- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
“Adalet Güvenceli Hukuk”; Herkesin Hakkıdır!… Çünkü, “Etik Ölürse; Vicdan Da Ölür!…”
Bundan yaklaşık otuz yıl önce bir gazetenin üçüncü sayfa haberleri arasında ilginç bir başlık vardı. “En Hukuki Çete Yakalandı!…”
Başlığın altındaki haber yazısında ise, “Çek-senet tahsilatı işi yapan, çete üyelerinin üzerinden fotokopi ile çoğaltılmış maddeler halinde ayrıntılı olarak yazılmış bir ‘sözleşme(raconname)’ çıktı!…” yazısı vardı…
Bu ilginç sözleşmenin aklımda kalan bazı maddeleri şöyleydi:
1)”İşi getiren %60’ı alır.”;
2)”İşi getiren icraata da katılırsa %70’alır.”;
3)”Gelen iş döviz(Mark, Dolar, vb) ise işi getiren %70’i alır.”;
4)”Döviz işini getiren, icraata da katılırsa %80’alır.”
5)”…” diye devam ediyordu
Ne güzel iş değil mi; “Herkesin hukuku kendine!…”
Ama öyle değil!..
İçinde hep birlikte yaşanılan toplumun uyduğu; “Anayasal Güvenceler” ile sürdürülen “Hukukun Üstünlüğü” ilkesinin neresinde bu “Çete Hukuku?…”
Getirileceği söylenen değişikliklerle, “Adaleti kısır döngüye hapsedecek” olan “Herkesin hukuku kendine…” mantığı; “mevcut tüm vatandaşlık haklarının yani hukukun kökten yok edilmesidir!…”
“Baroların şu an karşı karşıya bulunduğu sorun yalnızca Barolara yani Avukatlara bırakılamayacak kadar önemlidir!…”
Neden?
Çünkü toplumu “Hemşehri Dernekleri” gibi sadece kendi çıkarları etrafında kümelenen; ama yaşadıkları o kentin kentlisi olmaya yanaşmayan vatandaşların durumuna düşürecektir!…
Bu durum, toplumun ve ülkenin bağlayıcı harcının “Hukukun Üstünlüğü İlkesi”nin temelden sökülmesidir!…
Görünen o ki; asıl hedefte olanlar Avukatlar ve onların Baroları değil!…
“Asıl hedef, tüm vatandaşların hiçbir hak talep edemez ve kendisini savunamaz hale getirilmesidir!…”
Duyumu alınan, hazırlandığı dile getirilen “Değişiklik Taslağı”; gerek “Avukatların Meslek Etiği İlkeleri”, gerekse de “Yargı Etiği İlkeleri” olsun; “ulusal ve uluslararası tüm anlaşmalara aykırıdır!…”
Örneğin üyesi olduğumuz; “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda 2003/43 Sayılı “Birleşmiş Milletler Bangolar Yargı Etiği İlkeleri” olarak kabul edilmiştir…”
Anayasamız’ın 90. Maddesi; uluslararası sözleşmelerle çelişen yasal mevzuatın yerine, uluslararası sözleşmeyi öncelikli sayar.
Getirilmek istenen değişikliklerin gerek bu uluslararası sözleşmelere, gerekse de “Uluslararası Ceza Mahkemesi-UCM” ve “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi-AİHM” gibi yargısal deneyimi yoğun ve yüksek olan köklü kurumların “Yargılama Usul ve Esasları”; aynı zamanda “Avukatların ve Baroları’nın da varlığını ve statüsünü korumaktadır!…”
En basit yoldan düşünecek olsak bile; “Bir ekmeğin, iki kişi arasında en adaletli biçimde paylaşılması; o iki kişiden birinin ekmeği bölmesi; diğerinin seçmesi ile olanaklıdır!…” Burada ortaya çıkan sonucun “Adalet Güvenceli Hukuk” açısından “bu paylaşımın adaletli olduğuna şahitlik edip onay verecek Kurumsal Kuvvetlerden biridir; Avukatlar ve Barolardır!…”
Çünkü sonuç olarak Adalet; Evrensel Hukuk açısından tektir!…
Kazanımları da tek olarak kalacaktır!…
Adalet ve Savunucuları da “Ouroboros Ejderha Yılanı” gibi kendi kendisine kuyruğundan yutturularak ölümün ölümsüzlüğüne itilerek terk edilemez!…
Çünkü, “Etik Ölürse; Vicdan Da Ölür!…”
Evet, Barolar, Hemşehri Dernekleri gibi çıkar kümeleri haline getirilemez; çünkü bu, “Adalet İhtiyacı” karşısında “Yargı Birliği”nin yargısal niteliğinin düzeyini düşürerek; toplumun nitelik ve nicelik olarak bölünmesine yol açar!…
En azından toplumu “Rüşvet ve İltimasa” karşı korumasız hale getirir!
Kim olursan ol; seçeneksiz bir biçimde; “Hukukuma; Avukatıma ve Baroma Dokunma!…”