- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Bildirisi
- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
Özel Sektörde Ücretli Çalışan Mimarlar “Hayatta Kalma Kılavuzu”nu Konuştu
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin çağrısı ile özel sektörde ücretli çalışan mimarların bir araya geldiği “Ücretli Çalışan Mimarlar için Hayatta Kalma Kılavuzu” başlıklı forum, 24 Aralık Pazar günü Mimarlar Odası Karaköy binasında gerçekleştirildi.
Forumun amacı, özel sektörde ücretli çalışan mimarların sorunlarını ve deneyimlerini paylaşabileceği bir zemin oluşturmak ve çağrıda kullanılan ironik ifadeyle “hayatta kalma kılavuzu”nu ya da gerçek anlamıyla ücretli çalışanların haklarını konuşabilmekti.
Katılımın beklenenden yüksek olduğu forumda; şantiye, mimarlık ofisi gibi mimarlık sektörünün farklı alanlarında çalışan mimarların yanı sıra, yaşadıkları hak gasplarına itiraz etmeleri nedeniyle işsiz kalan mimarlar ve mimarlık öğrencileri de yer aldı.
Forum, iki mimarın “iş görüşmesi” canlandırmasıyla başladı. Foruma bu şekilde başlanma nedeni; çalışma şartları, süreleri ve ücret gibi konularda mimarların ilk hayal kırıklıklarını yaşadıkları aşamanın iş görüşmesi olmasıydı. Canlandırmanın ardından söz alan katılımcılar, kendi başlarından geçen iş görüşmesi deneyimlerini, çalışma şartlarını, yaşadıkları hak gasplarını paylaştılar.
“Mimar olduğuma pişmanım”
Daha önce tekniker olan bir katılımcı, mimarlık bölümünü bitirdikten sonra kısa süreli olan ve tecrübe kazanma motivasyonuyla başladığı bir şantiye işinde, SGK’ya mimar olarak gösterilmediğini ve asgari ücret üzerinden sigortalandığını aktardı. Bir süre sonra da evden çalışmaya başladığını ancak 4 ay sonunda hiç ücret alamadığını, firma yetkililerini hakettiği maaşı talep etmek için defalarca aramasına rağmen ulaşamadığını belirtti. Katılımcı ayrıca mimar olduktan sonra iş bulmakta da zorlandığını ve teknikerlikten mimarlığa geçtiğine pişman olduğunu ifade etti.
Yeni mezun bir katılımcı ise, “ünlü” bir mimarın[1] ofisinde çalışmaya başladığını ancak hiç ücret alamadığını, bu nedenle bir süre sonra ofisten ayrılmak durumunda kaldığını aktardı. Salondan yükselen sesler, adı geçen “ünlü” mimarın bu çalışma biçimini alışkanlık haline getirdiğini göstermekteydi.
Şantiyede çalışan bir katılımcı ise, çalıştığı firmanın işçilerin ve teknik elemanların ücretlerini uzun süreler ödemediğini ve karşılığında hiçbir yaptırıma maruz kalmadan faaliyetine devam ettiğini aktardı. Bu tür durumlarda bazen işçilerin daha hızlı bir araya gelip hak talep edebildiğini ancak teknik elemanların örgütlenemedikleri için çaresiz kaldığını ifade etti.
Bir diğer katılımcı ise iş akdinin iş veren tarafından ihlal edilmesinin de çok yaygın olduğunu vurguladı ve daha önce çalıştığı bilindik bir inşaat firmasının, firmada proje koordinatörü olarak çalışmasına rağmen kendisine zorla şantiye şefliği imzası attırdığını aktardı. Ardından başka bir katılımcı da iradesi ve sözleşmesi dışında çalıştığı firmanın başka bir şehirdeki ofisine transfer edilmeye zorlandığından bahsetti.
Benzer paylaşımlar sonucu, özel sektörde ücretli çalışan mimarların deneme süresi adı altında güvencesiz, sigortasız ücretsiz çalışmaya zorlanmaları; firmalar tarafından iş bulamama korkusu yaratılarak iş sözleşmesi yapılmadan çalışmaya başlatılmaları; sigortasız çalışmaya zorlanmaları veya sigortalarının tam maaş üzerinden yatırılmaması; ücretlerinin geç yatırılması, ücretlerinde hukuki olmayan kesintiler yapılması veya ücretlerin hiç ödenmemesi gibi durumlara sıklıkla maruz kaldıkları ortaya çıktı.
[1] Her ne kadar forumda dillendirilmiş olsa da, bu yazıda Mimarlar Odası’nın etik kuralları gereği firma ve mimar ismi paylaşılamamaktadır…
“Bu sektör böyledir” söylemi ve dayanışma eksikliği
Forumda üzerinde durulan konulardan biri de, her sene binlerce mimarın üniversitelerden mezun olduğu ve sektörde fazla mesaili, sigortasız, güvencesiz, düşük ücretli çalışmayı kabul etmeye hazır birçok işsiz genç mimar bulunduğuydu. İşverenler “bu sektör böyledir” söylemiyle genç mimarların haklarını aramalarının önünü kesmekte, deneyimli mimarları da bu hızlı, esnek ve ucuz çalışma koşullarına uymadıkları takdirde elenmekle tehdit etmekteler. Mimarlık mesleğinin fazla mesaili, sağlıksız ve güvencesiz çalışma koşulları “mesleki tutku” olarak sunulmakta, haklarını talep etmek mesleğini sevmemek olarak lanse edilmekte.
Birçok katılımcı işsizlik baskısı olmasına rağmen fazla mesai yaptıklarını, 36 saat aralıksız çalıştıklarını, bu nedenle çeşitli meslek hastalıklarından müzdarip olduklarını ifade etti. Fazla mesaiye karşı kolektif bir duruş sergilenemediğinde bireysel duruş sergileyenlerin yalnızlaştığı, çalışanlar arasında kutuplaşma oluştuğu anlatıldı.
Daha fazla mesai, daha çok program bilme baskısı ile çalışanlar, kendilerinin yerini her an bir başkasının alacağı korkusu duymaktalar. Bu da çalışanlar arasındaki dayanışmayı ayrıca zedelemekte. Katılımcılardan biri, 10 yılı aşkın iş deneyiminin sürekli hak mücadelesiyle geçtiğini ve bu mücadeleyi verirken, patronuyla kavga etmekten çok birlikte çalıştığı arkadaşıyla kavga etmekten yorulduğunu söyledi.
Bu ve benzeri aktarımlar üzerine, işyerinde bireysel mücadelelerin kimilerini hedefleştirdiği ve yalnızlaştırdığı üzerine konuşuldu. Çalışanlar arasında dayanışma olmaması, hakların talebi için kolektif bir duruş sergilenememesine ve işverene bu konuda baskı uygulanamamasına neden olmakta. Bu durum da tekil mücadelelerin kaybedilmesine, kendini güçsüz hissetmeye ve yalnızlaşmaya yol açmakta.
Forumdaki katılımcıların bir kısmı da, Mimarlar Odası’nın hak gasplarını ve ücretli çalışanların meslek haklarını takip etmesi, çalışan haklarını ihlal eden üyelerine yaptırım uygulaması gerektiğini ifade etti. Odanın ücretli çalışan mimarların şikayetlerine kulak vermesinin ve başta yasal danışmanlık olmak üzere hak mücadelelerine destek olabilecek mekanizmaları kurmasının elzem olduğu belirtildi.
“Ürettiğimiz şeye yabancılaşıyoruz, mimarlık bu muydu?”
Forum boyunca paylaşılanlar, esnek ve güvencesiz çalışma başta olmak üzere, mimarlık alanında değişen ve ağırlaşan çalışma koşullarının mimarlar üzerinde yarattığı baskıyı ve mesleğe yabancılaşmayı sorgulamanın önemini bir kez daha tüm katılımcılara hatırlattı. Ekonomik şartların ve çalışma koşullarının baskısı altında bu sorgulamayı yapmanın çok zor olduğu, çalışma şartlarının yanı sıra etik olarak doğru bulmadıkları projelerde çalışmak zorunda kalmanın da mimarlar üzerinde mesleğe yabancılaşmanın boyutlarını derinleştirdiği de ayrıca vurgulandı.
Tüm bu konuşulanlar doğrultusunda, ancak birlikte hareket ederek güçlenilebileceği farkındalığıyla geleceğe dönük kimi öneriler geliştirildi. Bu önerilerden bazıları şunlardı: kolektif gücü arttırmak için daha sık bir araya gelmek ve bir dayanışma/iletişim ağı oluşturmak, haklarımızı öğrenmek ve uygulayabilmek için çeşitli seminer dizileri ve atölye çalışmaları gerçekleştirmek, fiziki bir araya gelmenin zorluklarını göz önünde bulundurarak sosyal medya ve benzeri araçları aktif olarak kullanmak, yaşanan sorunları yazarak ve görselleştirerek bu araçlarda dile getirmek, hak arayış mücadelelerinin bir ayağı olan işe iade ve benzeri davalarda birbirine destek olmak, ücretli çalışan mimarların sorunlarını Mimarlar Odasının gündemine taşımak, meslek odasının daha bilgilendirici ve destekleyici olmasını talep etmek, sorunların meslek etiği kapsamında oda mevzuatına taşınmasını sağlamak…