- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
İstanbul’da Kentsel Yenileme Aynı Zamanda Bir Kentsel Onarım Eylemi Olmalıdır
1930’lu yılların başında İstanbul’un imar planı için davet edilen şehircilik mimarı Hermann Elgötz, 1934 yılında, ana hatlarıyla onaylanan ve basılan İstanbul İmar Raporu’nda İstanbul’un imar stratejisini şöyle belirlemiş:
“Bu şehrin emsalsiz güzelliğini istikbale kadar devam ettirebilmek için eski kültür, bugünün ihtiyaçları ile ahenkli bir şekilde birleştirilmelidir. İstanbul’un 2000 senelik geçmişi her köşesinde hissedilmektedir… Şehirdeki yenileme hareketi esnasında eski abidelerin ve eski İstanbul havasının dikkatle muhafazası icap eder…” (Mimarlık Dergisi 1970-5)
Ama İstanbul’daki yenileme hareketleri öyle olmamıştır.
Nasıl olmuştur?
“Bu şehirde 1950’lerden beri her açılan yol, her kurulan köprü, yığınla güzelliği, tarihi eseri de birlikte sürükleyip götüren bir “imar afeti” olmuştur.” (İlber Ortaylı, İstanbul’dan Sayfalar, s. 194, Haliç’te Yıkılan Tarih.)
Evet, öyle olmuştur.
1950’lerden beri İstanbul’daki her “yenileme hareketi esnasında”, 1930’lu yıllarda 2000 senelik geçmişi her köşesinde hissedilen İstanbul’un “havası” ve “emsalsiz güzelliği“ bozulmuş, İstanbul’un arsalarında milyonların dansı gözleri kamaştırınca, güzellik para etmez olmuştur. Mimarlık, şehircilik sanatı eseriymiş; İstanbul’un emsalsiz güzellikleriymiş, eski İstanbul havasıymış… Kimin umurunda!
***
İstanbul’da her “yenileme hareketi” – 1950’li, 1980’li yıllardakiler ve 2000’li yıllardaki “kentsel dönüşüm hareketleri” – yalnızca eski kent dokusunu; süren, eski güzellikleri bozmakla kalmamış, İstanbul’un dertlerine dert katmıştır: 1999 Marmara Depremi’nden sonra yapılan hasar tespit çalışmaları göstermiştir ki, İstanbul’daki binaların çoğu depreme dayanıksız ve yenilenmesi gerekiyor; dahası, İstanbul olası bir depreme karşı önlem almada örgütlü bir tavır takın(a)mamış, “Kentsel Dönüşüm”cülükle oyalanmış, “depremini bekleyen kent” olarak eylemsiz kalmıştır ve bugün İstanbul çok büyük bir kentsel yenileme ve bozulan tarihsel dokusunu onarma – yağmalanmış, işgal edilmiş, ihmal edilmiş kamusal mekanlarını, yeşil alanlarını, yok edilen mimari güzelliklerini yeniden kente kazandırma – sorunuyla karşı karşıyadır.
Sözün kısası:
İstanbul artık “lakin vakit geçmiş olacak” olmadan, “kentsel dönüşüm“ gibi istenilen yöne çekilebilen, spekülatif ‘imar’ hareketleriyle daha fazla oyalanmadan, olası bir depreme karşı demokratik, katılımcı bir örgütlenme ve planlı bir kentsel yenileme ve kentsel onarım eylemine cesaret etmelidir.
İstanbul, içine girdiği “depremini bekleyen kent” bunalımından da ancak böyle örgütlü bir imar eylemiyle çıkabilir.
Böyle büyük bir kentsel yenileme ve kentsel onarım eylemi için semt semt mahalle mahalle sokak sokak örgütlenmiş İstanbul ahalisi – belediyeleri, mimarları, mühendisleri, marangozları, yer bilimcileri, gök bilimcileri, tarih bilimcileri, ekonomi bilimcileri, şairleri, yazarları, çizerleri, toplumsal basını (sosyal medyası), kentine karşı sorumluluk duyan finansçıları, inşaatçıları, esnafı, mal mülk sahipleriyle – kentini yenileme ve onarmayı başaracak güce, bilgiye ve teknik donanıma sahiptir.