Yeni Afetlere Neden Olacak “İmar Affı” Girişiminden Vazgeçilmelidir

Yazar- MO İstanbul 24 Ekim 2022 Pazartesi

1999 Marmara ve 2011 Van Depremlerinde yıllar boyunca çıkarılan kanunlarla affedilen kaçak yapıların çoğunun yıkılması ve binlerce yurttaşın hayatını kaybetmesine rağmen; Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilleri Genel Seçim sürecine girilen günlerde iktidar tarafından “İmar Barışı” adı altında yeni bir imar affı yürürlüğe sokulmuştur.

7143 Sayılı Torba Yasa; kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen bina ve tesisler dâhil olmak üzere, bütün kaçak yapıları yasal hale getirmek üzere 18 Mayıs 2018 tarihinde yayımlanmıştır. 30 Haziran 2018 tarihinde uygulamaya ilişkin “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar” yayımlanmış; 31.12.2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılarla ilgili başvuru tarihi 31 Ekim 2018, belge bedeli ödeme tarihi 31 Aralık 2018 olarak düzenlenmiştir.

Mart 2019 Yerel Seçimleri öncesinde ise; 257 ve 538 sayılı Cumhurbaşkanı Kararlarıyla; başvuru tarihi önce 31 Aralık 2018’e daha sonra ise 15 Haziran 2019’a kadar uzatılmıştır. Son olarak 1267 sayılı Kararla üçüncü kez uzatılan imar affı başvurularında ödemelerin süresi 30 Temmuz ve 30 Aralık 2019’a kadar esnetilmiştir.

Bugüne kadar; afete maruz kalabilecek bölgelerde veya dere yataklarında olup olmadıklarına; kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilip edilmediklerine bakılmaksızın; 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt belge bedeli alınarak yurttaşlara riskli yapıları kullanma izni verilmiştir. Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş̧, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız bölüme belge düzenlenmiştir.

İmar Affı ile kaçak yapılara yapı kayıt belgesi verilen illerin başında deprem riski altında olan İstanbul bulunurken; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kaçak ve imara aykırı olduğu belgelenen bu yapıların depreme dayanıklılıklarının denetlenmediğini itiraf etmiş ve sorumluluğu yapı sahiplerine bırakmıştır.

Ülkemizde şimdiye kadar çıkarılan tüm imar afları; mevcut iktidarların seçim dönemlerinde ekonomik gelir ve oy elde etmek amacı ile gündeme getirilmiştir. Yaklaşan Haziran 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri sürecinde “imar affı” bir kez daha gündeme getirilmektedir.

11 Ekim 2022 tarihinde TBMM Başkanlığı’na “İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” sunulmuştur. Teklif ile “Başvurularda olağanüstü yoğunluk yaşanması; Yasanın uygulama şartlarının vatandaşlar tarafından tam olarak anlaşılamaması; başvuru şartları nedeniyle belgeleri iptal edilenler hakkında uygulanan idari ve para cezalarının iptal edilmesi”nin amaçlandığı belirtilmektedir.

Ancak İmar Kanununun Geçici 16.Maddesinde getirilen düzenleme incelendiğinde; yalnızca başvuru sürelerinin uzatılması ile yetinilmediği görülmekte; daha önce imar affı kapsamına alınan 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış İmar Kanununa ve ilgili mevzuata aykırı ve kaçak yapıların kapsamı genişletilerek 30 Temmuz 2022 tarihinden önce yapılmış tüm yapılara af getirilmektedir.

“Yurttaşların mağduriyeti” gerekçe gösterilerek gündeme getirilen “imar affı” ile kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen bina ve tesisler dâhil olmak üzere, bütün kaçak yapıların yasal hale getirilmesi söz konusudur.

Meslek Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları ve yurttaşlar tarafından açılan hukuk davalarında yargı tarafından planları ve ruhsatları iptal edilen, ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir “kent ve çevre suçu” niteliğinde yükselen yapılar yasallaştırılmak istenmektedir.

Yeni “İmar Affı” ve denetimsiz yapılar ile toplumun sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan kentsel gelişmelere yol açacak, doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesine neden olacak popülist uygulamalar yeniden ve sınırsız bir şekilde yürürlüğe sokulmaktadır. Oysa topraklarının tamamı depremsellik koşullarında olan Türkiye’de, deprem nedeniyle ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik kayıplar, ciddi önlemler alınmasını gerektirmektedir.

Mimarlar Odası olarak; hukuka saygılı yurttaşları cezalandıran, halkın can güvenliğini tehlikeye atan, tarihsel ve doğal alanları tahrip eden ve kentlerimizi yaşanmaz hale getiren ve seçim sürecinde hukuk dışı uygulamaları yasal hale getirmeyi amaçlayan yeni imar affının geri çekilmesi gerektiğini ve sürecin takipçisi olacağımızı, kamuoyuna saygı ile duyururuz.

TMMOB MİMARLAR ODASI
MERKEZ YÖNETİM KURULU

Yazar- MO İstanbul 24 Ekim 2022 Pazartesi