- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
- Ömerli Barajı havzasına kurulmak istenen “biyoteknoloji vadisi” projesine karşı dava açıldı
Etik’in Mekaniği Olarak Hukuk; Hukuk’un Mekaniği Olarak Kanun; Ve ‘Hormonlu Kanun’un ‘Hormonlu Yavrusu’ Olarak Da “Hormonlu Adalet!”
Biliyoruz ki Mimarlık, bir “Yorumbilim(Hermeunetic) Alan” olarak kendini öncelikle kuramsal ve teknolojik temel bilim alanlarından başlayıp doğa bilimlerine oradan da birey davranışlarının bir başka çoklu ilişkiler alanı sosyal bilimlere ve sonunda da kültüre değinmeden varlık kazanamaz. Bugün ulaştığı “Bilgibirikimsel(Epistemolojik)” düzeyi; dünden kalan değil, ancak dünden bugüne gelirken edindiği deneyimlerden oluşan Olgubirikimsel(Ontolojik) Niceliğin(Kantite) Niteliği(Kalitesi)ne” bağlıdır.
Mimar bir çalışma sırasında “kim/ler/e?”; “ne için?”; “neden?”; “nasıl?”; “ne zaman?”; “nerede?” sorularını sormadan “ne yaptığını bilebilir mi?…”
“Ne yaptığını bilmenin” sorgulamasını yapmaksızın ortaya bir mimari eser çıkabilir mi?
İster istemez insan ilişkilerinin tümü, üstelik birey davranışları ile birlikte her bir yeni eser üretimi sırasında yeniden ve yeniden sorgulanır. Bu sorgulama aynı zamanda gizli ya da açık; bilinçlice ya da değil “ama mutlaka bir yüzleşme süreci olarak gerçekleşir…”
Ortaya çıkan eserin hormonlu, hazımsız, yersiz, küstah, saldırgan, ukala, züppe, müsrif olup olmayacağı henüz tasarım aşamasındayken gözden kaçırılmışsa uygulanan proje yıkılıp yok olduktan sonra bile mühür olarak mimarın ismi ile birlikte tarihe kazınır.
Bir davranışın etik değeri, seçme kalitesine bağlıdır. Seçeneği olmayan, çaresizlik durumunda yapılmak zorunda kalınan davranışların etik olup olmadığı sorgulanamaz. “Etik davranış; birden fazla seçeneğin olduğu yer ve zamanda gerçekleşen en kaliteli duruşa verilen addır.”
Mimar, insanlara insani ilişkilerinde mutluluklarını yaşamalarına engel olmadan, onları korumak ve gelişmelerine yardım etmek amacıyla, yapılması gereken mekânları; sosyal, kültürel, doğal, teknik, bilimsel eğitim ve deneyimlerinde edindikleri birikimlerle geliştirdikleri yorumbilim yeteneklerini; her türlü fikri tasarım ve uygulama eylemlerinde kullanarak ortaya bir eser koyabilen bir meslek insanıdır.
Yaşamda bazen bu ideal tanım sınırlarının olumsuz yönde aşıldığı durumlar da söz konusu olabilir. Örneğin, bir eser üretimi sırasında karşılıklı olarak uyulması gereken mesleki kural ve yasalar dışına çıkıldığında bir takım sorunlarla karşılaşmamak olanaksızdır.
Böylesi durumlarda karşılıklı bireysel hakları ve tüm toplumun ortak değerlerinden oluşan “Kamu Yararı”nı korumak amacıyla “Mesleki Hukuk”un aynı zamanda özünü oluşturan birikim yani “Mesleki Etik”, zorunlu bir ihtiyaç olarak ortaya çıkar.
Genel olarak “Etik” özel olarak da “Mesleki Etik” için kısaca: “Bir meslek alanında yaşanan sorunların çözümü sırasında edinilen deneyimlerden süzülerek, nitelikli usûllerle düzenlenmiş, nitelikli ahlak kuralları bütünüdür…” denilebilir.
İşte “Kamu Yararı” ya da “Üstün Kamu Yararı” adıyla bilinen ve toplumun bütününün karşılıklı tüm haklarını gözeterek koruyan “Ortak Toplumsal Hafıza” yani “Hukuk” da aynı “Etik Birikim”in eseridir.
Farkında olalım ya da olmayalım “Tutarlılık” diye bir kaygı taşıyorsak; ister istemez “Diyalektik Pozitivist” bir mantık ile kendimiz dahil her şeyi “Eleştirel-Özeleştirel” bir sorgulamaya alıp kendi varlığımız ile birlikte içinde bulunduğumuz toplum arasında sağlam bir ilişki kurmaya özen gösteriyor ve bu yolla da vicdani bir rahatlık içinde yaşamayı tercih ediyoruz demektir.
Eğer dikkatle incelemişsek aynı “Tutarlılık” bizim dışımızdaki evrenin; daha doğrusu içinde her şey ile birlikte yaşadığımız evrenin doğası gereği yapısında da matematiksel olarak var.
Şöyle ki, matematiğin önemli konularından biri olan;
“Asal Sayılar”ın bir koni üzerinde “Üç Boyutlu (Zaman dahil: 4D) Dizilimi”;
“Pi Sayısı(3,14…)”nın “Virgülden Sonraki Rakamların Dizilimi”;
ve son olarak da “Elementler Tablosu(Redoks Cetveli)”ndaki “Elementlerin Atom Numaralarının Dizilimi” aynı kaotik düzenin kozmik frekansına ya da “Fraktal Geometri”ye sahiptir.
Tutarlı olmak için eğer bir neden(hadi olmadı bahane) gerekiyorsa “Vicdan Kavramı”nın bir resmi(ya da fotoğrafı) olarak “Fraktal Geometri”yi düşünebiliriz.
Bu noktada tekrar yeryüzüne iniş yaparsak; “İnsani Vicdan” değerlerini yaşamımıza “Etik Kod” olarak kazandıran Hipokrat’ın “Hekim Yemini(Deontoloji)”ni paylaşması sonrasında, bugüne kadar kazanmış olduğumuz tüm değerlerin; aynı zamanda “Evrensel Hukukun Temeli” de olduğunu ve bunun da her zaman çağcıl(modern) insanlar olarak “Adaletli Davranma Alışkanlığı” ile birlikte yaşamamızın gereği olduğunu unutmamalıyız.
Hatta bu değerler; hiçbir zaman unutulmasın diye “gerçek insan derisi ile kaplanmış” olan, 1789 Fransız İhtilali sonrası 1791’de kabul edilmiş ilk toplumsal “Anayasa Kitabı”nın, ve onun sayesinde sonradan BM’nin de kabul ettiği “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne kaynak oluşturan değerlerdir…
Bir kez bile olsa temel evrensel hak alanlarından(Evrensel Hukuktan) verilebilecek en küçük bir taviz bile, bizleri “Hormonlu Kanunların Hormonlu Adaleti” ile yüzyüze bırakacaktır…
Hiçbir adalet, adaletsizliklerin keyfiyetine bırakılamayacak kadar değersiz değildir.
Herşeyi boş verebiliriz; ancak insanlığımızın temeli vicdanımızın tüm evreni titreten sesine kulak vermeyi asla ihmal edemeyiz; etmemeliyiz!… Adaletli kalınız…
Temmuz 2017