- Toplum, Kent Ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması Basın Açıklaması
- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
TMMOB 44. Dönem III. Danışma Kurulu Toplantısı Gerçekleştirildi
44. Dönem TMMOB III. Danışma Kurulu toplantısı, 27 Mayıs 2017 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Danışma Kurulu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açış konuşmasıyla başladı. Ardından TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, 2. Danışma kurulu sonrası TMMOB’ye bağlı Odalar, İl Koordinasyon Kurulları, örgüt içi toplantıları, etkinlikler ve yayınlar konusunda geniş kapsamlı bir sunum yaptı.
300 TMMOB Yöneticisinin katıldığı toplantı da sırasıyla; Danışma Kurulu üyeleri Yavuz Önen (TMMOB YK eski BAŞKANI – MO), Mehmet Soğancı (TMMOB YK eski BAŞKANI – MMO), Hüseyin Alan (JMO), Ali Ekber Çakar (MMO), Eyüp Muhçu (Mimarlar Odası), Ali Uğurlu (KMO), Cemal Gökçe (İMO), Yaşar Üzümcü (GIDAMO), Hüseyin Yeşil (EMO), Melih Yalçın (MMO), Necmi Ergin (MADENMO), Ali Ekinci (MO), Güniz Gacaner (MMO), Herdem Doğrul (MO), Tevfik Peker (MMO), Erdal Yavaş (MMO), Mehmet Mak (EMO), Cem Nuri Aldaş (BMO), Meryem Kaya (ÇMO), Zeki Arslan (MMO), Battal Kılıç (MMO), Özgür Topçu (İMO), Hulusi Sarıkaya (JMO) ve Fikri Düşünceli (MMO) konuştu.
“Referandum süreci ve sonuçlarının değerlendirilmesi, güncel gelişmeler ve TMMOB” gündemiyle toplanan 3. Danışma Kurulunda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açılış konuşması şöyle:
Sayın Başkanlarım,
Sayın Onur ve Denetleme Kurulları Üyeleri,
Birlik ve Odalarımızın Sayın Yöneticileri,
Sayın Meslektaşlarım,
44. Dönem Üçüncü Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz.
TMMOB Yönetim Kurulu adına sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sevgili Arkadaşlar,
Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz II. Danışma Kurulu toplantımızı “Anayasa değişikliği referandum sürecine ilişkin yürütülecek mücadele programı” gündemi ile yapmıştık.
Bu toplantımız geçen toplantının devamı niteliğindedir. Toplantımızda “Referandum süreci ve sonuçlarını hep birlikte değerlendirecek, güncel gelişmelerin, örgütümüze yüklediği görevleri yine hep birlikte oluşturacağız.
Bildiğimiz üzere referandum, ülkemizin anayasal düzenini ve siyasi rejimini köklü bir şekilde değiştirerek, tek bir kişinin kamu yönetimi ve ekonomi üzerinde sınırsız hâkimiyetini kurmayı amaçlamıştır.
Danışma Kurulumuzda yurttaşlık sorumluluklarımızın ve kamusal, toplumsal sorumluluklarımızın bir gereği olarak, referandumda “HAYIR” tutumunu benimsediğimizi, bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak; piyasacı, emek ve doğa düşmanı, laiklik karşıtı düzeni kalıcılaştırılacağı; fiili olarak uygulanan dinci-mezhepçi dikta rejimine yasal statü kazandıracağı; bağımsızlık, cumhuriyet, demokrasi, laiklik bütünlüğüne darbe vuracağı; parlamenter demokrasiyi, yasama, yargı, yürütme erkleri arasındaki denge, fren, denetleme mekanizmalarını, Meclisin yasamaya dair tek ve en üst yetkili organ olma özelliğini, bağımsız yargının varlık koşullarını ortadan kaldıracağı için Anayasa değişikliği teklifine “hayır” diyeceğimizi deklere etmiştik.
TMMOB Örgütlülüğü, Danışma Kurulumuzun işaret ettiği doğrultuda hazırlanan “Anayasa Referandumu Sürecine İlişkin TMMOB Programı”nda;
- Birlik üyesi mühendis, mimar ve şehir plancısının sandığa gitmesini sağlamak,
- Sandığa gidecek üyelerimizin HAYIR oyu vermesini sağlamak,
- Ülkeye ve topluma karşı sorumluluğumuz gereği üyelerimizi harekete geçirerek üyelerimiz dışında kalan yurttaşlarımızın HAYIR oyu vermesi yönünde ikna edilmesini sağlamak,
olarak belirlenen hedefler doğrultusunda Referandum gününe kadar yoğun bir çalışma gerçekleştirmiştir.
Referandum sürecinde TMMOB olarak neler yaptığımıza dair bilgiler, sizlere basılı olarak sunulan bilgi notunda aktarıldığı için ben özel olarak değinmeyeceğim.
Kuşkusuz eksikliklerimiz de olmuştur ve bunları gidermek, önümüzdeki mücadele döneminin görevleri arasında yer almalıdır.
Ancak, şaibeli resmi sonuçları aşan boyutları bulunan ve halkın vicdanında kazanan hayırlarda, referandum döneminde seferber olan TMMOB örgütlülüğünün de katkısı olduğunu mutlaka belirtmek gerekir.
Referandum süreci boyunca Birliğimiz üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için büyük bir çaba gösterdi. Birliğimize yönelen saldırılar ve Hayır diyen kesimler üzerinde kurulan iktidar baskısına rağmen geri çekilmeyen kararlı bir tutum sergilendi.
Birliğimizin en üst kurullarından alt birimlerimize ve üyelerimize kadar uzanan sorumluluk düzeyi kamuoyu tarafından takdirle karşılandı. Yürütülen çalışmalarımız emek ve meslek örgütleri ile toplumun geniş kesimlerine ulaştırıldı.
Bu süreçte, TMMOB’nin onurlu tarihine iyi bir not düşülmüştür. TMMOB ve kadroları ikirciksiz, cesur, tarihi bir tavır ortaya koymuştur. Ülkemizin karanlığa teslim edilmesi karşısında sessiz kalmayacağımız ve boyun eğmediğimiz bir kez daha gösterilmiştir.
Bu nedenle referandum sürecinde seferber olup halkın demokratik duyarlılıklarıyla bütünleşen örgütümüze, Odalarımıza, İKK’larımıza, Şube ve Temsilciliklerimize, bütün birimlerimize, üyelerimize ve örgüt çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız, iyi ki TMMOB var. İyi ki emek ve demokrasi mücadelesinin yılmaz güçleri var. İyi ki kent meydanlarında açtığımız stantların başında bildiri dağıtan TMMOB’nin geçmiş dönem başkanları var. İyi ki, tüm etkinliklerimizde yanı başımızda olan eski yeni yöneticilerimiz var. İyi ki, ülkenin dört bir yanında, tüm baskı, yasak ve tehditlere rağmen HAYIR pankartlarını bina duvarlarından indirmeyen inançlı kadrolarımız var. İyi ki siziler varsınız. İyi ki memleketimiz sahipsiz değil. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
Sevgili Dostlar,
Öncelikle belirtmek istiyorum. Bu anayasa değişikliği, tarihsel toplumsal süreçleri geliştiren Anayasalardan çok farklıdır.
Zira demokratik bir anayasanın temel özellikleri arasında yer alan hiçbir norm bu değişiklikte yoktur.
Bu Anayasada hukukun üstünlüğü, iktidarın hukuki bir çerçeve ile sınırlandırılması, yoktur.
Bu değişiklikte güçler ayrılığı yoktur. Eşitlik ve yurttaşlık hakları, temel hak ve özgürlükler yoktur.
Bizim gibi toplumsal örgütlenmelerin bağımsızlıkları ve özerklikleri yoktur.
Toplumsal ortak çıkarların korunması, kamu yararının ve kamusal hizmetlerin temel alınması gibi normlar, bu değişiklikte yoktur.
Var olan, yalnızca kişi/lider-parti-devlet-toplum birliğine yönelik totaliter bir zorlama, dikta ve açık faşizm yönelimidir.
Başta laiklik ve cumhuriyet kazanımları olmak üzere, Türkiye toplumunu birçok açıdan geriye götüren yeni bir rejim söz konusudur.
Dolayısıyla, bu değişiklikte tarihsel ve toplumsal bir meşruiyet bulunmamaktadır. Ne toplumsal ve siyasal mutabakat, ne tartışmasız bir halk çoğunluğu, ne de bu temellerde oluşmuş Kurucu bir Meclis’in hazırladığı bir anayasa vardır.
Halkın en az yarısının hayır oyu verdiği, 30 büyükşehirin 17’sinde hayır oylarının farkla önde olduğu, ülkemizin en büyük bütün şehirlerinin, sanayi havzalarının, işsizlerin ve genç yeni seçmenlerin önemli bir kesiminin hayır dediği bir Anayasa değişikliğinin meşruiyetinin bulunmayacağı açık bir gerçekliktir.
YSK kararı ile doruğa ulaşan hukuk dışılığın, hile ve şaibelerin, uluslar arası kamuoyunda da karşılık bulduğu, evet oyu veren bir çok kesimde de rahatsızlık oluşturduğu bilinen bir durumdur.
Sevgili Arkadaşlar,
Olağanüstü hal koşullarına, baskılara, eşitsizliklere, bütün devlet olanaklarının seferber edilmesine, örtülü ödenek harcamalarına, bütçe-Hazine açıklarına yol açan seçim harcamalarına ve yapılan hilelere rağmen başa baş bir resmi sonuç çıkması, bu iktidarın neden olduğu toplumsal, siyasal yarılmanın pekişeceği anlamına gelmektedir.
Bu durum, ülkemize, ne yazık ki sanıldığından daha fazla zarar verecek, güç kaybettirecektir.
Kazandığını ilan eden ama derinliklerinde şaşkınlık yaşayan iktidar taşıması ağır bir yükün altına girmiştir. Önümüzdeki dönem, rejim tarafından yönetilmesi oldukça zor bir süreç olarak gelişecektir. Bu nedenle baskı ve şiddet artacak, OHAL ve KHK’lerle yani zor aracılığıyla yönetme seçeneği yeğlenecektir.
Bu noktada görevlerini liyakat ve başarıyla yaparken, OHAL kararnameleriyle hukuk dışı bir şekilde kamudan ihraç edilen meslektaşlarımıza, bilim insanlarına, öğretmenlerimize, çağdaş, demokrat kamu çalışanlarına, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya ve onlara destek eylemleri yapanlara yönelik hukuk ve insanlık dışı uygulamaları kınadığımızı belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın haklı istem ve direngenliklerini desteklediğimizi, ancak bu uzun soluklu mücadeleyi emek ve demokrasi güçleri ile hep birlikte sürdürebilmek için beden ve yaşamlarını korumaları gerektiğine inandığımızı, bir kez daha belirtmek istiyorum.
Sevgili Arkadaşlar,
Ülkemizin içine girdiği yeni dönemde de Birliğimiz, referandum sürecinde ortaya koyduğu tavrın izinden yürümelidir.
Referandumun hemen ertesi günü yaptığımız açıklamada belirttiğimiz bir gerçeklik var.
Bütün olumsuzluklara karşın bu referandum süreci, ülkemizde demokratik duyarlılıkların geliştiğini, toplumun en az yarısının mevcut gidişe hayır dediğini, özgür, yasaksız, baskısız, adil ve demokratik koşullarda bir seçim yapılabilse hayır’ın kazanacağını göstermiştir.
Bu noktada görevimiz, ülkemizin felakete sürüklenmesinin önünü alacak demokratik duyarlılıkların daha da gelişmesi ve giderek ülkemizin geleceğini belirleyecek düzeye gelmesi için çalışmaktır.
Cumhuriyet, demokrasi ve laikliği yeniden ve bir üst boyutta kazanmak için mücadele ederken mesleklerimiz, meslek alanlarımız ve örgütümüz için onurlu direngenliğin, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde ilerlemek durumundayız.
Birliğimizin, bu iktidarın şevkle uyguladığı kamu yararını tasfiye eden neoliberal politikaların ve rant imparatorluğunun önünde bir engel olarak görülmesi nedeniyle daha fazla baskıya uğrayacağı ve giderek tasfiye edilmek isteneceği belirgin bir gerçekliktir.
2009 yılındaki Devlet Denetleme Kurulu Raporu ve dönemin Başbakanının 2009 yerel seçim kampanyasını başlatan konuşmasından bu yana Birliğimiz açıkça hedefe oturtulmuştur.
Farklı tarihlerde Cumhurbaşkanı dâhil iktidar temsilcileri tarafından söylenenler, yandaş medya tarafından yazılanlar, abuk sabuk ithamlar ve yasa değişikliği girişimlerinin hepsi bu öngörünün bariz işaretleridir.
Şimdi ya da çok uzak olmayan bir gelecekte ise, referandum sürecinde de ifade ettiğimiz üzere, Anayasa değişikliğinin Birliğimize, Odalarımıza ve meslek alanlarımıza olası yansımaları gündeme gelecektir.
Nitekim daha önce Cumhuriyet savcılığı tarafından takipsizlik kararı verilmesine karşın referandum sonrasında Bilim ve Sanayi Bakanlığının itirazı üzerine Sulh Ceza Hakimliği savcılığın takipsizlik kararını bozmuştur. Kimya Mühendisleri Odamıza, Sanayi Bakanlığı’nın (Anayasa’ya aykırı, hukuksuz bir şekilde) gerçekleştirmek istediği denetleme girişimine izin vermemesinden dolayı Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmıştır. Bu davada Kimya mühendisler Odamızın Yönetim Kurulunun görevlerine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi istenmektedir. İlk duruşma Ankara’da 15 Haziran 2017 tarihinde saat 11.35 de gerçekleştirilecek. Bu konuyla ilgili Oda başkanlarımızla ve hukukçularımızla bir toplantı gerçekleştirecek ve yapılması gerekenleri birlikte belirleyeceğiz.
İlk etapta TMMOB’ye bağlı birimlerde çalışan tüm hukukçuları, Oda Başkan ve yöneticilerimizi davayı izlemek ve davaya müdahil olmak için ilk duruşma tarihinde Adliye’ye bekliyoruz. Gelişmelerin seyrine göre mücadele programımızı kamuoyu ve örgütümüzle paylaşacağız.
Sevgili Arkadaşlar,
Bu girişimden de görüldüğü üzere, diktatörlüğün alenen kurumsallaştırılması yönünde ilerleyen süreçte baskıların artması, toplumun kuşatma altına alınması, muhalefetin sindirilmesi vb. olumsuzluklar, daha yoğun olarak yaşanacaktır.
Baskılar karşısında direnebilmenin, örgütümüze sahip çıkmanın tek yolu, referandum sürecinde ortaya koyduğumuz kolektif tavrı önümüzdeki dönemde de muhafaza etmek ve güçlendirerek devam ettirmektir.
Referandum sürecinin emekçi halk sınıfları arasındaki sanal duvarları ve sınırları ortadan kaldırması ile ortaya çıkan geniş dayanışma ve birlikte davranma duygusu bu dönemde en önemli dayanaklarımızdan birisi olacaktır.
İçine girdiğimiz yeni baskı döneminde toplumsal muhalefetin diri kesimlerinin ortaya koyacağı direnç, baskı politikalarının tersyüz edilmesine de imkan tanıyacaktır.
Bu anlamda önümüzdeki dönemin karanlığı aynı zamanda aydınlığa gebe olacaktır.
16 Nisan akşamı ve sonrasında gösterilen “Hayır Daha Bitmedi” sloganı ile bütünleşen direngen tavır, zafer ilan eden iktidar açısından zorlayıcı bir dinamik olarak önümüzdeki dönemin muhalefetinin zayıf da olsa ipuçlarını sunmuştur.
Ülke çapında gerçekleşen 1 Mayıs mitinglerine “Hayır”ın damga vurması, bunun bir başka göstergesidir.
Referandumun iptaline neden olması gereken mühürsüz pusulaların kabul edilmesi kararı ve “atı alan üsküdarı geçti” sözleriyle ilan edilen sonuçların ardından, muhalefetin bazı kesimleri tarafından gösterilen ikircikli ve özünde kabullenici tavır, yaygın memnuniyetsizliklere yol açmıştır.
Değerli Dostlar,
AKP’nin yağma, talan ve baskı politikaları ile cumhuriyetin bütün kazanımlarının yok edilmesi doğrultusunda attığı adımların durdurulması mücadelesinde üzerimize düşen sorumluluğun gereğinin yerine getirileceği, referandum öncesinde Birliğimiz tarafından net biçimde ortaya konulmuştur.
Bu sorumluluğun önümüzdeki dönem nasıl yerine getirileceği, Birlik düzeyinde cevap aranması gereken bir konudur.
Bu noktada önümüze iki önemli başlık çıkmaktadır. İlk başlık genel kurullar süreci de dâhil olmak üzere örgütsel düzlemimizde, ikincisi ise toplumsal, siyasal alanda gelişmeler karşısında atacağımız adımlardır.
Sevgili başkanımız Teoman Öztürk ve arkadaşlarının izinden ilerleyen günümüz TMMOB kadroları açısından ilk konu başlığına verilecek yanıt nettir.
Mesleki demokratik kitle örgütü olarak çalışmalarımız ve mücadele alanlarımızın içe doğru bükülmesine izin vermememiz gerekir. Zira istibdat döneminde gerçekleri anlatmak ve savunmaktan geri adım atılamaz.
Dikkat edilirse, iktidara etkisiz bir şekilde muhalefet yapan veya iktidara uyumlu sinyaller verenler, taraftarları nezdinde itibar kaybetmektedir.
Geri adım atmak düşünülse dahi iktidarın zorbalığından kurtulma imkanının olmadığı bilinmelidir.
TMMOB’nin durumu farklıdır, tutumu da farklı olmalıdır.
Her zor önemde ülkemizin sorumluluklarını sırtında taşıyarak boyun eğmeden bugünlere gelen TMMOB, mücadele süreçleri içinde birçok badireyi aşmasını bilmiştir.
Önümüzdeki süreci de yine boyun eğmeden aşabileceğimize inanmamız ve Birliğimiz ile emek ve demokrasi mücadelesinin niteliksel gücüne ve geleceğine güvenmemiz gerekiyor.
Sadece meslek alanlarıyla ilgilenen ve ülkede yaşanan gelişmelerden kopuk davranan meslek örgütlerinin deneyimi önümüzde durmaktadır. Bazı meslek örgütleri izlediği bu yol ile meslektaşlarının sorunlarına dahi yanıt üretemeyen, bürokratik yapılara dönüşmüş, iktidar ve rant oyunlarına teslim olmuş durumdadır.
Meslek ve meslektaş sorunlarını ülkenin ve halkın sorunlarından ayırmadan yürüme tutumunda ısrarcı olunmalıdır. TMMOB’yi büyüten, geliştiren, meslektaşları ve kamuoyu nezdinde itibarlı, güvenilir kılan bu tutumdur.
Bu hattın, önümüzdeki dönem Odalarımız başta olmak üzere bütün birimlerimizde güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bu hattın güçlendirilmesi için referandum öncesi ortaya çıkan geniş toplumsal tepki ve reflekslerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
Mesleklerimiz ve meslek örgütlerimiz Cumhuriyet-demokrasi koşulları içerisinde hüviyet kazanmış ve bu değerlerin aşındırılmasına karşı mücadele içinde bu günlere gelmiştir.
Bu nedenle Cumhuriyetin kazanımlarının yok edilmesine karşı meslektaşlarımızda oluşan doğal tepki ile doğru ilişki kurmanın yolları, bütün Odalarımızda aktif bir şekilde aranmalıdır.
Önümüzdeki dönem, aynı zamanda mevcut kadrolarımızı ve Birliğimizi güçlendirme dönemi olmalıdır.
Karar alma süreçlerinin daha da kolektifleştirilmesi, sorumlulukların paylaşılması ve üyelerin süreçlere daha aktif bir şekilde katılım kanallarının açılması, örgütlülüğümüze taze kan ve güç katacaktır.
Referandum süreci boyunca işletmeye çalıştığımız katılımcı anlayışın, sorumluluk almanın gelişmesinde ve çalışmaların güçlenmesinde nasıl olumlu sonuçlar ürettiğini hep birlikte gördük.
Üyelerimiz ile kurulan ilişkinin daha organik hale getirilmesi için çalışma tarzımızda bazı yenilikler de gerekiyor.
Önümüzdeki dönem bu konuyu yeniden ele alacak düşünsel çabalar ve örgütlenme yöntemleri üzerine yoğunlaşmamız gerekmektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
Halkın en az yarısının itiraz ettiği şaibeli bir Anayasa değişikliğinin gerektirdiği çok sayıdaki ve özellikle altı ay içinde ve sonrasında yapılacak yeni düzenlemeler ile kamu maliyesi alanında yaşanacak sıkışmalar, önümüzdeki dönemde önemli ekonomik, siyasal, toplumsal kriz dinamikleri oluşturacaktır.
Bu noktada bazı muhalefet çevrelerinin sorunlu yaklaşımlarının emek ve demokrasi mücadelesine yansımaması büyük önem taşımaktadır.
Yandaş medya üzerinden eylemlere yönelik olarak yürütülen dış güçlerin ülkeyi karıştırmak için sokağı kullandığı yönündeki kara propaganda karşısında, muhalefetin bazı kesimlerinin geri adım atması, eylemcilere yönelik cadı avını da beraberinde getirmiştir.
Halkın hile, hırsızlık, hukuk dışılık karşısındaki itirazını sönümlendirecek hiçbir tutum kesinlikle kabul edilemez.
Referandumda yaşananları görmezden gelen ve 2019 yılında yapılması düşünülen seçimlere yönelik, üstelik Cumhurbaşkanlığı adaylığı vb. yanlış yerlerden bir “muhalefet hattı” kurulmaya çalışılması, halkın tepkilerinin kırılmasına ve saray iktidarının oyunlarına kapı açan büyük yanlışlardır.
Toplumsal muhalefetin bu yönde manipüle edilmeye çalışılması karşısında dikkatli olmak durumundayız.
Toplumsal muhalefetin meşru demokratik zeminlerinden koparılarak rejim ile uyumlaştırılması yönünde geliştirilmeye çalışılacak yanlış politikalara karşı, gerek Birlik düzeyinde gerekse emek ve meslek örgütleri ile birlikte etkin bir direnç gösterilmelidir.
Referandum sürecinde halkımızın Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, ülke kaynak ve varlıklarına sahip çıkma temelinde belirginleşen tavrını diri tutmak, Birliğimizin öncelikli görevleri arasında yer almaya devam etmelidir.
Referandum sürecinde ortaya çıkan toplumsal, siyasal saflaşma, önümüzdeki dönem açısından doğru değerlendirilmeli, politikalarımız oluşturulurken bu önemli nokta mutlaka gözetilmelidir.
Emekçilerin 80 yıllık kazanımı olan kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi, Varlık Fonu ile ülke varlıklarımızın yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi, OHAL’in sürekli uzatılması, KHK’ler ile idari yapının şekillendirilmesi, kamudan ihraçların sürmesi, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, hukukun rafa kaldırılması, Meclisin işlevsizleştirilmesi vb. konular ile meslek alanlarımızdaki tahribat bütünlük içinde ele alınmaya devam edilmelidir.
Sevgili Arkadaşlar,
Oda yöneticilerimizin toplumdaki siyasallaşmaya ve demokratik duyarlılıklara göre konumlanmaları oldukça önemlidir.
TMMOB politikalarını oluşturmada önemli bir yeri olan Oda Başkanları ve Oda Sekreter/Yazman üyeleri toplantıları ile Danışma Kurulu toplantılarının tutum ve aktivite düzeyinin referandum dönemindeki gibi sürdürülmesi önemlidir.
Her üye ve organımızın katılım ve refleks düzeyinin geliştirilmesini ve sürece aktif biçimde dâhil olmasını sağlamalıyız. Gücümüzü örgütlülüğümüzden aldığımızı unutmamalıyız.
Diğer yandan Birlik politikalarının belirlenmesi veya yürütülmesini sadece TMMOB Yönetim Kuruluna havale etmek, yanlış bir bakış açısının ürünüdür. Odalarımızda görev alan yol arkadaşlarımızın, önümüzdeki dönem Birlik politikalarının oluşturulmasında daha fazla rol almalarının sağlanması oldukça önemlidir.
Önümüzdeki dönem Birlik ve Oda politikalarımızı, yukarıda değindiğimiz gerçeklikler ve duyarlılıkları dikkate alarak belirlemeli, örgütlülüğümüze yönelik saldırılara bu temellerde göğüs germeliyiz.
Sevgili Dostlar,
İktidarın şiddet tekeline ve avantajlarına bakarak asla karamsar bir tutum belirlememeliyiz.
Bugün, toplumsal muhalefetin ve halkımızın gerçek potansiyellerini ve etki gücünü açığa çıkaracak bir yaklaşım ve özgüvene gereksinim var.
Korku duvarlarını aşmalı, iktidarın avantajlarından daha fazla olan dezavantajlarını ve kendisine karşı dönebilecek eğilimleri mutlaka hesaba katmalıyız.
Tarihte hep gördüğümüz gibi hiçbir olumsuzluk, mutlak ve kalıcı değildir.
Önümüzde her bir evresinde dirençli ve birlik içinde olmamız gereken uzun soluklu bir süreç var.
Bizlerin, bütün emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesi bu sürecin belirleyicilerindendir. Sorumluluklarımızı bu bilinçle yerine getirmeliyiz.
Ayrıca biliyoruz ki, toplumda yoğunlaşan sömürüye, rant talanına, eşitsizliklere, adaletsizliklere, hukuk ihlallerine, cumhuriyet, demokrasi, laiklik düşmanlığına, savaş yanlılığına karşıt birikim ve tepkiler var.
Halkın bütün yaşam alanlarına dokunan meslek alanlarımızla yeni rejim arasındaki bağları kurup gösterebilmeliyiz.
Tarihsel haklılığımıza inanarak mücadele etmeli, asla diz çökmemeli, umutların gerçeklenmesi ile mücadele arasındaki bağları önce kendimiz görmeli ve bu yaklaşımı genelleştirmeliyiz.
Sevgili Arkadaşlar,
Son olarak, Birliğimiz TMMOB’nin bugünkü tavrının bir geleneğin devamı olduğunu belirterek bitirmek istiyorum.
Bu yurtsever, demokrat, halkçı, toplumcu geleneği bilinçle, inatla, kararlılıkla sürdürmek boynumuzun borcu olmalıdır diyerek konuşmamı tamamlıyor, hepinizi coşkuyla kucaklıyorum.
Yaşasın haklı mücadelemiz. Yaşasın TMMOB örgütlülüğü.
Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı