- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Anıların Mimarisi
Frankfurt kentinin savaşta (1944’te) bomba yağmurlarıyla yıkılan tarihsel kent merkezinin yeniden imarı üzerine fikir tartışmaları, eski kent merkezini tekrar kurmak (rekonstrüksiyonculuk) ile yeni bir kent merkezi yaratmak (moderncilik) arasında süregelmiş.
Ne zaman tarihsel merkezde bir imar hareketi olsa bu tartışma alevlenmiş: Kimi zaman rekonstrüksiyonculuk ağır basmış, kimi zaman da moderncilik.
***
Benim izlediğim tartışmalar, 2005 yılında “Dom-Römer Projesi” yarışması ile başladı.
Belediye, 1970’li yılların başında Dom (Katedral) ile Römer Meydanı arasına dikilen ve dikilir dikilmez “tutulmayan modern” listesine düşen, Teknik İşler Binası’nı yıkmak, yerini yeniden imar etmek istiyordu. 2005 yılında bir imar planı yarışması düzenledi.
Yarışmanın hemen ardından, rekonstrüksiyoncular yarışmada seçilen “modernci” projeye karşı bir kampanyaya giriştiler. Tartışmalar… Toplantılar… Karşı projeler…
Belediye, Dom – Römer imar planını bir açık planlama sürecinde geliştirme yoluna girdi.
Açık planlama sürecinde… “Yeni mi, eski mi olsun, yoksa nasıl olsun?” tartışmaları, atölye çalışmaları falan derken bir başka fikir gelişti:
“Yeni eski kent”.
“Yeni eski kent”in mimarisi, “anıların mimarisi” olacaktı: eski – parsel, sokak, meydan mimarisi yeniden kurulacak; tekrar yapmaya değer ve tekrarı olanaklı binaların rekonstrüksiyonu yapılacak; diğer binalar, eski mimari dil ve ölçülere göre yeniden kurulacaktı.
Yeniden tartışmalar başladı ve sonunda bir mimari yarışma ile “Yeni Eski Kent”in mimari projesi ortaya çıktı.
***
“Yeni Eski Kent”in kurulması 2013 yılında başladı. Tabii “yeni eski kent” üzerine tartışmalar da…
Die Welt Gazetesi’nde yayınlanan bir yazı, durumu şöyle özetliyordu:
Frankfurt’un eski kent merkezinde, Dom-Römer arasında eski dönemlerin görkemini anımsatan bir mimari ortaya çıkacak. Frankfurt Belediyesi Teknik İşler Binası’ndan boșalan yere 35 bina dikilecek. 20’si yeni 15’i rekonstrüksiyon. 2016’da yeni eski kent iskâna hazır olacak.
Frankfurt, diğer zenginleşen kentlerden farklı bir karar verdi: Frankfurt gibi, ekonomik çıkarların kentin façasını şekillendirdiği, büro binalarının, alışveriş merkezlerinin, apartmanların şipşak dikiliverdiği kentlerden tamamen başka bir yola girdi.
Frankfurt, pazarın kayıtsız şartsız belirlediği imara karşı bir imar tarzı uyguluyor. Eski kent bir urban kent parçası olarak imar edilecek. Günün geçerli imar tarzı ile çelişen, binaları birkaç yılda gözden düşmeyen, içinde çok katlı mağazalar olmayan, insanların sadece çalıştığı büro depoları değil yaşadığı ve seve seve çalıştığı binalar olan bir kent parçası.
Binlerce yıldır Avrupa kent kültürünün çehresini şekillendirdiği urban kentler bu özelliklerini çok yerde kaybetti. Kent merkezleri akşamları yüzlerini kapatan büro binalarının yıǧıldığı, ıssız yerler haline geldi.
Peki bu neden böyle oldu. Bașka tarz bir imar olanaksız mıydı?
Kent plancısı Ingrid Bachmann (Hamburg Üniversitesi), 1980’li yıllardan beri bu soruya bir yanıt arıyor ve şuna inanıyor: Bir kent ekonominin (pazarın) oyuncaǧı olunca kendi kendini harap eder. AVM’cileri, firma zincirlerini kentin neye döndüğü ilgilendirmiyor. Kentini düșünen yatırımcılar gittikçe azalıyor. Yatırımcılar en çok kâr ve rant elde etmek için yatırım yapıyorlar. Sıkıntı çeken belediyelerden kent arazilerini satın alıyorlar ve oralara suratsız tatsız zevksiz rant binaları dikiyorlar. Klișe büro binaları, tekdüze mağazalar porselen dükkanına girmiș filler gibi duruyor kent merkezlerinde.
Bugünkü kentleșme politikasında kısa vadeli fikirler etkili. Hükümetler, iktidar dönemi içinde çabuk bașarı göstermek istiyor. Tabii, iș yeri yaratma vaadiyle kent merkezlerine dikilen rant binalarını onaylıyor; bunun uzun vadede kenti neye dönüștüreceǧini, kentte hangi tamiri zor imar hatalarına yol açacaǧını düșünmüyor.
Bu durumlarda belediyeler-mimari yarıșmalarla, yönetmeliklerle, imar danıșma kurullarıyla ve kent ahalinin imar eylemine katılımını saǧlamakla, açık planlamayla- kaba saba, sevimsiz pazar mimarisine karșı önlemler almaya cesaret etmelidir. (Die Welt, 1/2 Juni 2013, Anderas W. Voigt, Alles neu in der Altstadt: Eski Kentte Her Şey Yeni)
…
Frankfurt “anıların mimarisi: yeni eski kent” fikrini tuttu. Tuttu ama tartışma bitmedi.
Geçenlerde “Eski Kent Dostları Derneği” bir basın toplantısı düzenledi:
Eski Kent Dostları, kralların Dom’da taç giydikten sonra Römer’e kadar yürüdüğü “Taç Yolu”nun bütünüyle rekonstrüksiyonunu öneriyor. Bunun için bir “halk arzusu” oylaması yapılmasını istiyor… Yönetmeliklere göre, bu oylamanın yapılabilmesi için 15 bin imza gerekiyor…
İyi ki öyle. İmar sorunları tartışılmayan, ahalisi kentinin imar sorunlarına ilgi göstermeyen kentlerin vay haline.
Aralık 2013