“Açlık” ve “Estetik”

Yazar- Metin Karadağ 31 Mayıs 2021 Pazartesi

Geçmişte, “Bu birbirine uzak duran iki kavramı bir yazıda kullanır mıydın?” diye sorsalardı, “Kesinlikle hayır!…” der miydim; artık şu an ona da emin değilim… Demek ki, ikisini bir arada “Çelişkili Biraradalık”(oksimoron) olarak kullanabilmek için; -doğrudan nedeni olmasa da- içinden geçmekte olduğumuz olağanüstü “Küresel Salgın” koşulları gerekiyormuş!… -Bahane açlığımız yoktur.-

“Il Disinganno ya da The Release from Deception 18. yüzyıl sanatçısı Francesco Queirolo tarafından mermerden oyulan ve bir meleğe bakan bir adamın üzerine dökülen narin ve etkileyici bir ağı sergileyen heykel.”

Yanlış hatırlamıyorsam kendisine sorulduğunda heykeltraş *Michelangelo: “Üzerinde çalışacağım mermeri taş ocağında seçmeye gittiğimde, mermer bloklar arasında onu(gözüne kestirdiği mermer bloku) ilk gördüğümde içindekini de görürüm… Sonrası kolay, gereksiz olanları kırarak çıkartırım…” diyerek kendi çalışma prensibini açıklar…

Çok farklı bir tekniği prensip edinmiş olan heykeltraş **Alberto Giacometti ise “Sadece gereksiz olanlardan arındırmak ve sadeleştirmek…” olarak açıklar…

“Bu resmin altına herhangi bir şey yazmaya gerek yoktur!”

Mimari, müzik vb. türü olarak tanımlanıyor olsa da; bir tür “Sosyal Salgın” sayılabilecek “Arabesk”in toplumun bireylerinde “ortak kesen” olarak ruhsal etkisi; “Kendi yaşadığı sorunları çözmek için çabalamak yerine; yol açtığı acının/sıkıntının etkisinden kurtulmak için -gizli bir çare olarak- başkalarının acılarını seyrederek ya da içselleştirmeye çalışarak huzura kavuşma alışkanlığı” olduğunu söyleyebiliriz… Bu doğrudan doğruya insanın kendi kendisine yabancılaşarak; “sanki çaresizmişçesine kendinden bir öteki yaratma eğiliminin, kişilikte yol açtığı ikilik; bir tür şizofreni olarak yerleşik bir bulaşıcı Sosyal Salgını da içerir.”

Bunun yarattığı “bağımlılık” hali, “dış etki olarak alınarak/kullanılan acının dozunu artırıp kısa süreli/anlık huzurlarla idare etmek ve kullanım sürekliliğiyle oluşur…”

“Hiçbir bir aktöre(etik) içermediği için de karatöresel bir alt kültür olarak alışverişe uygun ticari bir pazara dönüşüp kendi sosyal ve kültürel çevre dokusunu da kendisi oluşturarak kazanır…”      

Bilmediğimiz şeylere sahip de olamayız… Hatta bir de onlar tarafından ele geçirilerek sahipleniliriz de… Sahip olamadığımız bilginin kör bir esiri olmak; yanlış beslenme yolu ile varlık içinde açlık çekmek gibi sağlıksız sonuçlara yol açabilir. Dahası gerçekten açlık çeken birinden daha sağlıksız duruma da düşebiliriz.

Her türden varlık olanaklarına karşın “açlık çekmek” yoksunluğu “çelişkisinin”; bireyler toplamı toplumun, “kendi sıradan yaşam gerçekliğinden kaynaklandığına dair izleri” inceleyen “Frankfurt Okulu” üyesi “***Walter Benjamin”, “Estetize Edilmiş Yaşam” kitabında yansıtmıştır. Alman toplumunun çektiği açlığın “Faşizm”le son bulan “Estetik Yanılgısı” için çok büyük bir bedeller ödenmiş ve karşılığında da özünde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni temel alan “Birleşmiş Milletler”in doğmasına da yol açmıştır.

Bugün neredeyse bütün kentlerimizde, kentlerin sembolü “Anti-Estetik”( TOKİ gibi, ”Tektipleştirilmiş Zevksizlik”) heykelimsiler peydahlanmakta… Özünde, ülkeyi saran “Estetik Açlığı”nı dışa vuran tüm bu “Anti-Estetik”(TOKİ gibi, ”Tektipleştirilmiş Zevksizlik”) heykelimsiler; sonunda “Açlık” ve “Estetiği” sarmaş dolaş hale getirmiştir… Sözü tam (“Cem Yılmaz” gibi) “Eğitim Şart!” diye bitirecektim ki; … Ülkede eğitimin de düşürüldüğü açlık çeken, sefil durumu gözümün önüne gelince vazgeçip sustum…

*Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni (6 Mart 1475 – 18 Şubat 1564)

**Alberto Giacometti (10 Ekim 1901–11 Ocak 1966)

***Wlater Benjamin (15 Temmuz 1892 -26 Eylül 1940)

 

Yazar- Metin Karadağ 31 Mayıs 2021 Pazartesi