- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
- Yargı kararlarına uymayan Bakanlığa Danıştay’dan vize
Mitinge Çağrı: Krizin Bedelini Ödemeyeceğiz!
Enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. İktidarın sözcüleri “kriz” sözcüğünü kullanmaktan özenle kaçınsa da, bizler için krizin anlamı birbiri ardına kapanan dükkanlardır, pazarda markette sürekli yapılan zamlardır, kabaran elektrik-su-doğalgaz faturalarıdır, ödenemeyen borçlardır, evlere gelen hacizlerdir, çalışma saatlerinin uzaması, işten atmaların artmasıdır, iş cinayetleridir.
Krizin anlamı, milyonlarca yoksul-emekçi için ülkenin giderek yaşanamaz hale gelmesidir.
Aslında bugün temel mesele, bu büyük krizin faturasının kime ödetileceğidir. Üçte ikisi özel sektöre ve bankalara ait 467 milyar dolarlık dış borç ve bu devasa borcun ağır sonuçları, bu borçta sorumluluğu olmayan halka ödetilmek istenmektedir. Sendikal örgütlenmenin engellendiği, onbinlerce kamu emekçisinin ihraç edildiği, grevlerin yasaklandığı, hak aramanın bastırıldığı bir ortamda elde ettikleri yüksek kâr oranlarını hiç kimseyle paylaşmayanlar bugün zararlarını ve borçlarını halkın sırtına yıkmaya çalışmaktadır. “Nimete” kimseyi ortak etmeyen patronlar, külfeti nüfusun yüzde 99’unun üzerine yıkmaya çalışmaktadır.
Oysa krizin faturasını, bu düzen sayesinde ceplerini dolduran ve krizi yaratan patronlar ödemelidir.
Faturayı ödemesi gereken sadece patronlar değil, aynı zamanda siyasi iktidardır. Ülkeyi büyük bir yıkımın eşiğine getiren politikaları yıllardır kim hayata geçirdiyse, emeğin en temel haklarını kim gasp ettiyse, özelleştirmeler ve yerli tarımı bitiren politikalarla ülkeyi kim ithalata mahkum ettiyse, ülkenin kaynaklarını kim betona gömdüyse, örtülü ödenek ve kanun dışı kaynak kullanarak savaş politikasına kim devasa bütçe ayırdıysa krizin siyasi sorumlusu da onlardır.
Her ekonomik kriz bir karar aşamasıdır ve bugün verilecek kararın temel sorusu şudur: Kriz karşısında işçiler, kamu emekçileri, işsizler, gençler, kadınlar, emekliler, köylüler, yoksullar mı korunacak; yoksa krize yol açan şirketler, bankalar, patronlar mı korunacak?
Bu ülkenin tüm zenginliklerini yaratan çoğunluğunun krizden korunması için omuz omuza vermek zorundayız. Böylece krizin bedelini sömürülen ve ezilen yüzde 99’a değil, krizi yaratan yüzde %1’e ödetebiliriz!
Bunun için acil taleplerimiz var:
» Başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretlerde ekonomik krizin etkileri telafi edilsin, en az gerçek enflasyon oranında zam yapılsın!
» Temel hizmetler olan doğalgaz, su, elektrik ve ulaşıma zam yapılmasın, yapılan zamlar derhal geri alınsın!
» Şirketlerin krizi fırsata çevirerek işçi çıkarmaları yasaklanmalıdır.
Krizin bedelini ödememek için;
Emeğin haklarını omuz omuza savunmak için;
Faturayı patronlar ve siyasi iktidar ödesin demek için;
22 Aralık Cumartesi günü 14.00’da Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda buluşalım!
DİSK-KESK-TMMOB-TTB