Mimarlık Nerede?

Yazar- Metin Karadağ 30 Temmuz 2021 Cuma

TOKİ, Bursa.

Bir ülkede doğal, sosyal, kültürel, vb. tüm değerlerin; yani her türden kamusal ortak varlıkların toplamının “Envanter Bilgisi” o ülkenin yerel, bölgesel ve bütünsel planlarının ilkesel temellerini büyük ölçüde belirler.

Örneğin bir ülke sadece çölden oluşuyorsa “Kum”un; ya da sadece buzullardan oluşuyorsa “Kar”ın en ayrıntılı bir biçimde ve orada yaşayanların tüm ortak ihtiyaçlarını karşılamak için en verimli kullanımı üzerine “Siyaset”ler geliştirilir.

Siyaset, doğası gereği özünde “ortak çıkarların kümelenmesidir.”

Düşünceler, yalnızca göstergelerden/kanıtlardan oluşur. Göstergesini/kanıtını yitirmiş şeyler; anında düşünce olmaktan çıkarlar. Yerini daha geçerli kanıtları olan düşünceler alır. Kanıtsız bilim, bilim olamaz. Kanıtsız düşüncenin, düşünce olamayacağı gibi…

Sorgulanamayan düşünce ne kadar bilimsel olamıyorsa; -tamamen ters orantılı olarak- ; sorgulanamayan inanç da o kadar “bilimsel olmayana” ihtiyaç duyar…

Oysa ki; “Bilim, itaatsız olana ihtiyaç duyar…” -Theodor Wisengrund Adorno-

Düşünceleri sorgulamak, özgür düşünmeyi/bilgeliği sevmekle; yani Felsefe ile başlar.

Felsefesizlik ise “Düşünme Tembelliği Olarak” cehaletin başlangıcı, dahası anasıdır…

Bilirsiniz eskiden bu yana “Cahil Cesareti” kullanılırdı zaten…

Ancak “Dunning-Kruger Sendromu” yani “Cehaletin Özgüveni” tanımı ise yeni.

Arsızlık/yüzsüzlük düzeyinde “Aşkın Cehalet” olarak yeni olgusal; yani gerçek bir tanım: “Cehaletin Özgüveni”

Hikayesi de komik:

Amerika’da küçük bir kasabada yaşayan Jo bir gün bankaya girer ve silahıyla soygun yapar. Bankadan çıkar caddenin karşısındaki bankayı da soyar ve çıkar gider.

Sonra polisler gelir kayıtlara bakarlar ki yüzünde maske bile olmayan kısa boylu ve neredeyse 180 kiloluk Jo’dur soygunu yapan. Evi sarılır. Kapısı çalınınca açar.

Ve sakin sakin elindeki sandviçi yerken bir yandan da polislere sorar; “Beni nasıl buldunuz?”

Alır götürürler merkeze ve orada anlaşılır olay.

Jo, çocukken hırsız-polis oyununda; “Yüzüne limon sürenler görünmez olur” kuralının hala geçerli olduğunu düşünerek yapmıştır bu soygunu!!!… Görünmez olduğunu düşünerek!!!…  Amerikalı psikiyatrlar Dunning ve Kruger bu olayı incelerler ve duruma uygun “Cehaletin Özgüveni” tanımı; psikiyatri/psikolojide dünya literatürüne kayda geçer.

Nedense “Dunning-Kruger Sendromu” yani “Cehaletin Özgüveni”nin ülkemizde çokça geçerli bir tanımlama olduğu düşüncesi uzun süredir akıllarda dolanıyor… Neden mi?

İşte örnek:

TOKİ’nin fotokopi krokilerle çoğaltılmış “Betonarme Market Rafları”na benzeyen tıklım-tıkış ranza binalarından oluşan “Koğuş/ReziLdans” yapılaşmalarıyla yarattıkları göz boyayıcı “Hödükland”lardan tek beklentileri var: …

Ülke için hiçbir “Katma Değer Üretmeyen” ve her yanından düzeysizlik akan bu “Kazan-Kazan Rant Hırsları”na karşı çıt çıkarılmasın!… Ve karşı çıkanlar da “Siyaset yapıyor olmakla suçlanmaya!…” devam edilsin!…

Mevcut siyasi anlayışlar, yine keyfi olarak “TOKİ’msi Mimarlık Siyaseti” yapmaya “inatla” devam etsinler; ama mimarlık yapmakla eğitimli, bilgili, yetkili ve sorumlu olan Mimarlar ve onların Meslek Odası ve Birliği; “Mimarlığın Siyaseti” ile uğraşmasınlar!

Oldu!…

Var mı başka emriniz?!…

Hitler Faşizmi’nin 2.Dünya Savaşı sırasında çok “kullanışlı” ama bir o kadar da kanlı olan “Soykırım Yapılaşmaları”nın (yani Birkenau/Aushwitz Nazi Toplama Kampları) “daha yüksek ve daha yaygın benzerlerinin” üretilmeye ısrarla devam edilmesiyle de; “bir türlü varlığı görülmediği için” aslında hiç var olamayan “Mimarlık Hizmetleri” yerine karşımıza; aynı “Kazan-Kazan Rant Hırsı”“marifet kazanç sayan bir siyaset olarak” çıkmaktadır!…

Peki ya buna karşın, içinde bulunduğumuz “Neo-Kapitalizm”in bu “İleri/Azgın” aşamasında; “Marketleştirilmiş Ülkeler’in Bir Raf Ürünü Olarak; Neo-Vatandaş Olmak ya da Olmamak!…” konusunda bir sözümüz var mı?

Mimarlara Mektup Bülteni, Temmuz 2021, Sayı: 269

Yazar- Metin Karadağ 30 Temmuz 2021 Cuma