- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
- Yargı kararlarına uymayan Bakanlığa Danıştay’dan vize
Emin Koramaz: Salgınla Mücadele ve Öğrendiklerimiz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 13 Mart 2020 tarihli Birgün Gazetesi’ndeki köşesinde, dünya çapında bir salgına dönüşen Koronavirüs Enfeksiyonuyla mücadele sırasında öğrendiklerimiz ve çıkardığımız dersler üzerine yazdı.
SALGINLA MÜCADELE VE ÖĞRENDİKLERİMİZ
2019 yılı Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan yeni tip Koronavirüs Enfeksiyonu (COVID-19), hızla yayılarak dünya çapında etkisini gösteren bir salgına dönüştü. Şimdiye dek, dünyanın farklı ülkelerinde 130 bine yakın insanın virüs nedeniyle hastalandığı, 5 bine yakın kişinin de hayatını kaybettiği biliniyor. Bu rakamlar her gün artıyor. Dünya Sağlık Örgütü Koronavirüs Enfeksiyonunun Pandemik Hastalık kategorisine alındığını duyurdu.
Ülkemizdeki virüs tanı testi hakkında soru işaretleri giderilmemiş olsa da, yurt dışından gelen bir yurttaşımızda virüs tespit edilerek tedavi altına alındı. Virüsün dünya çapındaki yayılma eğilimi göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki haftalardan itibaren ülkemizdeki hasta sayısında artış olacağı beklenebilir.
Bu salgından kendimizi ve çevremizi korumamız için alabileceğimiz basit tedbirleri Türk Tabipleri Birliği sürekli olarak kamuoyuyla paylaşıyor. Ellerimizi sıklıkla sabunla yıkamak, hasta kişilerle/ virüslü nesnelerle temastan kaçınmak ve kalabalık ortamlardan uzak durmak gibi basit önlemleri uygulamak hepimizin sağlığı açısından önemli.
KAMUSAL SORUMLULUK
Öte yandan bu tip salgınlarla sadece kişisel tedbirlerle baş edilemeyeceği de ortada. Başta hastaneler olmak üzere riskli alanların sterilizasyonu, tedavi ekipmanının ve sağlık personelinin yaygın hastalıkla mücadeleye uygun duruma getirilmesi, toplu kullanım alanlarının temizliği ve kitlesel-toplu etkinliklere ilişkin önlemler kamu yöneticilerinin öncelikli sorumluluğu.
Sadece şehirlerin değil, kimi ülkelerin bile karantina altına alınmasına neden olan, ne kadar yayılacağı ve ne kadar büyük tahribat yaratacağı henüz bilinmeyen bu salgın, aradan geçen kısa dönemde pek çok şeyin önemini bizlere gösterdi.
Öğrendiklerimizden ilki, sağlık hizmetlerinin ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir kamu hizmeti olarak sunulmasının önemi oldu. Özellikle ABD gibi sağlık ve sosyal güvenlik hizmetinin tümüyle piyasalaştığı ve buna bağlı olarak pahalı olduğu ülkelerde salgınla mücadelenin yarattığı zafiyet hepimiz açısından öğreticidir.
Bu salgın döneminde öğrendiğimiz bir diğer şey de, her alanda olduğu gibi sağlık alanında da hurafelere, ön yargılara, kulaktan dolma bilgilere değil bilim insanlarının sözlerine ve araştırmalarına güvenmenin ne kadar önemli olduğu.
Sosyal medyada dolanan ve kaynağı belli olmayan yazı, haber ve görseller yerine bilim insanlarının ve alanında uzman kurumların açıklamalarına güvenerek hareket etmek, pek çok olayda olduğu gibi yaşadığımız salgında da büyük önem taşıyor.
BİLİMİN SESİNİ DİNLEYELİM
Bu dönemde öğrendiğimiz bir diğer önemli şey de özellikle kamu yöneticilerinin halka karşı dürüst olmasının, süreç boyunca bilimin gereklerine uygun davranmasının ve alınacak tedbirler konusunda cesaretli davranmasının halkın kendisini güvende hissetmesi bakımından taşıdığı önemdi.
Basın özgürlüğünün ortadan kaldırılması, bilim insanları üzerindeki baskılar, bağımsız-özgür araştırma faaliyetlerinin yetersizliği, devletin tüm kurumlar ve kişiler üzerindeki ölçüsüz baskısı, ülkemizde kullanılan virüs tanı testi kriterlerinin bilim insanlarıyla paylaşılmaması gibi pek çok nedenle halkın büyük bir çoğunluğu yetkili makamların açıklamalarına güvenmiyor.
Bu durum başta hekim örgütleri ve bilim insanları olmak üzere kamusal sorumlulukla hareket edenlerin üzerindeki yükü ve sorumluluğu daha da arttırıyor. Ülkemizde bu sorumlulukla hareket eden TTB gibi meslek örgütleri ve pek çok onurlu bilim insanının var olduğunu bilmek içimizi biraz olsun rahatlatıyor. Başta siyasi iktidar ve kamu yöneticileri olmak üzere tüm halkımızı bu süreçte bilimin sesine kulak vermeye, önerilerini dikkate almaya çağırıyorum.