- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
- Ömerli Barajı havzasına kurulmak istenen “biyoteknoloji vadisi” projesine karşı dava açıldı
Dünya Mimarlık Gününü Kutlarken…
1985 yılından bu yana her yıl Ekim ayının ilk pazartesi günü, BM Dünya Konut Günü’ne paralel olarak belirlenen bir tema çerçevesinde, Dünya Mimarlık Günü olarak kutlanıyor. Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) tarafından bu yılın teması “Sağlıklı bir dünya için temiz çevre” olarak belirlendi.
Mimarlar Odası Genel Merkezi ile diğer şube ve temsilciliklerimiz gibi Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak bizler de Ekim ayı içinde yaptığımız; İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali’ni, Ajanda Fotoğraf Yarışması’nı, meslektaşlarımızla ve farklı disiplinlerden katılımcılarla yaptığımız söyleşileri ve sergileri bu temalar ve başlıklar çerçevesinde oluşturuyor, mimarlık ortamımızla ve tüm kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Salgın hastalık nedeniyle geçen yıl yapamadığımız Kuşaktan Kuşağa Geleneksel Mimarlar Buluşması’nı bu yıl Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirdik. Sağlıklı kentleşme için nitelikli mimarlık hizmeti vermeye devam eden, meslekte 30, 40, 50, 60 ve 70. yılını dolduran değerli meslektaşlarımızı bu vesileyle tekrar kutluyorum.
Değerli meslektaşlarım;
Ekonomik kriz, sağlıksız kentleşme ve çevre kirliliğine bağlı küresel ısınma, salgın hastalıklar, afetler ile birlikte doğal alanlarımızın ve kültürel varlıklarımızın talan edildiği, kayyumlar eliyle yerellerde seçmen iradesinin yok sayıldığı, üniversitelerimizin özerk yapılarına müdahale edildiği, insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, kadına yönelik şiddetin arttığı, yasal düzenlemelerin ise bu antidemokratik uygulamaların artmasına ve yaşam alanlarının daha fazla talan edilmesine hizmet ettiği bir dönemden geçmekteyiz.
Tarihi Yarımada ve Boğaziçi’ni tahrip eden müdahaleler, mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı kentsel yenileme ve dönüşüm projeleri, içme suyu havzaları, tarım ve orman alanlarının yapılaşmaya açılması, kaçak yapılaşmayı özendiren imar afları, ekolojik felakete yol açacak Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un ciğerlerini söndüren 3. Köprü ve bağlantı yolları projeleri ve yeni havalimanı ile İstanbulluların çevre ve kentli hakları yok edilmekte, İstanbul’un geleceği karartılmaktadır.
Kentsel ve kırsal alanlar, tabiat varlıkları, koruma alanları, Boğaziçi, ormanlar, kıyılar, milli parklar ve doğal sit alanları rant alanı haline getirilirken; doğal kaynaklarımız yok olmakta, kamusal alanlarımız tüketilmekte, kentsel-kırsal çevre sorunları hızla artmaktadır.
Doğayı; doğal varlıklarımızı ve koruma altındaki alanlarımızı kısa vadeli rant getirisi hesaplarıyla yok eden, koruma anlayışından uzak tüm bu proje ve uygulamalar afetlere davetiye çıkartmakta, çevre kirliliğine ve kentlerimizin yaşanmaz hale gelmesine neden olmakta, küresel ısınma ve iklim değişikliğine kaynaklık etmektedir.
Boğaziçi Üniversitesi ve Yakın Çevresi, Hacı Osman Bayırı Caddesi ve Çevresi, Yıldız Parkı Etabı, Sedef ve Kaşık Adası’nın doğal sit alanı koruma statüsünün değiştirilmesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca alınan; ülkenin doğal koruma alanlarını yok edecek, talan ve yapılaşmaya açacak bu kararların dikkatle takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Doğal alanların korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının ön koşulu, kültür ve tabiat varlıkları ile sit alanlarının korunmasının ülke politikası olarak benimsenmesi ve süreklilik içinde uygulanmasıdır. Türkiye, imzalamış olduğu uluslararası koruma ilke kararları uyarınca ülkedeki gelişme politikalarını ‘koruma eksenli’ olarak düzenlemek zorundadır.
Bu nedenle uluslararası tüm ilke kararlarında korumanın gerçekleşmesinin, bu konunun ülkenin temel politikalarından biri olarak kabul edilmesine bağlı olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.
Bu süreçte küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik acil önlemlerin bir an evvel hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Bu çerçevede yerel ve genel politikalar ekolojik programlarla güçlendirilmeli, kentlerin iyileştirilmesi, afetlere karşı hazırlıklı hale getirilmesi, doğal ve kültürel varlıklarımızın korunması adına gereken adımlar hızla atılmalıdır.
Yaşanan salgın, sel, deprem, kuraklık ve yangın gibi afetlerin, gezegenimize ihanetin sonucu olduğunun farkına varılmalı, doğa ile uyumlu kentleşme ve koruma politikaları gündeme alınmalıdır.
Çevre ve doğa tahribatının olumsuz etkilerinin azaltılması, ülkemizin ve dünyanın sahip olduğu kaynakların doğa-insan odaklı politikalar çerçevesinde korunması ile mümkün olacaktır.
Tüm meslektaşlarımızın Dünya Mimarlık Günü’nü yeniden kutlarken; doğal ve kültürel varlıklarımızın korunarak, sağlıklı ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulması için verdiğimiz mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.