- Toplum, Kent Ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması Basın Açıklaması
- Kent Düşleri Atölyeleri XVII Gerçekleştirildi
- AYM’den Can Atalay Kararı: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde!
- Gezi Direnişi 11 yaşında, adalet yıllardır kayıp!
- TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu
- “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laiklik düşmanı, bilimi ve fenni dışlayan gerici bir eğitim-öğretim modelidir!
(K)eyfi, (H)ukuksuz (K)ıyım Rejimi ve OHAL Derhal Kaldırılmalıdır!
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, OHAL/KHK rejimine karşı, geleceğimizi ipotek altına almaya çalışan bu adaletsiz düzene karşı mücadeleyi yükselteceğiz diyerek 26 Temmuz 2017 tarihinde TÜM BEL-SEN’de bir basın toplantısı düzenlediler.
KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Sinan Adıyaman, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, milletvekilleri ve Emek Meslek Örgütlerinin katılımıyla gerçekleşen basın açıklamasını KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen okudu.
Yapılan basın açıklamasının tam metni şöyle:
OHAL DEĞİL, DEMOKRASİ VE ADALET İSTİYORUZ!
(K)eyfi, (H)ukuksuz (K)ıyım Rejimi ve OHAL Derhal Kaldırılmalıdır!
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimi bir biçimde bastırılmıştır. Fakat AKP iktidarı darbeyle mücadele etmek için Türkiye’nin daha demokratik, laik bir ülke olması yolunda adımlar atmak yerine 20 Temmuz’da OHAL ilan etmiştir. OHAL’in ilan edildiği tarihten bugüne bir yılı aşkın bir süre geçmiş ve bu süre içerisinde Türkiye’de tam bir hukuksuzluk ve keyfiyet rejimi hakim olmuştur.
Gelinen noktada OHAL ile sadece kişisel hak ve hürriyetler değil, halkın oylarıyla seçilen TBMM’nin yasama yetkisi de bütünüyle askıya alınmış durumdadır. Bu dönemde çıkartılan KHK’lar TBMM onayından geçirilmediği için, yargı süreçleri de işletilememektedir. AKP, OHAL yoluyla tek adam rejimini fiilen hayata geçirmiştir.
Bugüne kadar çıkan 26 kanun hükmünde kararname ile 130 bine yakın kişi kamu görevinden ihraç edilmiş, 107 kanunda değişiklik yapılmıştır. Sınırlı bir süreyle ve belirli amaçlar için ilan edilmesi ve sadece bu dönemle sınırlı olabilecek düzenlemeler getirmesi gereken OHAL ile bütün bir geleceğimiz şekillendirilmektedir. Kamu personel rejiminde, eğitim ve sağlık sisteminde, çalışma yaşamında büyük değişimler getiren KHK’lar bir yönetim aracına dönüşmüştür. Parlamento işlevsiz kılınmış, anayasa askıya alınmış, KHK’lar bütün bu değişimleri her tür denetimden kaçırmak için sıklıkla kullanılır olmuştur. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinin hiçbir kırıntısı kalmamıştır.
Bugün açıktır ki AKP, siyasi projesini hayata geçirmek, kültürel hegemonyasını tesis etmek, neoliberal ihtiyaçlar doğrultusunda emek alanını düzenlemek için “Allahın lütfu” olarak gördüğü darbeyi fırsata çevirmiştir. OHAL uygulamasını ise tüm iktidar dönemi boyunca elde edemediklerini ele geçirmek, çıkaramadığı kanunları çıkarmak ve toplumsal muhalefeti susturmak için bulunmaz bir fırsat olarak görmektedir. Darbe girişimi ile ilgisi açık-seçik kurulmaksızın, hiçbir somut delile dayanmadan, adil yargılama süreçleri işletilmeden haksız hukuksuz biçimde yüz binin üzerinde kamu çalışanı, emekçi işinden, geleceğinden, vatandaşlık haklarından edilmiştir. Basın yayın organları, dernekler kapatılmış, aileleriyle birlikte yüzbinlerce kişi açlığa terk edilmiştir. Anayasal güvence altında olan çalışma ve yaşam hakkı gasp edilmiştir.
Gülen cemaatinin devletin her kademesinde yerleşmesini, kadrolaşmasını ve palazlanmasını bilfiil sağlayan AKP iktidarıdır. Yüzlerce vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açan darbe girişimine kalkışanların devlete yerleştirilmesindeki sorumluluğunun ve bu darbecilerle geçmişte kurduğu koalisyonun hesabını vermesi gereken AKP, siyasal projesinin önünde engel gördüğü kesimleri, OHAL dışında suç kabul edilmeyecek ve herhangi bir ceza yaptırımı gerektirmeyecek etkinliklerini bahane ederek ihraç etmekte, susturmakta ve cezaevine göndermektedir.
Hayatı darbelerle, Gülen Cemaati gibi cemaat ve tarikatlarla mücadele içinde geçmiş olan emek ve meslek örgütlerinden binlerce kişinin darbe ile ilişkilendirilerek atılması hiçbir biçimde kabul edilemez. Bugün DİSK üyesi 2000’e yakın işçi, KESK üyesi 4000 kamu çalışanı, 3315 hekim ve TMMOB üyesi 3000’in üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı ihraç edilmiş durumdadır.
OHAL/KHK Rejimi Emeğe ve Demokrasiye Zararlıdır
OHAL ve KHK rejiminin süreklileştirilmesi iş güvencesinin herkes için tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. KHK’lar ile yapılan düzenlemelerle kurum yöneticilerine de kamu görevinden çıkarma yetkisi verilmiş, emekçilerin kaderi tamamen bir kişinin iki dudağı arasına terkedilmiştir.
Halkın iradesi ile seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, mesleğini icra eden gazeteciler, insan hakları mücadelesi yürütenler, yaşanan kötülüklere karşı çıkan, mesleğini meslek etiğine uygun olarak icra eden üyelerimiz tutuklanmıştır.
AKP, OHAL sürecinde işten çıkarmayı kolaylaştıran uygulamaları hayata geçirmiş, kadrolaşmak amacıyla mülakat sistemini getirmiş, kendisinin sadık kulu olma potansiyelini sorgulayarak işe alımı yaygınlaştırmış, liyakati tamamen ortadan kaldırmıştır. Sadakatini sunmayan, kamuda çalışarak yaşamını kazananları ise “terörist” ilan edip “devlet bunları beslemeyecek” diyerek ihraç etmiştir. AKP Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, grevleri engellemek için OHAL’i kullandıklarını açıkça söyleyerek OHAL/KHK rejiminin amacını da tüm kamuoyu karşısında açıklamıştır. 2017 yılı boyunca beş grevi engelleyerek yaklaşık 25 bin işçinin hakkını gasp etmiş, grev ertelemelerinin kapsamını genişletmiştir.
Bütün çalışma yaşamı, tamamen antidemokratik yollarla, meclisi işlevsiz kılıp halkın iradesini çiğneyerek düzenlenmektedir. İşçiler, emekçiler ve emekliler açlık sınırında yaşamaya mahkum edilmektedir. İhraç edilerek çalışma hakları gasp edilen 37 kişi intihar etmiştir. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça “işimizi geri istiyoruz” diyerek bütün ihraçların işlerine iadesi talebiyle başlattıkları açlık grevinde kritik aşamaya gelmişlerdir.
Giderek içine sürüklendiğimiz bu karanlık girdaptan kurtulmak için OHAL ve KHK rejimine derhal son verilmelidir. KHK’lar iptal edilmeli, ihraç edilenler ve açığa alınanlar bütün haklarıyla birlikte işlerine iade edilmelidir.
İşe iade talebiyle açlık grevine başlayan ve açlık grevinin kritik eşiğinde olan, sağlık durumları kötüleşen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutukluluk halleri derhal sonlandırılmalı, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan, bir an önce görevlerine iade edilmeleri sağlanmalıdır.
Herkes için ulaşılabilir, eşit, parasız kamusal hizmet sağlanmalıdır.
Kıdem tazminatı hakkının, iş güvencesinin gaspına son verilmeli; herkes için güvenceli iş, güvenceli gelecek ve insanca yaşanacak ücret sağlanmalıdır.
Demokratik ve barışçıl yollarla hakkını arayanlara yönelik şiddet son bulmalıdır.
Toplumsal barışın, bir arada yaşamın kurulduğu, demokratik, laik bir ülkede yaşamak hepimizin hakkıdır!
Hayır Diyerek Adalet İçin Yollara Düşenler Bu Zorba Düzeni Yenecektir!
Emeğimize, çalışma ve yaşam hakkımıza yönelen, gerici-mezhepçi bir toplumsal yapı inşası için OHAL ve KHK rejiminin süreklileştirilmesine hayır diyoruz.
Biz tüm renkleri ve çeşitliliği ile anayasa değişikliğine Hayır diyen milyonlarız.
Adalet için yollara düşen, asfaltları aşındıran, herkes için adalet isteyen milyonlarız.
Derelerine, ormanlarına, doğasına sahip çıkan halkız biz.
“Savaşa hayır, barış hemen şimdi” diyenleriz.
AKP’nin emek düşmanı politikalarına karşı sesini yükselten emekçileriz.
Emeğine, bedenine sahip çıkan, mücadelenin en önünde yer alan kadınlarız.
Bizler DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak geleceğimizi ipotek altına almaya çalışan bu adaletsiz düzene karşı geçmişten, mücadele birikimimizden aldığımız güçle OHAL/KHK rejimine karşı mücadeleyi yükselteceğiz.
Taleplerimiz karşılanana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Tüm renkleriyle Hayır’ı kazanan, adalet talebiyle yan yana yürüyen herkesi, bulundukları alanlarda emeğin taleplerini, barış içinde bir arada yaşam, laik, demokratik Türkiye mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.
Herkes İçin Adalet İstiyoruz!
OHAL/KHKlar Gidecek, Biz Kalacağız!
DİSK – KESK – TMMOB – TTB