- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Mimarlıkta “Sorgulanmamış Aklın…” Yani “Ben Yaptım Oldu Suçu”nun “Önüne Nasıl Geçilebilir?…” Çünkü, “Eğitimde Eşitlik Hakkını Engellemek, Anayasal Suçtur!…”
Konu sadece -kişisel, kesintisiz bir- “(1)Gestalt Algı Yanılgısı” olsa;… ya da sadece -kişisel, kesintisiz bir- “(2)Kruger-Dunnig Sendromu” olsa;… “Artık elden birşey gelmez, konu doğrudan ‘(3)TCK Madde 46’ya 1’e giriyor…” deyip çaresiz bir anlayışla karşılayıp susardık… Ama durum hiç de öyle değil… Çünkü bu doğrudan toplumu olumsuz etkileyen sonuçları bakımından; sanki namluyu kendimize çevirip kendimizi yeniden ve yeniden vurmak anlamına geliyor… Önlenemez ve bilinemez bir kader olmadığı halde; kendi kendimize bile bile lades yaptığımız bir kabusa dönüşmüş durumda adeta… Mimarlığın psikolojik ve tabii sosyal-psikolojik etkileşimini yok saymanın bir bedeli gibi bizi her gün yeniden “suçlu-mağdur” ilan etmeye devam ediyor…
Bu konu “Suç’un toplumsal yansıması” gibi bir şey aynı zamanda… “Hiçbir ‘Suç’ içinde bulunulan ‘toplumun katkısı olmaksızın işlenemez!…” ilkesinde olduğu gibi… Özetle “Suçluyu suça, toplum hazırlar…” Çünkü toplumun tarihi o bireyin tarihinden çok daha eskidir ve o bireyi sararak, kapsar. Bu nedenle sorumluluğun büyük bir oranı topluma aittir. Ve birey o suçu o toplumun bu rızası ile işlediği görüşü temeldir. Toplum(yaşayan bireyler toplamı diyelim…) eğer kendi var-oluş ve var-kalış bilgisini yani kültürünü koruyup bireyle paylaşamazsa; “O birey o suçu toplum adına işleyecektir…”
Nasıl ki toplumun bir arada ve huzurla yaşamasının ortak ilkesel bilgisi “Cezasız suç ve suçsuz ceza olamaz!…” ise bu bilginin anlamını taşıyan herşey; kültür, gelenek, görenek, yasalar yani kısaca “hukuk bilgisi ve kültürünü” eğitim(ücretsiz) yoluyla bireye aktarmak zorundadır… Yıllar önce hayattayken Cumhuriyet Gazetesi’nde bir dizi yazısı yayınlanmıştı… Eski Ağır Ceza Avukatı Faruk Erem’in. O yazısındaki bir sözü; “Suçluyu kazıyın, altından insan çıkacaktır…” unutulamaz… Kişi eğer iyi arkadaşlar edinemiyorsa (bundan yoksunsa) en yakınındaki bireyden en uzaktaki topluluğa kadar herkesin bu sorumluluğu hissedip “her türlü yabancılaşmaya” karşı uyanık olup birbirlerini korumak için direnmesi gerekir… Ve bunun gereği de daima yapılır. Suç, bu yapılmadığında ortaya çıkar…
Bu nedenle günümüzde “Kent Suçu” kavramı da aynı zamanda “Toplum Suçu” kavramı olarak rahatça okunabilir. Çünkü “Kent Suçları” tekil bireylerin değil, o bireylerin oluşturduğu toplam olan; “O toplumun suçu” olarak kayda geçer… İnsan(lar)ın kendi kendisine, emeğine, topluma, çevreye ve (para hariç) herşeye yabancılaşmasının kapitalizmin varlık nedeni olması; aslında sorunun kaynağı ve temelidir. Ve kapitalizm “her suçu paraya çevirerek” iğrenç varlığını sürdürmek için herşeyi etiketleyip metalaştırmasının aracı olarak; insan ilişkilerinin “katma değer üretiminde” oluşan “artık değer sömürüsü”nün kesintisizliğinin ürünü olan yabancılaşmayı, sürekli olarak yeniden besler…
Böylece “Ben o suçu işlemeseydim, başkası işleyecekti…” ifadesi aslında bireyin savunması değil doğal toplumsal bir suçu savunma halidir… Bu tür davranış bozukluklarının sıradanlaştırılarak, her türlü insani ilişkinin yok edilmesinin somut olarak üretildiği bir dünyada; yine herşeye rağmen “Hukukun tek kaynağı; insani, doğal ve açık olan her türlü ilişkilerdir…” demeye devam inatla edebiliriz… Suçu, bireyden ve toplumdan uzak bir noktaya iterek uzaklaştırmak; bireyi ve o bireylerin oluşturduğu toplumu koruyarak sağlıklı ilişkiler, yani “hukuk üreten” bir “uyumlu doku kültürü” elde etmek olanaklıdır…
Sonuç olarak ideal bir hukuk sisteminin ortaya koyulması ile sınıfsız ve sömürüsüz insani bir dayanışmanın yeniden yaratılması her zaman önümüzde görev olarak durmaktadır… “Hiçbir kanun, adalet güvenceli hukukun vereceği huzuru veremez.” Bu nedenle “Adalet Güvenceli Hukuk bilinci; bir ekmeğin iki kişi arasında en adaletli şekilde paylaşılmasının gereği olarak; birinin ekmeği bölmesi, diğerinin de seçmesi ile oluşabilir…” Bölünmüş parçalardan birini seçecek olan ikinci, eğer ekmeklerin adaletli bölünmediğini düşünürse ekmekleri tekrar daha küçük parçalara bölerek adaletli seçimin yapabilir…
Adalet Güvenceli Hukuk’a ulaşmak her nerede yaşıyor isek oradan; yaşamın tüm olumsuz yanlarına itiraz edip onları düzeltmeye çalışmakla olanaklıdır.
Anayasamız’da da yer alan “Eğitim Hakkı”nın herkes için “İyi Eğitimi” hedeflediği kuşkusuzdur. Eğitimde Eşitlik Hakkını savunmak ve korumak onun “Açık, Şeffaf, Hesap Verebilir ve Denetlenebilir” olması gereği olarak “izlenebilir olmasına” dayanır. Ancak Eğitim Süreci’nin Öznesi olan Mimar Adayları, mimarlık eğitiminde ayrıntılı olarak ‘*4)”Hangi Dersleri Hangi İçerikle?…” görmekte olduklarının bir karşılaştırmasını yapamamaktadırlar!… Ve “Eğitimin sosyal bir sorumluluk olduğu görünemez hale gelmektedir…” Şu an sayısı 150’yi aşan okulda, onbinlerce mimar adayının “Anayasal Eşitlik” adına iyi eğitim aldıklarının görülebilir olmasının önemli bir aracı; “(*5)Mimarlık Okulları Akreditasyon Kurulu”(MİAK)nun yapmakta olduğu çalışmalardan izlenebilir. 2006 yılında kurulan ve hemen çalışmaya başlayan MİAK’ın web(*6) sayfasından izlenebilmektedir. 2006 yılından bugüne kadar 150’yi aşkın sayıda okuldan sadece yedisi-7- akredite edilmiş, beşi-5- de henüz başvurmuş durumdadır!….
Bu durum; Eğitimde Anayasal Eşitlik Hakkı’nın ihlal ediliyor oluşuna işaret ediyor olabilir!…
“Eğitim, kişinin keyfine bırakılmış bireysel değil; toplumsal sorumluluklarımızdan birisi, hatta neredeyse en önemlisi değil midir?
O halde sorumluluğumuz gereği, suçu kaynağında önlemek görevi hepimizi bekliyor…
(*1) Gestalt Algı Yanılgısı: Baktığımız şeyi değil, onun aklımızdaki karşılığını görmek yanılgısı… Sanılgı…
(*2) Kruger-Dunnig Sendromu: Bildiği ve bilmediği bilgilerin, birbiriyle gerçeklik ilişkisini kurabilmekten yoksunluk hali… Kısaca “Cehaletin Özgüveni.”
(*3)TCK Madde 46/1: Kişinin akıl sağlığı yerinde olmadığı için cezai ehliyetten yoksunluk hali.
(*4) “Hangi Dersleri Hangi İçerikle Göremiyoruz?…’ http://www.mo.org.tr/mek/index.cfm?kurultay=V&Sub=belge&RecID=51
(*5) Mimarlık Okulları Akreditasyon Kurulu”(MİAK) www.miak.org
(*6) Akredite olan okullar ve yeni başvuran okullar: http://www.mo.org.tr/miak/belge/Miakprogramlar2017.pdf