)
1950’lerden beri yapılan cahilce ve hoyratça kötü şehircilik eylemleriyle, Suriçi’nin tarihsel kent dokusu bozulmuş, mimarisi tahrip edilmiş, A. H. Tanpınar’ın betimlediği “iç İstanbul”dan neredeyse eser kalmamıştır.
Bugün Tarihi Yarımada’nın bir kentsel restorasyona (onarıma) ve kentsel yenilemeye ihtiyacı var. Bu aynı zamanda Tarihi Yarımada siluetinin de onarımı olacaktır.
Frankfurt Aziz Paul Kilisesi ve Meydanı’nı tartışıyor
Frankfurt’un eski kent merkezindeki Aziz Paul Kilisesi hem tarihsel mimari hem de bir politika anıtı. 175 yıl önce, 1848’de ilk ulusal meclis bu kilisede toplanmış, “Alman demokrasisinin beşiği”. Frankfurt Belediyesi bu vesileyle 18-21 Mayıs günlerinde bir demokrasi festivali düzenledi: “175 yıl – Ulusal Meclis Toplantısı ve Aziz Paul Kilisesi”.
Açık tartışma toplantıları, sergiler, konserler, seminerler, paneller… Festival’in ana teması, Aziz Paul Kilisesi ve Meydanı’nın n’olacağı:
Kilise ve meydan yalnızca bir tören alanı olmaktan daha öte bir anlam nasıl kazanabilir?
Frankfurt, canlı ve ilgi çekici bir demokrasi kenti olmayı nasıl sağlayabilir?
Demokrasi Festivali büyük ilgi gördü. Evet, Frankfurt, Aziz Paul Kilisesi’nin ve Meydanı’nın geleceğini tartışıyor…
Ne demişler, “iyi mimarinin görevi, iyi bir toplumsal diyalogu sağlamaktır” demişler. Aziz Paul Kilisesi ve Meydanı’na toplumsal, demokratik diyalogun mekânı olmak yakışır.