- “Mimarlıkta Kuram Sempozyumu’na Doğru Giderken; “Mimarlar Odası Öğrenci Üye Grupları Arası, Ön Kolokyumlu Mimarlık Eleştirisi Yarışması” Hazırlık Süreçleri…
- Alan memnun, satan memnun…
- “Adalet Güvenceli Hukuk”un Mantığı; “Kamuyasal Toplum”un Matematiksel Özüdür!…
- İstanbul’a dair
- Ne Kadar Güzel Bir Şey Şu “Hayal Kurmak…”
- Doğan Kuban’ın anısına… “İstanbul’un tarihi mirası baygın…”
1.Uluslararası İmar Oyunları Olimpiyatları; “Rezerv Alanı!…”
Nereden başlasak ki; konular sağanağı arasında -bir çare olarak işe de yaramadığı için- şemsiyesiz dolaşıyoruz mecburen; “Artık ne düşerse?!…”
“Mimari Kent Planlamada Soykırımın” yol açtığı kalitesizlik; ilk uygulandığı günden bu yana “Betonsal Yapılaşma Süreci” olarak, her yerde baş döndürücü bir hızla devam ediyor…
Kentlerin dokusu, çevresiyle birlikte gittikçe doğal olanaklardan daha da yoksunlaşarak tek parça ve/ya çoklu AVM Makinası halini almaya devam ediyor.
Nerede kaldı, “İnsan, Yapı-Kent-Doğal Çevre İlişkisi”nde “Uyumlu Doku Kültürü”ne uygun bir bütünleyici yaşam alanları biçimlendirmek?
E, yapılar arası boşlukların da “Rezerv Alan” adı altında “Betonsal Yapılaşma Süreci” ile birlikte sadece “Dilatasyon Boşlukları” kadar küçültüldüğünde; geriye yani gelecektekilere, sadece tek parça ve tabii devasa şekilsiz “Tüp Kentler” içinde yaşama şansı bırakmış olacaklar…
“Yaşanan İmar Rezaletleri”nin sayısı, çeşidi, türü burada sayılamayacak kadar çok!… O kadar ki; ülke olarak bir “Uluslararası İmar Oyunları Olimpiyatları” düzenleyebilecek kadar yarışma dalına sahibiz; ve bu nedenle her dalda da altın madalya alabilecek kadar zenginiz!…
Hiç de normal değil, bütün bu olan bitenler karşısında; bu kunt sağırlık, bu kapkara körlük…
-“Eviniz sağlam mı?…”
-“Evet!…”
-“Peki, deprem sırasında evinizde mi olacaksınız?…”
-“…?!…”
Ya da…
-“Komşu parseldeki “Bitişik Nizam Gökdelen” ya sağlam evinizin üzerine…”
-“…?!…”
“Kentsel ve Doğal Çevresel Bütünlüğü” şimdi bu sorgulamadan sonra bir daha düşünelim mi?…
Aslında delirmemek işten bile değil!…
Sadece bireysel psikolojik/psikiyatrik bir durum değil; sosyolojik/toplumsal bir ruh/akıl hastalığına denk geliyor bütün bu olan bitenler.
Deliliğin en kısa tanımı; “Her türlü insani ilişkiden yoksunluk hali…” diye bilinir. Bunun sosyolojik eşleniği “Delirtilmiş Toplum” olarak karşımıza çıkıyor.
İnsan yerleşimleri, kentlere uzaktan ya da yakından bakınca bu kent bütünü olarak görülebilir bir halde; insanları “Sosyal Nevrotizme” / “Delirtilmiş Toplum”a doğru sürüklüyor…
Toplum olarak sürdürülemez bir durumla karşı karşıya kalmış durumdayız!…
Yeryüzündeki tüm insanların en örgütlü gücü hangisidir diye sorarsanız, bunun tek yanıtı vardır; o da “Cehalettir!…”
Cahil, cehaletinin ne kadar büyük olduğunu bilemediği için; cahil olduğunu da bilemez…
Her yere cehaletinin en büyük eseri olan nefretinden kaynaklanan cesaretini de yanında küstahça taşır…
Kente ve doğal çevreye karşı bu görgüsüz ve kaba saldırılar aynı cehaletin verdiği cesaretle devam etmektedir…
Bütün bunlara karşın yaşanan tüm bu sorunlar; asla çözümsüz değildir!…
O ünlü sözü de burada tekrar edebiliriz:
“Çaresizseniz; Çare Sizsiniz!…”
Mimarlara Mektup Bülteni, Ağustos 2024, Sayı: 293