- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Neden Mimarlık ve Kadın Çalışmaları
Mimar kadınlar hem meslek içi hem de toplumsal sorunlar üzerinden cinsiyet ayrımcılığı ile mücadeleye katılmalı mı, katılabilir mi? Meselenin nedenlerine, olanaklarına ve yöntem önerilerine dair, evet hayalci ama mutlak ihtiyaçlara rasyonel bakarak, hep birlikte bir tartışma başlatmayı umuyoruz.
31 Aralık 2017 verilerine göre, TMMOB Mimarlar Odası’na kayıtlı üyelerin %43,58’ini kadınlar oluşturuyor. Mimarlık fakültelerinde bu oran %50 civarında. Ancak aktif olarak mesleğini yapan mimar kadınların oranı tahmini %35 civarında. Odaya kayıtlı olması bir kadının mesleğini icra ettiği anlamına gelmiyor. Ancak yine de bu rakamlar diğer mesleklere göre kadınların mimarlık alanında etkin olduğunu kanıtlıyor. Bununla beraber kadınlar cinsiyetlerinden ötürü meslek içi pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor. Öznel bir genellemeyle mimar kadın profiline bakarsak:
Hiç çalışmamış mimar kadın; bu grup meşakkatli bir eğitim süreci gerektiren mimarlık fakültesinden mezun oluyor ve bir daha hiç çalışmıyor, sigortası yok, yaşam ve sağlık güvencesi yok ve sayıları tahmini %40’larda…
Evinde çizen mimar kadın; bu grubun da sayısı hiç de az değil, freelancer olarak evde çalışmayı tercih ediyor, muhtemelen anne, şirket kurmaktan çekiniyor, imza ve resmi işler için eşin dostun ofisinden destek alıyor, sigortası yok, sağlık güvencesi yok, yaptığı işin parasını alamazsa icra takibi hakkı yok, düzenli işi yok, ne çıkarsa onu yapıyor, mimari uygulamadan uzak çalışıyor, mesleğini geliştirmek için olanakları kendi oluşturmak zorunda…
Ücretli mimar kadın; bir ofiste tam mesaili, maaşlı çalışıyor, sigortası var, sağlık güvencesi var, ancak anneyse mesai saatlerinin düzensizliği nedeniyle sıkıntılar yaşıyor, seyahat olanağı kısıtlı olduğu için ve cinsiyetçi önyargılar nedeniyle eşitsiz (erkeklerden az) maaş alıyor, ofislerde ve şantiyelerde taciz ve yıldırmaya maruz kalıyor, aynı şirkette eşiyle çalışıyorsa krizde ilk kendisi çıkarılıyor, bu grubun çok azı belli bir zaman sonra kendi ofisini kuruyor…
Kamuda görevli mimar kadın; belediyeler gibi devlet kurumlarında çalışan bu kadınlar yine ağır ev içi işçiliği ve annelik sorumluluğuyla, mesai saatlerinin düzenli olması gibi nedenlerle memuriyeti tercih ediyor, sigortası var, sağlık güvencesi var, ancak yükselme sıkıntısı var, son on yedi yılda muhafazakârlaşan devlet yapısı içinde işleri daha da zorlaşıyor, ideolojik baskı görüyor, korkuyor, düşük maaş alıyor, işte kalma güvenceleri yok, taciz ve yıldırmaya maruz kalıyorlar, bütün bu sorunlara en sessiz grup…
Ofis sahibi mimar kadın; bu grubun sayıları çok az, eşi de mimarsa ofisin yönetiminde ikinci planda, hatta logoda adı geçmeyenler var, sigortası var, sağlık güvencesi var, ofis dışındaki dünyada kendini ispatlamak zorunda, itibarı sürekli gözetim altında, çoğu büyümeye cesaret etmiyor, her kadın gibi tacize maruz kalıyor, eğer kendine ortak seçecekse öncelikle erkeklerden tercih edebiliyor, erkekleşerek ayakta kalma yoluna gidebiliyor…
Başka bir meslek yapan mimar kadın; fakülteden sonra başka bir mesleğe yönelen kadın aslında mimarlık vizyonundan çok yararlanıyor ve genellikle de o işte çok başarılı oluyor, koşulları yaptığı işe göre değişiyor, çalışan her kadının sorunlarını taşıyor,
Editör mimar kadın; genellikle sektör dergilerinde çalışıyor, geniş bir çevreyle muhatap oluyor, yapı malzemesi sektöründeki erkek egemenliğine maruz kalıyor, politik haber yapma olanakları sınırlı, eve iş götürüyor, cumartesi pazar çalışabiliyor, maaşı düşük, sigortası var, sağlık güvencesi var, iş garantisi yok…
Akademisyen mimar kadın; her alanda olduğu gibi toplumsal cinsiyetle akademi içinde uğraşıyor, sigortası var, sağlık güvencesi var, kadro sıkıntısı var, ideolojik baskı görüyor…
Bu liste uzayabilir, açıklamalar genişleyebilir, değiştirilebilir. Ancak sorunlar gösteriyor ki mimar kadınlar bir araya gelmeli ve birbirini dinlemeli. Dayanışmalı ve örgütlenmeli.
Bunun için bir olanak var. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, 45. Dönem Yönetim Kurulu’nun çağrısıyla oluşturulan “Kadın Çalışma Grubu” ilk toplantısını 21 kadın üyenin katılımıyla 24 Ekim 2018’de gerçekleştirdi. Odada daha önce de kadın komisyonu bulunmasına rağmen bu toplantı yeni bir başlangıç anlamına geliyor. Toplantıyı özetleyecek olursak: “Nasıl bir çalışma sürdürebiliriz” sorusu altında fikirler ve öneriler kaydedildi. Katılımcıların önerileri doğrultusunda Kadın Çalışma Grubu, çalışma hayatındaki cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık, taciz gibi sorunlara somut olarak eğilmenin yanı sıra kentsel dönüşüm, mekân bozulmaları, “Toplumsal Cinsiyet ve Mekân” odağında literatür üretmek, saha çalışmaları yapmak, mekân araştırmalarının önünü açmak ve farklı disiplinlerle ve akademisyenlerle işbirliği kurmak amacında birleşti. Ana hedef somut toplumsal sonuçlar almak olarak belirlendi. Çalışma grubu, kadınlara ve erkeklere toplumsal cinsiyet eğitimleri, atölyeler, festivaller, etkinlikler, okumalar, saha proje çalışmaları düzenlemek; bültende bir köşe, e-dergi, üyelere dair anket hazırlamak; kadın meslektaşlarla dayanışmak; başka kadın mücadelelerine eklemlenmek; gündemi takip etmek ve periyodik buluşma kararlarında birleşti. İlk etkinliğini de 24 Kasım 2018’de “Beden, Mekân, Şiddet” başlığında, psikolog Beyza Bilal ve sosyolog Ceren Lordoğlu’nun konuk olduğu panelle Karaköy’de gerçekleştirdi. Panelde, “şiddet nedir”le başlanıp, şiddet türleri üzerinden, kadınların toplumsal cinsiyet eksenli kent ve mekân kullanımlarında geliştirdikleri ihtiyatlar konuşuldu. Forum kısmında mimar kadınlar yaşadıkları şiddet ve taciz olaylarına değindiler ve konuklardan görüş aldılar.
Neden mimarlık ve kadın çalışmaları, diye sorduğumuzda, öncül amaç cinsiyete dayalı tahakküme karşı meslek içi bir cinsiyet dayanışmasından geçiyor. Elbette bu özgürlük ve eşitlik köprüsünün bir ayağı; kadını güçlendirmek. Diğeri erkeği değiştirmek ki bu en zayıf ayağı oluşturuyor. Bu yüzden Kadın Çalışma Grubu’nun en önem verdiği faaliyetlerden biri toplumsal cinsiyet eğitimleri.
Yapılması gereklere gelince; şiddet, taciz ve yıldırmaya karşı meslek örgütlendirmesinde her şeyden önce bir yöntem keşfi gerekiyor. İhbar, ifşa, ceza, koruma, dayanışma için bir eylem planı yazılması gerekiyor. Taciz, cinsiyet ayrımcılığı gibi başvurular nasıl alınacak, nasıl değerlendirilecek ve kadın meslektaşlarla nasıl dayanışma yapılacak?
Hiç çalışmamış mimar kadın eğer mesleğine dönmek isterse ne yapacak? Evinde çizen mimar kadının kayıt dışı meslek hayatı için neler yapılabilir? Evinde çalışmak isteyen kadınlar için bir tür geçici şirket kurma olanağı için bir öneri geliştirilebilir mi? Ücretli mimar kadınların iş güvenliği için nasıl önlemler alınmalı? Ofis içi cinsiyet ayrımcılığı nasıl tespit edilmeli ve çözümler üretilmeli? Kendi ofislerine geçme aşamasında mimar kadınlar ne tür eğitimlerle desteklenmeli? Kamuda görevli mimar kadınlarla nasıl bir dayanışma modeli içinde olmalı? Ofis sahibi mimar kadınların sorunları nelerdir? Onlarla mimar kadınlar nasıl bir araya getirilebilir? Nasıl mimar kadın ortaklıkları kurulabilir? Ortak ofis kiralamalar nasıl oluşturulabilir? Başka bir meslek yapan mimar kadınlar dayanışmaya nasıl çekilebilir? Bu kadınlar farklı disiplinlerle mimar kadınlar arasında nasıl bir köprü oluşturabilir? Editör mimar kadınlara dayanışma sesleri nasıl iletilebilir? Yazın gücü mücadeleye nasıl dâhil edilebilir? Akademisyen mimar kadınlar mimarlık eğitimde toplumsal cinsiyet adına neleri değiştirebilir? Toplumsal cinsiyet ve mekân bir ders olarak nasıl mimarlık eğitimine girebilir?
Ve mimar kadın mesleğinin olanaklarıyla diğer kadınlar için neler yapabilir? Sığınma evlerinin mekânsal sorunları için gönüllü çalışabilir mi mesela? Sığınma evi tip projeleri geliştirebilir mi? Kent ve toplumsal cinsiyet odağında çalışabilir mi? Her türden toplumsal mekânda karşımıza çıkan cinsiyet ayrımcılığını kaldırmak adına hem tasarımcı hem de kullanıcı olarak aktif rol üstlenebilir mi?
Mimar kadınlar kent ve doğa mücadelesine nasıl katkı sunabilir?
İnsan için mekân tasarlayan, mesleği ve de cinsiyeti gereği doğrudan toplumsal ve politik bir eylemin içinde olan biz mimar kadınlar, dayanışma ve çalışma olanaklarını da tasarlamalıyız. Neden çok açık değil mi? Dünyanın en eski ve en büyük mücadelesine katılma vaktimiz çoktan gelmedi mi?