- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Bir Dönemin Daha Sonuna Geldik
TMMOB’ye bağlı meslek odalarında, 6235 sayılı yasa ile belirlenmiş iki yıllık dönemler sonunda yeni yönetimlerini belirlemek üzere demokratik bir yarış başlar. Mimarlar Odası diğer odalardan farklı olarak tüm temsilciliklerini de bu süreç sonunda belirler. Her iki yılda bir önce temsilciliklerde, büyükkent bölge temsilciliklerinde, şubelerde, ardından Mimarlar Odası Genel Merkezinde ve TMMOB’de yönetimler yeniden belirlenir.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde yeni dönemde görev alacak yöneticilerimizi belirlemek üzere demokratik yarış devam ediyor. Şubemize bağlı Yalova, Tekirdağ, Çorlu, Çerkezköy, Kırklareli, Lüleburgaz, Edirne ve Keşan temsilciliklerinde kasım ayında gerçekleşen temsilcilik seçimli toplantıların ardından ocağın ikinci haftasında Trakya BKBT, Anadolu I (Kadıköy) BKBT ve Anadolu II BKBT’ler yeni yönetimlerini belirledi.
BKBT’lerde “Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar” adı altında bir araya gelen meslektaşlarımız yönetimlere talip oldular ve önümüzdeki zorlu dönemde görev aldılar.
Şimdi sıra TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin 17-18 Şubat 2018 Cumartesi-Pazar günlerinde çoğunluklu, 23-25 Şubat 2018 tarihlerinde yapılacak çoğunluksuz genel kurul ve seçimlerinde. Bu genel kurul ve seçim sonucunda Şube Yönetim Kurulu, Soruşturma-Uzlaştırma Kurulu, Şube Denetleme Kurulu ve Mimarlar Odası 46. dönem delegasyonu asıl ve yedek üyeleri iki yıllığına seçilecek.
İki yıl önce “Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar” listesinden seçilen ve iki yıl boyunca görev yapan Yönetim Kurulumuz, meslek odamızın kuruluşundan bu yana olduğu gibi bu dönemde de mesleki haklarımızın yanı sıra mimarlığın da kaynakları olan tarihi, kültürel ve soysal değerlerimize yaşanılır bir dünya ideali temelinde sahip çıkmaya çalışmıştır.
Mimar Kemalettin 1908 yılında Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyetinin kuruluş felsefesini açıklarken, bu idealist bakışı “mesleki standartlar belirlemekle ve inşaat piyasası üzerinde tekel kurmakla ilgilenen batılı meslek örgütlerinden temel farkı, bir araya gelişteki idealist bakış” sözleri ile açıklamıştır.
Bu idealist bakış TMMOB’ye bağlı meslek odalarının 6235 sayılı kuruluş yasasında “Meslek Odaları kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur” şeklinde tanımlanmıştır.
Meslek odamız ve TMMOB’ye bağlı meslek odalarının yöneticileri bu idealist bakış açısı ve kamu kurumu sorumluluğu ile bugün bizzat hükümet temsilcilerinin “ihanet” olarak tanımladığı tüm kent suçlarına karşı uyarı görevini yerine getirmenin yanı sıra bunların raporlamasını yapmış, son çare olarak yargı yolunu seçmiş ve hiçbir şekilde “aldatıldık” diyerek sorumluluktan kaçmamıştır. Fakat “kentlerimize ve doğamıza ihanet ettik” diye açıklama yapanlar, bu ihanetleri daha işlenmeye kalkışıldıkları anda teşhir eden meslek odalarının yöneticilerini tehdit etmekten geri kalmamış ve odalarımız bu mesnetsiz saldırıları suç duyurusu kabul eden savcıların gerekçesiz davaları ile karşı karşıya kalmışlardır.
İnsanın mutluluğu ve yaşamın sürekliliğini düşünsel üretimlerinde ve tasarımlarında temel girdi olarak alan mimarlar olarak “Yurtta Barış, Dünyada Barış” belgisini boş bir tekerleme olarak görmediğimiz gibi, muhalefetin, giderek tüm toplumun susturulmaya çalışıldığı koşullarda düşüncemizi açıklamaktan asla geri durmadık, bu yüzden de bugün olduğu gibi tehdit ve baskılarla karşı karşıya kaldık.
Yandaş medyanın temelsiz iddiaları dışında şu veya bu yasadışı örgütle geçmişte ya da bugün bağlantılı olduklarına dair haklarında herhangi bir dava, hatta soruşturma dahi açılmamışken bugün tehditlere maruz kalan iki meslek örgütü olan TMMOB ve TTB’yi “terör örgütleri bağı olan”, “terör seviciler” olarak lanse eden siyasi parti temsilcilerinin bugün kendilerinin de “terör örgütü” olarak niteledikleri birtakım güçlerle bağlarını “aldatıldık” diye itiraf ettiklerini biliyoruz. Bugün aynı siyasetçiler “terör örgütü” bağlarından dolayı bağımsızlığını yitirmiş yargı ortamında yargılanamazken, yine bağımsızlığını yitirdiği aşikâr olan savcılar, TTB’nin “Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur” şeklindeki basın açıklamasına dava açabilmiştir. Çok değerli bilim insanlarının da içinde olduğu TTB yöneticileri “öç alma” güdüsü içinde gece yarısı evleri, işyerleri ve üniversitelerdeki odaları basılarak, kelepçe takılarak götürülmüşlerdir.
Yaşadıklarımız sadece meslek odalarının yöneticilerinin sorunu değildir, Türkiye’nin geleceği sorunudur.
İşte böylesine tehdit, baskı ve dava süreçleri içerisinde genel kurullara gitmekteyiz.
Ülkemizin içine sürüklendiği bu karanlık sürecin yanı sıra komşularımız başta olmak üzere dünya ülkeleri ile ilişkilerimiz, karşılıklı eşitlik ve saygı ilkesine dayanan “dünyada barış” temellinde yürütülmek yerine gerginlik politikaları üzerinde inşa edilmeye başlanmıştır.
Mimarların her dönem olduğu gibi bugün de toplumun en ilerici kesimlerinden biri olarak ülkenin geleceğine sahip çıkma iradesini göstereceğine olan inancımız tamdır. Bugün yaratılan karanlığa karşı sadece mesleki haklarını savunmak için değil, ülkemizin geleceğine de sahip çıkmak için görev alan, göreve talip olan tüm meslektaşlarımızı kutluyorum.
Bu karanlık sürece rağmen meslek haklarımıza sahip çıkmak için mücadele olanaklarımızı artırmamız mümkündür. Bu mücadelenin yürütüleceği alanın öncelikle tüm meslektaşlarımızın aktif katılımıyla güçlendireceğimiz Mimarlar Odası olduğunu, bunun için de ayrımsız tüm meslektaşlarımızı kucaklayacak politikalar üretmemizin gerekli olduğunu bilmemiz gerekiyor. Mimarların ancak bir kesimine seslenecek türden popülist politikalar sadece meslektaşlar arasına ayrımcılık sokar, örgütlü mücadeleye zarar verir.
Geçmişten bugüne mücadelesini verdiğimiz, önümüzdeki dönemde de takip edilmesi gereken sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlamakta yarar bulunmaktadır:
Mesleğimizin kamu yararı ve ülke çıkarları doğrultusunda uygulanmasını sağlayabilme, mesleki uygulama standartları ve kalitesini yükseltebilme yönündeki çalışmaları kesintisiz sürdürmek için;
Mesleki haklarımız için mücadele etmek, mesleğin etik değerlerini yükseltmek, mimarların toplumdaki saygınlığını ve etkinliğini güçlendirmek, meslek ilkeleri, kamu ve toplum yararı doğrultusunda yürütülen çalışmaları geliştirerek sürdürmek için;
İmar Kanunu, telif hakları vb mevzuatta yapılan, yapılmak istenen bazı düzenlemelerle, rantın önünde aşılması gereken bir engel olarak görülerek elimizden alınmak istenen müelliflik ve telif haklarımızı kamusal sorumluluk çerçevesinde korumaya yönelik düzenlemeler yapabilmek için;
Mesleki denetimi engelleyerek müelliflik ve telif haklarımızı güvencesiz bırakılmasını, mesleki birikimimizin referans kaynağı olan oda kaydının ortadan kaldırılmak istenmesine karşı mesleki denetimi her koşulda korumak mesleki dayanışma ile mümkündür. Bugün mesleki denetim ortadan kaldırılarak mesleki haklarımız korumasız bırakılmak istenmektedir. Meslektaşlarımızın Mimarlar Odasına müelliflik ve telif kaydının yapılmasının önünde kendi iradeleri dışında hiçbir engel bulunmamaktadır. Ayrımsız tüm çalışmaları yapabilmek ve yaşama geçirebilmek için;
Bugün yapı üretim sürecinden meslek odalarının dışlanmasına ilave olarak gerek Yapı Denetim Kanunu ve İmar Kanunu ile ilgili mevzuatta yapılan değişikliklerle, ücretli statüsünde çalışan meslektaşlarımız güvencesiz bırakılmaktadır. Bu süreçte mücadelede asli unsur ücretli çalışanlardır. Ücretli çalışanların meslek odası çatısı altında dayanışma içinde olmasının sorunların aşılmasına tek başına yeterli olmasa da moral güç vereceğini biliyoruz. Örgütlü güç olabilmek için;
Meslek odaları yapı üretim sürecinden her geçen gün daha da dışlanmaktadır. Bu sürece bazı meslektaşlarımızın da destek verdiğini, ama yaratılan örgütsüz ortamın işsizlik ve daha düşük ücret koşullarını yarattığını hep birlikte görmekteyiz. İşsizliğe ve düşük ücrete karşı mücadele edebilmek için;
Meslek odalarının dışlanmasına paralel olarak yaratılan eşitsiz rekabet ortamı ve denetimsiz süreç, yetkisiz ve yetersiz kişilerin yanı sıra sahte mimarların da önünü açmıştır. Meslektaşlarımızı örgütsüzlüğe iten ve düşük ücretle çalışmaya zorlayan bu süreç mesleki dayanışma ile aşılabilir. Eşitsiz rekabet ortamına karşı mücadele edebilmek için;
Yeni düzenlemeler Mimarlar Odası’nı devre dışı bırakarak yetkinliği tartışılır yabancı mimarların ülkemizde hiçbir etik kurala bağlı olmadan, haksız rekabet koşulları altında çalışmalarının yolunu açmaktadır. Yetkisiz ve yeterliliği tartışmalı mimarların haksız rekabet ortamına karşı mücadele edebilmek için;
Ücretli olarak mesleğini bir özel firmada ya da bir başka mimar yanında yapan meslektaşlarımızın haklarını korumak amacıyla tüm meslek mevzuatımızı gözden geçirmek önümüzdeki dönemin önceliğidir. Şube olarak bu çalışma döneminde hazırlığını sürdürdüğümüz ücretli statüsünde çalışan meslektaşlarımız için hazırlanan mesleki alanına göre örnek iş sözleşmesi, yetki, görev ve sorumlulukları, çalışma koşulları, fazla mesai, işçi sağlığı ve iş güvenliği vb yasal haklarının tanımlandığı “Ücretli Çalışan Mimarın El Kitabı” önümüzdeki dönemde tartışmaya açılarak farklı çalışma alanları temelinde geliştirilmelidir. Gerekirse her çalışma alanına yönelik ücret politikası ve iş sözleşmesi tanımlayarak bu alanlara yönelik meslek içi eğitim dahil gerekli donanımın sağlanması amaçlı bilgilenme ve tartışma konularını yaygınlaştırabilmek için;
Ücretli çalışan mimarların müelliflik ve telif hakları üzerine bilgilendirme çalışmalarıyla bilinçliliğin güçlenmesi için ve en önemlisi bugün meslektaşlarımızın haklarını koruyacak öncelikli çatı örgütünün Mimarlar Odası olduğu bilincini yaygınlaştırabilmek için;
Farklı çalışma alanları ve deneyime göre mimarın alacağı en az ücret konusunda tartışma açarak bu konuda gerekli hukuksal zemini en kısa zamanda yaratabilmek için;
Bilim insanlarının mimarlık eğitimi ve araştırmaları için gerekli olan demokratik-özgür ortamlardan ve destekten yoksun bırakılmalarına, mimarlık eğitiminin hızla nitelik kaybetmesine “dur” diyebilmek için;
Mesleğin çağdaş, bilimsel yöntemler ve yaklaşımlarla zenginleştirilerek desteklenmesini sağlayacak çalışmalara hız verebilmek için;
Dayatılan antidemokratik düzenlemelere karşı üniversitede, kamuda, özel sektörde ve serbest çalışan tüm meslektaşlarımıza sahip çıkmak ve sorunlarına çözüm aramak için;
Mimarların ekonomik krizle birlikte giderek artan sorunlarının aşılmasını sağlayacak mimarlar arası dayanışmayı güçlendirmek ve mimarlığın her alanında hizmet veren meslektaşlarımızın mesleklerini özgürce uygulayabilmeleri konusunda çözümler üretecek yönde araştırmalar yapmak için;
Mesleğin gelişimi ve nitelikli mimarlık hizmetlerinin en önemli araçlarından biri olan yarışma kurumunun, özellikle kamu projelerinde uygulanmasının takipçisi olmak ve odanın asli işlerinden birisi olan yarışmalar düzeninin tesisi için gerekli çalışmaları ve kurumsal yapıyı oluşturmak için;
Ülkemizin doğal, tarihi, sosyal ve kültürel değerlerini ve mimarlık kültürünü toplumun gündemine taşımak, kentsel sorunlara karşı mimarlık ve kent dayanışma ortamlarını desteklemeye devam etmek, bu girişimlerin kurumsallaşmasına ve yaygınlaşmasına destek vermek için;
Yaşadığımız tüm olumsuz süreçlerin ancak örgütsel dayanışma ile aşılabileceği bilinci ile dayanışmayı tüm meslek ortamına yaymak, mimarlığın toplumcu, ilerici, aydınlık, yaratıcı yüzünü hayata taşıyabilmek ve umudu egemen kılabilmek için;
tüm meslektaşlarımızı öncelikle örgütsel ve mesleki dayanışmaya çağırıyoruz.
Ülke genelinde yaşadığımız tüm olumsuz süreçleri en geniş toplumsal dayanışma sayesinde, meslek alanımızdaki sorunları ise tüm mimarları kucaklayan mesleki dayanışmamızdan güç alarak en az zararla aşabileceğimizi bilmemiz, geleceğe yönelik umut beslememizi sağlamaktadır.
Bu bilinç ile tüm meslektaşlarımızı Şube Genel Kurulumuza katılmaya, katkı vermeye ve seçimlerde oy kullanmaya davet ediyoruz.
Mimarlara Mektup’un Şubat/228. sayısında yayınlanmıştır…