- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Nedensellik Bağlamı Üzerinden Mimaride Öncelikler Sıralaması Yapmak;… Yoksa “Gelecek Gelmeyecek!…”
Mimarinin insanın yabancılaşmasına etkisi, -eğer ilk anda belirgin olarak fark edilemiyorsa- ancak zamanla birlikte; o da titizce sorgulandığında ortaya çıkabilen bir şeydir.
Mimarlık eleştirisinde de en temel kıstas, bulunulan yerin, yani planlanarak yapılmış yapının en azından eziyet etmiyor; hiç olmazsa mutsuzlaştırmıyor olmasıdır…
“Hipokrat Yemini”nin en belirgin uyarısı; “Bilmiyorsan,(öğrenmeden) dokunma!…” anlamına gelen etik kodlamanın ilk işareti olduğu gibi… Aynı etik kod arkeolojide de geçerlidir. “Koruyamayacaksan dokunma!…”
İstisnalar hariç olmak üzere bilişsel sorumluluğumuza sahip olduktan sonraki hayatımız boyunca zamanı bilerek ve isteyerek kullanırız. Yoksa yüklenilen sorumlulukların bedelleri, kendini acımasızca gösterir…
O an nerde olmamız gerekiyorsa orada oluruz…
Orada olmayı -ki, buna özgün zorunluluklarımız da dahil- bilinçlice tercih ettiğimiz için oradayızdır.
Yoksa o an başka bir yer için geçerli olan “orada olma hakkımızı” tercih etmişiz demektir.
Sınırlı olanakları kullanmak zorunluluğu dışında; bu tercihlerimiz belirleyicidir ve bu sınırlı özgürlük belirtisidir…
Çünkü hiç kimsenin değil; sadece kendi beyinlerimizin kölesiyizdir…
Kaliteyi talep etme kalitemizin, yaşantımızın kalitesinin belirlemesinde en temel etkili ilkesi olduğu gibi…
Mimarlık başlı başına bir “Yorumbilim(hermeunetic) Alanı” olarak her bir tasarlayıcı elinde, farklı ürünler ortaya çıkarılabilen zenginleştirici özelliğe sahiptir…
Aynı koşullarda birbirinden çok farklı ve çok zengin tasarımların ortaya çıktığı “Mimari Yarışmalar” aynı zamanda azami düzeyde sorgulanmış verimliliklere de yol açmaktadır.
Keşke tüm mimari eserler; yaratıcı özgünlüklerinin de tescili ve ilanı anlamına gelen mimari yarışmalar yoluyla elde edilebilse…
Muhteşem sonuçları nedeniyle daha önce de söz etmiştik; İspanya hükümeti, AB’ye üyeliği kabul edilmesine iki yıl kala “ülkede herkesin kullanımına açık olan tüm yapıların uluslararası mimari yarışmalarla elde edilmesi şartını yasa olarak kabul ve ilan etti.” Sonuçta kazanan tüm İspanya oldu. Çünkü Mimarlık Eğitimi’nden, profesyonel hizmetlere kadar tüm alanlarda, toplumun ihtiyacı olan mimari kaliteyi; işte bu cesurca alınmış karar tüm süreçleri tetikleyerek yeniden kurdu. Hem zaten AB de uluslararası bir alan değil miydi ki?… Bu karar sonrasında mimari hizmetler alanında hiç bir büyük sorun yaşanmadığı gibi AB standartlarının da geliştirilmesine öncü katkılarda bulundu… Bugün İspanya’da güçlü ve nitelikli bir güncel mimarlık hizmeti alanı varsa bunu sağlayan da İspanya hükümetinin aldığı bu tarihi karardır…
Bugün, sırf daha fazla rant hırsıyla, sefaletin hukuku ile hukukun sefaleti arasında bırakılarak iğdiş hale getirilmiş “imar hukuku oyunları” mimari hizmet kalitesi de ne ki, toptan kalitesizliği tetiklemeye ve yaymaya devam ediyor.
Nitelikli duruşlarıyla mimarlık alanında direnmeye çalışan insanlara reva görülen yıldırıcı uygulamalar ne yazık ki İspanya örneğinin şu an olduğu gibi; ancak tatlı bir rüya olarak görülebilmesine neden olmaktadır.
Artık her gün, olağan doğa olaylarının; yapılan keyfi/plansız yanlışlar nedeniyle felakete dönüşmesi boşuna değil. En temel envanter bilgisinden bile yoksun seri uygulamalarla; -bir de başına “plan” denilerek- yeni felaketlere hazır hale getiriliyor.
Hele ki; küresel iklim değişikliklerinin yakın gelecekteki etkilerini felaket olarak yaşamamak için uyanan ülkeler, kendi gündemlerini hazırlayıp uygulamaya başladıkları bu günlerde; tam tersi programlarla, sanki geleceğin gelmeyeceği inadına dayanan keyfi ve garip politikalarda ısrar, anlaşılır gibi değildir…
Küresel felaketlere karşı yine küresel ölçekte kaçınılmaz bir “Ekolojik Entegrasyon(*)” süreci örgütlenmesinde eşdeğer paydaşlar olarak yer almak; kıta, ülke, bölge, alt bölge, vb. vd. her ölçekteki güncel envanter bilgilerine göre tüm planlama süreçlerini basit, anlaşılır, pratik öngörülerle “Öncelikler Sıralaması Manifestoları” hazırlanması ile olanaklıdır.
Yazının başında değindiğim “Hipokrat Yemini”nden hareketle aynı ilke, mimarinin de etik kodları arasında hakkıyla yerini alır; “Mimarlık sadece her yere, her şeyi yapmak değildir; gerektiğinde hiç dokunmamak da mimarlıktır…”
“Mimarinin Öncelikler Sıralaması” her şeyden önce kişisel ölçekte etik kodlarla, toplumsal ölçekteki etik kodların; küresel durumu güncel olarak kavrayacak biçimdeki her an kullanılmaya hazır tutulması gereken acil alet çantası; yani manifestosudur…
Yoksa “Gelecek Gelmeyecek!…”
(*) Bu kavramı ilk kez 1988 yılında Cumhuriyet Gazetesi eki Bilim Teknik Dergisi’nin 146, 147, 148. sayılarında dizi olarak yayımlanan bir yazımda “Bilimlerarası ilişkiler bilimi” vurgulaması için kullanmıştım.