- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Hmm; en son nerede kalmıştık?…
En son Plathon’un “Mağara Aforizması”nda dünyayı ve tabii birbirimizi duvardaki gölgelerimiz aracılığıyla mı kavrıyorduk; birbirimizin yüzüne hiç bakmadan?
Hani bütün insanlık bir mağara içindeydi; ortada büyük bir ateş yanıyordu ve ateşin ışıkları çevresinde dizilmiş olan bizlerin gölgesini mağaranın duvarlarına yansıtıyordu ve birbirimizle duvardaki gölgelerimiz aracılığı ile iletişime geçebiliyorduk…
Birbirimizin yüzüne hiç ama hiç bakmadan…
Kendimiz gerçek, ama gölgelerimizle iletişimimiz hayaliydi… Sözlerimiz de çaresiz yalandı hep…
Yıllar önce “İletişim Çağı”nın ucu göründüğünde ise artık; kendimiz birer hayale/yalana dönüşürken; gölgelerimiz gerçeği temsil eder olmuştu… Hatırlarsınız bu durumu tespit eden Jean Baudrillard da “Simulacr” adını vermişti..
Günümüzde artık bir “tık!” daha ötesi “Post Truth” yani “Gerçek Ötesi”ni yaşıyormuşuz; öyle diyorlar…
Ne kendimizin ne de kullandığımız araçların gerçekliğinin, “Hakikatin Kendisi” ile doğrudan hiçbir bağ kuramadığı bir “Araf Uzam” içinde her türden nedenselliğin tümüyle parçalanıp dağılmış biçimde; havada yüzer gibi sürüklenmekteyiz…
Çağın geliştirip önümüze koyduğu bunca araç ve olanağa sahipken; gerçeklik diye gördüğümüz şeylerin neredeyse hiçbirinin aslında tam olarak “Hakikati Temsil Etmeyişi”nin farkında olmak durumumuzu daha da dramatik hale getirmektedir.
“Hakikat” ve “Gerçek” arasındaki farkı kavramak için eğer fiziksel bir örnek gerekirse:… “Size üç(3) metre uzağınızdaki bir duvar üzerinde bir karıncanın yürüdüğünü görüyorsunuz. Ve bu sizin için bir gerçektir… Peki bu noktada “Asıl Gerçek” yani “Hakikat” nedir?… “Işığın Hızı”(*) karıncanın o an görüntüsünü size doğru üç metrelik yolu saniyenin yüz milyonda biri kadar gecikme ile geçerek geliyor. Bir bu kadar da sinir sisteminizdeki gecikmeyi eklersek; kayıp zaman büyüyor ve saniyenin elli milyonda biri kadar gecikme ile gerçekliğe kavuşuyorsunuz… Ancak karıncayı algıladığınız o anda; karınca aslında gördüğünüzü sandığınız yerde değil ve “Hakikat” olarak biraz daha ileride!…”
Dünyada ve ülkemizde günlerdir yoğun ve eş zamanlı bir dizi gündemin baskısı altındayız…
Sanki “Küresel Covid-19 Salgını/Pandemi” yetmezmiş gibi “İklim Değişikliği”nin kendisini göstermeye başladığı “Yangınlar”, “Seller” gibi olağan doğa olaylarını;
insan yerleşimlerinde yapılan “Planlı Yanlışlar!” nedeniyle felaket üstüne felaket olarak yaşıyoruz…
Düşünsenize “Kibrit”in “İmar Durum Belgesi” gibi itibar kazandığı; “Acil Barınma Konutları’nın, dere yatağında sel ile yıkılan binaların önüne; yani yine dere içine yapıldığı bir yerde!…” acaba “Gerçek” ve “Hakikat” arasındaki farkın bir önemi kalabilir mi?…
Peki, doğrudan yetkili olanların çıldırdığı bir yerde; asıl sorumluluk kime düşer?
Evet, nerede kalmışız?…
Mimarlara Mektup Bülteni, Ağustos 2021, Sayı: 270