- Toplum, Kent Ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması Basın Açıklaması
- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
17 Ağustos’un 22. Yılında; Bilimin, Tekniğin ve Doğanın Sesine Kulak Verin!
Yakın tarihimizin en büyük yıkımlarından birisi olan 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 22. yıl dönümü nedeniyle TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi.
17 AĞUSTOS DEPREMİNİN 22. YILINDA BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ!
BİLİMİN, TEKNİĞİN VE DOĞANIN SESİNE KULAK VERİN!
Bundan 22 yıl önce, ülkemiz 1939 büyük Erzincan depreminden sonra 20. Yüzyıldaki en büyük ikinci felaketi yaşamıştı. 1999 yılının 17 Ağustos günü Kocaeli – Gölcük merkezli meydana gelen Marmara Depremi ve ardından 12 Kasım’da yaşanan Düzce Depremi büyük bir yıkıma neden olmuştu. 20 binden fazla vatandaşımız bu depremlerde yaşamını yitirmiş, 50 bine yakın vatandaşımız yaralanmış, yüzbinlerce konut hasar görmüş, bölgenin altyapısı tamamen çökmüş, toplam ekonomik kayıp ise 50 milyar doları aşmıştı. O günden sonra hep birlikte haykırmıştık; “Unutmayacağız, unutturmayacağız!”
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden bugüne geçen 22 yılda, üzülerek görüyoruz ki; meydana gelen depremler ve diğer doğal afetler sonucunda yaşanan can kayıpları, sosyal ve ekonomik travmalar siyasal iktidara hiçbir şey öğretmemiştir. Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat çeken açıklamalara itibar edilmemiş, yıllar süren çalışma ve raporlar göz ardı edilmiştir. Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir.
2020 yılında dünyanın farklı ülkelerinde 6.5 üzerinde gerçekleşen depremlerin tamamında sadece 13 kişi hayatını kaybederken, bu 13 kişiden 10’u 23 Haziran’da Meksika’da meydana gelen 7.4 büyüklüğünde depremde, 1’i ise 17 Temmuz’da Papua Yeni Gine’de gerçekleşen 7.0 büyüklüğündeki depremde, 2 si de 18 Ağustos’ta Filipinlerde gerçekleşen 6.6 büyüklüğündeki depremde yaşamını yitirmiştir. Japonya, Şili, Endonezya, Yunanistan, Solomon Adaları ve ABD’de gerçekleşen 6.5 ile 6.9 büyüklüğü arasındaki depremlerde hayatını kaybeden kimse olmamıştır.
Sadece 2020 yılında, tüm dünyada gerçekleşen benzer depremler içinde en çok can kaybının yaşandığı iki depremin Türkiye’de gerçekleşmesi, Elazığ ve İzmir depremlerindeki kayıp ve yıkımlar ülkedeki depremlere hazırlığının ne kadar yetersiz olduğunu, ihmal ve umursamazlığın boyutlarını, siyasal iktidarın “ders almama” direncini, vahşi ve ahlaksız kapitalizmin felaketleri ranta çevirme becerisini açıkça gözler önüne sermektedir.
Devletin asli görevlerinden biri doğa kaynaklı afetlerin oluşturacağı zararları en aza indirmek olmalıdır. Bunu sağlamak, temel yaşam hakkının korunması için gereklidir. Kentlerde yapıların yer seçimlerinden başlanarak; üretilen yapıların tüm aşamalarında kamusal denetimin sağlanması gereklidir. TMMOB ve bağlı Odaları eliyle yürütülecek kamusal denetim, deprem ve benzeri afetlere karşı yapılan hazırlıkların başında, devlet politikası olarak yer almalıdır.
Devlet politikası olmaksızın, yurttaşlarımızın bireysel olarak alacağı önlemler, afet durumlarında güvenli ve sağlıklı yaşamak için yeterli değildir. Afetlerin zararlarının en aza indirilmesi için bilimsel ve teknik gerekliliklerin ikirciksiz olarak uygulanmalıdır. Afetler sonrası yurttaşlarımızın üstlenmek zorunda kaldığı büyük acıların, maddi kayıpların engellenmesi başka bir şekilde mümkün olmayacaktır.
Depremler başta olmak üzere, afetlere karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için, ülkemizin yeni büyük sosyal afetler, sosyal yıkımlar yaşamaması için gereken önlemlerin ivedilikle alınmasını, yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.
Siyasi iktidarın mevzuatta yaptığı kabul edilemez değişiklilerle, TMMOB yasasında tanımlanmasına karşın, TMMOB ve bağlı Odalarının, kamu/özel sektör projelerini planlama, tasarım, üretim ve denetleme süreçlerinden dışlanmasını, Odaların üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerinin kayıt altına alması, “imzacılıkla” ve sahte mühendislerle mücadelesi gibi mesleki ve kamusal görevlerinin engellenmesini, Odaların kamusal denetim mekanizmasının dışında bırakılmasını tümüyle reddediyoruz.
Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız!
EMİN KORAMAZ
TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI