- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
- Yargı kararlarına uymayan Bakanlığa Danıştay’dan vize
TMMOB İstanbul İKK: “Gezi’ye, Emeğimize ve Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz!”
TMMOB’nin 16 Mayıs 2022 tarihinde Türkiye çapında başlattığı “Gezi’ye, Emeğimize ve Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz!” etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’da 22 Mayıs 2022 tarihinde Kadıköy İskele Meydanında saat 16.00’da TMMOB Yönetim Kurulu Bakanı Emin Koramaz’ın da katılımıyla kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Basın açıklamasına TMMOB Yönetim Kurulu 2. Başkanı Selçuk Uluata, YK Sayman Üyesi Ülkü Karaalioğlu, Yürütme Kurulu Üyeleri Orhan Sarıaltun, Özden Güngör, Hüsnü Meydan, Yönetim Kurulu Üyeleri Feramuz Aşkın, Murat Fırat, Odalardan İMO Taner Yüzgeç, Nusret Suna, Özer Akkuş, Sıdıka Gülsun Parlar, MMO Yunus Yener, Elif Öztürk, Arife Kurtoğlu, Selçuk Soylu, MO Tores Dinçöz, ŞPO Gencay Serter, Ayhan Erdoğan ile TMMOB İstanbul İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik’in yanı sıra çok sayıda mühendis, mimar, şehir plancısı katıldı.
Açıklamada önce tutuklu TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın cezaevinden gönderdikleri mesajlar; aileleri Meriç Kahraman, Cansu Yapıcı, Mustafa-Şükran- Önder Atalay tarafından okundu. Ayrıca Gezi Direnişinde kaybettiğimiz Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ile Önder Çetin Bilginer birer konuşma yaptı.
Sonrasında söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Bakanı Emin Koramaz şöyle konuştu:
GEZİYE, EMEĞİMİZE, MESLEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!
Değerli basın emekçileri, sevgili arkadaşlar
Ülkemiz ekonomiden siyasete kadar her alanda büyük bir kriz içerisinde.
Krizin sorumlusu olan iktidar, halkın acil sorunlarına çözüm üretmek yerine toplumsal muhalefeti susturarak başarısızlığının üstünü örtmeye çalışıyor.
Son günlerde birbiri ardına yaşanan hezeyanların altında, iktidarın bu çözümsüzlüğünün telaşı yatıyor.
Ülke tarihimizin en kitlesel ve uzun süreli halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi ve Canan Kaftancıoğlu davalarında birbiri ardına verilen mahkumiyet kararları iktidarın çaresizliğinin dışavurumudur.
Aralarında TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da bulunduğu arkadaşlarımıza verilen cezalar, hukukun gereği olarak değil, iktidarın toplumsal muhalefeti cezalandırma ve sindirme siyasetinin sonucu olarak verilmiştir.
İktidar güdümündeki mahkemenin verdiği bu cezaların hiçbir hukuki dayanağı ve toplumsal meşruiyeti bulunmamaktadır.
Gezi Direnişi ve bu direnişin parçası olmuş herkes, tarih karşısında ve toplum vicdanında tertemiz ve lekesizdir.
Siyasi iktidarın arkadaşlarımız nezdinde cezalandırmak istediği Gezi Direnişi olduğu kadar, parkına, şehrine, doğasına, tarihine sahip çıkan mühendis, mimar ve şehir plancılarıdır.
Siyasi iktidarın cezalandırmak istediği, mesleki bilgisini halktan yanan kullanan kamucu mühendis, mimar, şehir plancılarının mücadelesidir; TMMOB ve bağlı odalarının onurlu mücadele geleneğidir.
Buradan iktidara sesleniyoruz: hukuku ve yargı organlarını siyasal çıkarlarınız doğrultusunda kullanmaya çalışmayın. Buradan aynı zamanda yargı organlarına ve yargıçlara sesleniyoruz: kararlarınızı iktidarın ihtiyaçlarına göre değil, hukukun evrensel ilkelerine göre verin.
Hiç kimsenin bu ülkeye, bu halka bu denli kötülük yapmaya, bu denli acı çektirmeye hakkı yok.
Ama bilin ki, iktidar zorbalığına bugüne kadar hiç boyun eğmedik, bundan sonra da asla boyun eğmeyeceğiz.
Gezi Direnişini, Gezi Davası’nda ceza alan arkadaşlarımızı, uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi, kamusal faydayı ve meslektaşlarımızın haklarını savunmaya devam edeceğiz.
Değerli basın emekçileri, sevgili arkadaşlar
Siyasi iktidarın üzerini örtmek istediği başarısızlık tablosunun altında Büyük bir toplumsal dram yaşanıyor. Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk toplumun tüm kesimlerini tükenme noktasına getirdi.
Alın terinin karşılığını alamadan çalışan milyonlarca emekçi ev kirası, ulaşım masrafları ve faturalar nedeniyle ay sonunu getiremez oldu.
Milyonlarca kişi geçimini sağlayabilmek için borç batağına sürüklendi. Yoksulluk ve geçim sıkıntısı halkın yaşam tarzı haline geldi.
Yaşanan bu kriz mühendis, mimar ve şehir plancılarının hayatlarını da çok olumsuz etkiliyor. Başta yeni mezun ve işsiz arkadaşlarımız olmak üzere, kamuda ve özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini yapan meslektaşlarımız giderek daha büyük bir hayat zorluğu ile baş etmeye çalışıyor.
Kamuda çeşitli statülerde çalışan meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye gerilemiş durumda.
Sistematik biçimde daraltılan iş alanlarımız nedeniyle yıllardır kamuda mühendis, mimar ve şehir plancısı ataması yapılmıyor. Kamu hizmetlerinin niteliği düşerken, meslektaşlarımız da özel sektöre itiliyor.
Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın çalışma koşulları kriz derinleştikçe daha da zorlaşıyor. Meslektaşlarımız kriz koşullarında ilk gözden çıkarılacaklar listesinde bulunuyor. İşsizlik tehlikesi, düşük ücretler ve güvencesiz çalışma ücretli çalışan meslektaşlarımızın ortak kaderi haline geldi.
Ücretlerimiz enflasyon karşısında giderek eriyor ve yaşam standardımız dibe doğru çekiliyor. Nitelikli bir eğitim alan, köklü üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş birçok genç meslektaşımız, mesleki, maddi ve sosyal tatminsizlik nedeniyle geleceğini yurt dışında arıyor.
Yaşadığımız sorunlar, ülkemizde emeğiyle geçinen tüm kesimlerin yaşadığı sorunların bir parçasıdır. Bu sorunların sebebi mevcut siyasi iktidar ve onun 20 yıldır uyguladığı ekonomik-sosyal politikalardır.
Bu anlayışın meslektaşlarımızın ve ülkemizin yaşadığı sorunlara çözüm bulma şansı kalmamıştır.
Değerli basın emekçileri, sevgili arkadaşlar
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu krizden kurtuluşun yolu, bu krizi yaratan nedenlerin tümüyle ters yüz edilmesinden geçmektedir.
Tek adam rejimine karşı halk egemenliği anlayışının, neoliberal politikalara karşı kamucu politikaların, toplumsal kutuplaşmaya karşı bir arada yaşamın, baskı ve zorbalığa karşı demokratik hak ve özgürlüklerin savulması ve geliştirilmesi hepimizin ortak ihtiyacıdır.
Ülkemizin geleceğini kurtarabilmek, daha iyi koşullarda yaşayabilmek ve çocuklarımızın geleceğini güvenceye alabilmek için mücadelemizi ortaklaştırmak ve büyütmek zorundayız.
Bizler, bu ülkenin imarından sanayiine, tarımından enerjisine kadar tüm süreçlerinde yer alan, hayatı yaşanabilir kılan mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak, acil taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz:
- Nitelikli işgücümüzün heba olmasına neden olan işsizlik sorunu derhal çözülmelidir.
- Tüm meslektaşlarımıza güvenceli istihdam sağlanmalıdır.
- SGK ile TMMOB arasında ücretli çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının “Asgari Ücret Denetim Protokolü” ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır.
- Kamuda mühendis, mimar ve şehir plancılarının istihdamı artırılmalıdır.
- Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretleri ve özlük hakları iyileştirilmelidir, ek göstergeler 4800-6400 aralığına yükseltilmelidir.
- KHK ile haksız ve hukuksuz biçimde kamu görevinden ihraç edilen meslektaşlarımız tüm haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmelidir
- Özelleştirme uygulamalarına son verilmeli, yeniden kamulaştırma yapılmalıdır. Ülkenin yaşanabilir hale gelmesi için tüm alanlarda kamucu politikalar benimsenmelidir.
- Ülkemizin doğal kaynaklarını, ormanlarını, tarım alanlarını ve tarihi mirasını yağmalamayı amaçlayan tüm düzenlemeler geri çekilmelidir.
- Kamusal ve mesleki denetimler toplum güvenliğinin sağlanması açısından zorunludur, serbestleştirme uygulamalarına son verilmelidir.
- Gezi Tutsakları bir an önce serbest bırakılmalıdır. Gezi Direnişi nasıl ki bu ülkenin yüz akı ve onurlu tarihinin bir parçasıysa, Gezi Direnişi Davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız da bizim yüz akımız ve onurlu tarihimizin bir parçasıdır.
Değerli basın emekçileri, sevgili arkadaşlar
Bu taleplerimizi hayata geçirmek için mücadeleyi büyüteceğiz. Sesimizi ülkenin her yanında yayacağız.
Yaşadığımız tüm baskılara rağmen demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan taviz vermeyeceğiz.
Ülkemizi kasıp kavuran kriz koşullarında meslektaşlarımızın ekonomik, demokratik ve mesleki faydalarının geliştirilmesi için mücadele etmekten de vazgeçmeyeceğiz!
Türkiye’nin içinden geçtiği bu karanlık dönemde, Gezi’ye, emeğimize ve mesleğimize sahip çıkacağız!
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!