Hasankeyf ve Sur’un Korunması İçin Çağrı: 28 Nisan Hasankeyf ve Sur Küresel Eylem Günü

Yazar- MO İstanbul 28 Nisan 2018 Cumartesi

28 Nisan 2018

Antik uygarlıkların buluşma noktasında yer alan, doğal, kültürel ve tarihi zenginliklerin, mimarlık ve sanatın beşiği olan ülkemizde; bin yıllardır aralıksız insan yaşamının var olduğu Dicle nehrinin kenarında bulunan iki kültürel ve doğal miras alanı,  Hasankeyf ve Sur, sermaye odaklı politikaların rehberliğinde dönüştürülmekte, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

Yakın dönemde hızlanarak ilerleyen bu süreçte; Hasankeyf ve Sur’un korunması için tarihe, kültüre, topluma ve doğaya saygıyı esas alan duyarlı tüm kesimler, sivil toplum kuruluşları, kent, çevre kuruluşları ve meslek örgütleri bir araya gelmiştir. Bölgede uygulanan yıkım ve soylulaştırma projelerinden vazgeçilmesi için 28 Nisan 2018 tarihinde dünya genelinde pek çok ülkeyle aynı anda eylem ve etkinlikler düzenlemeye karar verilmiştir.

Mimarlar Odası olarak bizler de bu bağlamda, “28 Nisan Hasankeyf ve Sur Küresel Eylem Günü”nde ulusal ve uluslararası kamuoyunu insanlık mirasına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Dicle Nehri üzerinde planlanan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali projesinin başlangıcı 1954 yılındaki etüt çalışmalarına ve daha sonra ise 1982 yılında GAP projesine dayanmaktadır. Baraj; kültürel mirasa, çevre ve ekolojiye, toplumsal ve sosyal yapıya olumsuz etkileri nedeniyle ülkemizin olduğu kadar dünyanın da gündeminde olan en tartışmalı projeler arasındadır. 1998’de yatırım programına alındıktan sonra sivil inisiyatiflerin girişimleriyle durdurulan proje, 2000’li yılların başında yeniden hayata geçirilmiş, bölgedeki kültür varlıklarının taşınması için ihaleler yapılmış ve binlerce yıllık tarihi eserler ait oldukları alandan koparılmıştır.

Dünya üzerinde ender bulunan bir kültürel mirası yok edecek olan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı yapım projesi nedeniyle; medeniyetlerin beşiği Mezopotamya bölgesinin önemli bir parçası olan ve doğayla iç içe geçmiş bir yapıya sahip 9000 yıllık “Hasankeyf Antik Kent ve Yerleşim Yeri” başta olmak üzere, yüzlerce arkeolojik sit alanı ve kültürel varlık su altında kalacak, yaklaşık 78.000 kişi göç etmek zorunda kalacaktır. Bu da; bölgenin ekonomik, sosyal ve toplumsal yaşamının yanı sıra ekosisteme de telafisi güç ve geri dönülemez biçimde zarar verecektir.

Bölge coğrafyasında 2015 yılında başlayıp giderek şiddetlenen saldırı ve çatışmalar ise en çok; yüzün üzerinde anıtsal yapının yanı sıra bir kısmı tescilli olmak üzere bölgeye özgü pek çok sivil mimari yapı örneklerini barındıran, Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ve koruma altında olan “Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı”nı etkilemiştir.

2016 yılında Sur ilçesinin neredeyse tamamının acele kamulaştırılmasına karar verilmiş, nüfusun çoğunluğu yaşam çevrelerini terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır. Ardından yerleşim yerlerine erişim kapatılarak yıkıma başlanmış, bölgenin dönüştürülmesi için mimarlık ve planlama bir araç haline dönüştürülmüştür. İmar Planı Değişikliği ile mevcut tarihi doku ve tescilli yapılar yok sayılmış; kentsel donatı alanlarının kaldırılması, birçok yapının yıkımı öngörülmüş, güvenlik ve savunma odaklı kararlar alınmıştır.

Göç edilerek terk edilen ve yıkıma uğrayan Suriçi’nde yeni yapılar inşa edilmiş, mimari miras yok edilmiş, dönüşüm projeleri uygulanarak tarihi kent merkezi kamusal alan ve konut bölgesi olmaktan çıkarılmış, yerinde iskânı sağlanmayan yurttaşlar kent çeperlerine gitmeye zorlanmış; toplumun sosyo-kültürel yapısında ayrışmaya neden olunmuştur.

Oysa tarafı olunan uluslararası sözleşmeler ve anayasa gereği Devlet;  kültürel varlıkların tespiti, korunması ve gelecek nesillere aktarılması için gerekli tedbirleri almakla; herhangi bir anda veya durumda kendilerini çatışma altında bulan tüm yurttaşların ve bu yurttaşlara ait yerleşim yerlerinin korunmasıyla sorumludur.

Mimarlığın evrensel değerleri bağlamında; insanlığın ortak mirası olan Hasankeyf ve Sur antik kentlerinin ve kültür mirasının korunması için duyarlı tüm kesimleri ve sorumluları harekete geçmeye çağırıyor; sahip olduğumuz mesleki uzmanlık kapsamında, zarar gören mimari ve kültürel mirasın korunması için katkı ve yardımlarımızı sunmaya hazır olduğumuzu vurguluyoruz.

Hasankeyf’te ve Sur’da yıkım ve soylulaştırma projeleri durmalı, Mezopotamya coğrafyasını besleyen Dicle nehri korunmalıdır!

TMMOB MİMARLAR ODASI

Yazar- MO İstanbul 28 Nisan 2018 Cumartesi