- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
2021 sonu…
“İklim krizi hepimizi tehdit ediyor”
A. Merkel, Almanya Başbakanı, 31.07.2021
Bu yıl ağustos ayında Almanya’daki sel felaketleri, Yunanistan ve Türkiye’deki kuraklık ve orman yangınları Avrupalılara iklim krizini hissettirdi. Kapitalizmin yarattığı iklim krizi bir kâbus gibi: “İnsanlar aniden kopan felaketler karşısında şaşkın; böyle bir felaketi tasavvur edemezdik, aklımızın köşesinden bile geçiremezdik.” diyorlar.
“Geçirebilirdik, geçiremezdik” derken, Almanya Başbakanı A. Merkel noktayı koydu:
“İklim krizi hepimizi tehdit ediyor.”
***
Şimdi herkes iklimi korumak istiyor. Ama Küresel İklim Doruklarında, iklim krizini önlemek için belirlenen önlemler bir türlü uygulan(a)mıyor…
İklim bilimci Mojib Latif “İnsanlar yeryüzünü yaşanmaz hale getirmeye adeta kararlı. İklim bozulmasına yol açan küresel ısınmanın nedenleri belli, iklimi korumak için alınması gereken önlemler de belli. Söz gelimi elektrikli taşıtlar, yeşillendirme, yenilenebilir enerji üretimi: akarsuların, güneşin, denizlerin, rüzgarların gücünü enerjiye çevirmek… Yani sorun belli, çözüm belli… Belli de asıl sorun, küresel iklim doruklarında (söz gelimi, Paris 2015) belirlenen gerekli ve doğru önlemlerin çoğu uygulan(a)mayışı…“
Herkes iklimi korumak istiyor ama krizi önlemek için belirlenen önlemler uygulan(a)mıyor. Acaba neden?
Mojib Latif, latifeci bir iklim bilimci, “İklim banka olsaydı şimdiye kadar çoktan kurtarılırdı.” diyor.
***
Engels; 150 yıl önce kapitalin büyüme zorlamasını ve azgın kapitalist rekabeti, kapitalizmin doğayla akılcı bir ilişki kurmasının önünde en büyük engel olarak görüyordu. Bugün yeryüzünde olup bitenler Engels’in bu öngörüsünü teyit ediyor.
150 yıl sonra, bugün Papa Franziskus da sorunun kaynağına dikkati çekiyor. Geçen ekim ayının ortasında paylaştığı video mesajdan alıyorum: “Sömürüye yönelik yatırımlara, yeni kolonyalizme ve sınırsız kâr hırsına son verilmelidir.” (31.10.2021, FR Gazetesi, magazin eki, s.11)
Unutmayalım, insan çağında değil kapitalizm çağında yaşıyoruz ve iklim bunalımının ana nedeni kapitalizmin doğa ile akılcı bir ilişki kuramayışıdır. Onun için iklim doruklarında verilen sözler tutulamıyor. Sınırsız kâr zorlaması ve rekabet yüzünden iklim bunalımından çıkılamıyor.
Şimdi kapitalizm, iklim doruklarında kararlaştırılan önerileri uygulama; teknik inovasyon ve sürdürülebilir, CO2 sıfır üretim ile iklim krizinden çıkmayı deniyor.
***
Bir neslin kaderini bir önceki kuşaklar belirler.
Gelecek İçin Cuma Günleri Hareketi’nin (Fridays For Future) eylemci çocukları 13 Ağustos’ta Frankfurt kentinin bankalar semtinde (Almanya çapında) büyük bir protesto gösterisi yaptılar. Protestonun odağında iklimi bozan projeleri destekleyen finansçı bankalar vardı. Almanya’nın dört bir yanından gelen 70’in üzerinde STK, protesto eylemini, gösteri yürüyüşü ve mitingine katılarak destekledi. (Frankfurt iklim eylemleri, 11 Ağustos)
Parola: “Şimdi değilse ne zaman?”
Evet, ne zaman?… Çocuklar geleceklerini kimlerin nasıl kararttığının farkında.
Korona, iklim krizi, mimarlık ve şehircilik sanatı.
Şu korona salgını, şu iklim krizi var ya… İmarı para ve gayrimenkul (taşınmaz mal) piyasası ve toprak vurgunculuğu tarafından belirlenen kapitalist kentin, bilinen ama hep göz ardı edilen tüm çıkmazlarını, hastalıklarını, çarpıklıklarını, bozukluklarını, imar hatalarını, kötü şehirciliği, tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Hiçbir şey kapitalist kentin insana ve insan yaşamına uygunsuzluğunu böyle göze batıramazdı.
İleri görüşlü, vizyoner mimarların her fırsatta işaret ettiği imar hataları iyice belirginleşti. İnsanları, adına “sosyal konut” denilen asık suratlı apartman bloklarında üst üste yığmanın, kentin kamusal alanlarını, yeşil alanlarını yağmalamanın, kent topraklarını, toprak vurgunculuğuna göre planlamanın, mimarlık ve şehircilik sanatına duyarsızlığın, kötü şehirciliğin sürüklediği tüm hataları…
Kapitalist kentlerde kentin mimarisini, kimin nerede oturacağını, kentsel fonksiyonları temelde investörler belirliyor, ama onları komşuluk, kamusal alanların kalitesi, toplumsal sıcaklık, çeşitli yasam tarzları, konut ihtiyacı ve konut kalitesi ilgilendirmiyor.
Ekonomi bilimi ile üstünkörü ilgilenenler bilir, arsa ve kent toprağı üretilip çoğaltılamaz. Bu yüzden pazarın (arz talep vb.) kurallarına uymaz. O nedenle kent toprağının fiyatı serbest olmamalı, toplumsal, politik düzenlemeler yapılmalı. İnvestörlerin maksimum kar hırsını dizginlemek için vizyoner mimarların ve şehircilerin mühendis ve mimar odalarının yaptığı önerilere politikacılar çok kez dikkate almıyor ve kentsel problemler çözülemiyor.
Şimdi kapitalizm iklim krizine ve korona salgınına göre bir şehircilik ve mimarlık arayışında. Haydi bakalım… Öyle ya, “iklim krizi hepimizi tehdit ediyor.”
Marmara Denizi’ne kıymayın efendiler!
Marmara’ya kıymayın efendiler, Marmara sizin de deniziniz…
Ormanlara, göllere, derelere, ırmaklara kıymayın efendiler…
Denizleri ölmüş, gölleri ırmakları kurumuş, ormanları yok olmuş, yanmış, kül olmuş, havası zehirlenmiş, kırlarında kentlerinde salgın gezen bir ülkede dünya kadar malın olsa neye yarar.
Başka bir diyara gideriz diyorsunuz, başka bir gezegene…
Gidilecek başka bir diyar olmayacak, başka bir gezegen yok… Gezegenimizi, ülkemizi koruyalım efendiler… Bilime ve vizyoner mimar ve şehircilere kulak verin… Henüz daha vakit varken…
Yaşamak zehir olmasın!