- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
Açık Radyo’nun Kapatılması: Kapitalist Dünya-Sisteminin Yarı-Çevredeki Baskı Mekanizmaları
Açık Radyo, Türkiye’deki bağımsız ve özgür medya platformlarından biri olarak, yıllardır toplumun farklı kesimlerine sesini duyurmuş, eleştirel düşüncenin ve çok sesliliğin bir simgesi haline gelmiştir. Ancak, son dönemde bu tür bağımsız medyalara yönelik baskılar artmış, Açık Radyo’nun kapatılması gibi girişimler, Türkiye’de medyanın üzerindeki sansürün ne kadar derinleştiğini gözler önüne sermiştir. Dünya-sistemleri teorisi çerçevesinde bakıldığında, Açık Radyo’nun kapatılması, Türkiye’nin yarı-çevre bir ülke olarak küresel kapitalist düzenin ideolojik hegemonyasına boyun eğmesinin bir göstergesidir. Bu yazıda, Açık Radyo’nun kapatılmasının dünya-sistemleri teorisi perspektifinden nasıl anlamlandırılabileceğini ele alacağım.
Dünya-Sistemleri Teorisi ve Yarı-Çevre Ülkelerde İdeolojik Baskı
Dünya-sistemleri teorisine göre, kapitalist dünya ekonomisi merkez, yarı-çevre ve çevre ülkelerden oluşan hiyerarşik bir sistemdir. Merkez ülkeler ekonomik ve politik anlamda dünya düzenine hakim iken, yarı-çevre ve çevre ülkeler ise merkez ülkelerin çıkarlarını koruyan, ekonomik sömürüye maruz kalan ve bu düzenin ideolojik hegemonyasına boyun eğmek zorunda kalan ülkeler olarak işlev görür.
Türkiye gibi yarı-çevre ülkelerde medya, bu küresel düzenin çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak kullanılmak istenir. Bağımsız medya kuruluşları, bu düzenin yapısal adaletsizliklerini, sömürü düzenini ve yerel halkların haklarını savunduğunda, baskı mekanizmaları devreye girer. Açık Radyo, bu bağlamda sadece bir medya kuruluşu olarak değil, aynı zamanda bu sömürü düzenine karşı bir direniş aracı olarak da görülmelidir. Radyo, çok seslilik, eleştirel düşünce ve özgür ifadeyi savunduğu için küresel ve yerel elitlerin çıkarlarına ters düşmüş ve bu yüzden kapatılmak istenmiştir.
Merkez Ülkelerin Hegemonyası ve Medya Üzerindeki Baskılar
Kapitalist dünya-sisteminde merkez ülkeler, sadece ekonomik kaynakları değil, aynı zamanda küresel medya ağlarını da kontrol eder. Bu ideolojik hegemonya, çevre ve yarı-çevre ülkelerdeki medya kuruluşlarına kadar uzanır. Merkez ülkeler, kendi çıkarlarına hizmet etmeyen ve eleştirel düşünceyi destekleyen medya organlarının çevre ülkelerde güçlenmesine izin vermezler. Türkiye’de Açık Radyo gibi bağımsız kuruluşlar, bu küresel hegemonik baskıya direnmeye çalışan medya organlarıdır. Ancak, küresel kapitalist sistem, yerel iktidarlarla iş birliği yaparak bu tür eleştirel sesleri bastırmaya çalışır.
Açık Radyo, bu baskılara rağmen uzun yıllardır bağımsız bir yayın politikası sürdürmüş, ekolojik sorunlardan toplumsal adaletsizliklere kadar geniş bir yelpazede topluma hizmet etmiştir. Ancak bu tür medya kuruluşlarının kapatılması, kapitalist dünya-sisteminin Türkiye’deki yerel elitlerle olan ilişkisini ortaya koymaktadır. Yerel iktidarlar, merkezi ülkelerin çıkarlarını korumak adına kendi ülkelerindeki bağımsız medyayı susturur ve böylece küresel kapitalizmin ideolojik hakimiyetine katkıda bulunur.
Açık Radyo’nun Kapatılması ve Yarı-Çevre Ülkelerdeki Baskı Mekanizmaları
Yarı-çevre ülkeler, bir yandan merkez ülkelerle ekonomik ve politik ilişkilerini sürdürmek, diğer yandan ise çevre ülkeler üzerinde bir tür sömürü ilişkisi kurmak zorundadır. Bu yapısal konum, yarı-çevre ülkelerdeki medya organları üzerinde baskı mekanizmalarının daha yoğun bir şekilde işlemesine neden olur. Türkiye’de medya özgürlüğünün sürekli baskı altında tutulması, bu yapısal zorunluluğun bir sonucudur.
Açık Radyo’nun kapatılması, bu baskı mekanizmalarının en somut örneklerinden biridir. Radyo, Türkiye’nin iç dinamiklerinden ziyade küresel kapitalist düzenin ideolojik çıkarları doğrultusunda kapatılmak istenmiştir.
Yarı-çevre ülkelerdeki devletler, yerel medya üzerinde kontrol sağlayarak, merkez ülkelerle olan ilişkilerini güçlendirmek ve küresel kapitalizme entegre olma süreçlerini hızlandırmak isterler.
İfade Özgürlüğü ve Alternatif Medyanın Önemi
Açık Radyo’nun kapatılması sadece bir medya kuruluşunun susturulması değil, aynı zamanda Türkiye’de ve dünya genelinde ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır.
İfade özgürlüğü, sadece bireysel bir hak değil, aynı zamanda küresel kapitalist düzenin yapısal eşitsizliklerine karşı verilen bir mücadeledir. Medya üzerindeki sansür ve baskılar, bu eşitsizlikleri sorgulayan ve alternatif bir dünya düzeni arayışında olan sesleri susturmayı hedefler.
Açık Radyo gibi bağımsız medya organları, bu bağlamda kapitalist dünya-sistemine karşı bir direnç noktası oluşturur. Radyo, çevre sorunlarından toplumsal eşitsizliklere kadar birçok konuda toplumun geniş kesimlerini bilgilendiren, eleştirel düşünceyi teşvik eden ve farklı seslere yer veren bir platform olmuştur. Bu tür medya organlarının kapatılması, küresel kapitalist sistemin sürdürülebilirliği için gerekli olan ideolojik hegemonyanın korunmasına hizmet eder.
Sonuç: Basın Özgürlüğü Mücadelesi ve Küresel Direniş
Açık Radyo’nun kapatılması, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik uzun süredir devam eden baskıların en güncel örneği olarak değerlendirilmelidir. Uğur Mumcu, Hrant Dink, Abdi İpekçi, Metin Göktepe ve daha birçok gazetecinin katledilmesi, bu baskının tarihsel boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu gazeteciler, küresel kapitalizme karşı eleştirel bakış açıları geliştirdikleri için susturulmuşlardır. Dolayısıyla, Açık Radyo’nun kapatılması ve özgür basın mensuplarına yönelik saldırılar, küresel kapitalist sistemin yarı-çevre ülkelerdeki ideolojik hegemonyasının bir parçasıdır.
Medya özgürlüğü mücadelesi, yalnızca Türkiye’ye özgü bir mesele değil, aynı zamanda küresel kapitalist düzenin yapısal eşitsizliklerine karşı verilen evrensel bir mücadeledir. Açık Radyo ve katledilen gazeteciler, bu mücadelenin birer sembolüdür. Bağımsız medyanın korunması ve ifade özgürlüğünün savunulması, sadece yerel baskılara değil, aynı zamanda küresel kapitalizme karşı verilen daha büyük bir direnişin bir parçasıdır.
Ahmet Erkan
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi