Kalamış yat limanının özelleştirilmesi: Mahkememe oyçokluğuyla davayı reddetti
Danıştay, Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın imar planlarının değiştirilerek işletme hakkının 40 yıl daha özelleştirilmesiyle ilgili ihalenin iptali için açtığımız davayı Mimarlar Odası’nın kuruluş amaçlarıyla ilgisi bulunmadığını öne sürerek reddetti. Karara muhalefet eden mahkeme üyesiyse Oda’nın dava açma ehliyetinin bulunduğunu belirterek davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiğini aktardı.
Danıştay 13. Daire kararında, TMMOB Mimarlar Odası’nın dava konusu işlem ile arasında somut, güncel ve meşru bir menfaat alâkasının bulunmadığı ve menfaatinin etkilenmediği savunuldu. Dava konusu işlemin Oda’nın ve mimarlık mesleği mensuplarının ne tür bir menfaatini ihlâl ettiğinin açık, anlaşılır ve somut bir biçimde ortaya koyulamadığını öne süren Daire, davanın Oda’nın kuruluş amaçlarıyla bir ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddine karar verdi.
Karara bir üye hâkim muhalif kaldı. Üye hâkim muhalefet şerhinde, Mimarlar Odası’nın söz konusu davayı açma gerekçelerini sıralayarak bu iddiaların Oda’nın meslekî faaliyet alanıyla ilgili olması nedeniyle dava konusu işlemle mâkûl menfaat ilgisinin ve dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğunu aktardı. Üye hâkim, bu nedenle davanın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiğini belirtti.
Ne olmuştu?
Yat limanının özelleştirilmesi ile ilgili karar 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK), 115 bin 821 metrekarelik dolgu alanı ve 319 bin 306 metrekarelik iki yat limanı olmak üzere toplam 435 bin 128 metrekare yüzölçümlü alanı özelleştirecekti. ÖYK sonradan yapılaşmaya açılacak alanı 478 bin 507 metrekareye çıkardı.
Bunun ardından Kadıköy Belediyesi, mahalle sakinleri ile Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası kararın iptali için Özelleştirme Yüksek Kurulu’na itirazda bulundu, ancak itirazlar reddedildi. Bunun üzerine imar planının iptaliyle ilgili dava Danıştay 6. İdare Mahkemesi’ne taşındı. Dava kapsamında alınan bilirkişi raporunda Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu düzenlenmediği için “imar planlarının iptaline karar verilmesinin uygun olacağını” belirtilmişti, ancak mahkeme raporu dikkate almayarak davayı reddetti. Sadece yüzen iskele alanlarının emsale katılmasına yönelik yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası bu karara itiraz etti. Bunun üzerine dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşındı. Kurul, kararda planlarda hukuka aykırılık bulunmadığını belirtti ve bir önceki yüzen iskele planlarıyla ilgili kararından da geri döndü. Böylece yüzen iskele de imar planına dâhil edildi ve deniz alanının yapılaşmaya açılmasına olanak sağlandı.
Öte yandan yat limanı için hazırlanan imar planlarının iptal edilmesini isteyen 32 Kadıköylü yurttaş, Şubat 2021’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.
Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın işletme hakkı bilindiği üzere Koç Holding’e verilmişti. Limanın kullanım süresi dolunca söz konusu alanla ilgili yeni bir imar planı yapıldı. Bu plana göre yat limanı, yer altı otoparkı, turizm tesisleri ve yüzen iskelelerle daha da genişletilecek.
İşletmenin devrine yönelik işlemler de imar planı değişikliğinden sonra yapıldı. 19 Ekim 2021’de yapılan özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 2 milyar 531 milyon lira ile yine Koç Holding’in bağlı ortaklığı TEK-ART Kalamış ve Fenerbahçe Marmara Turizm Tesisleri verdi. Rekabet Kurulu da 27 Ekim’de yat limanının devralınması işlemini onayladı. İmar planı değişikliği ile Koç Holding’e bağlı ortağı olan şirket, yat limanında daha fazla alanı ticarileştirecek ve halkın kıyıya ücretsiz ulaşımının önüne bir engel daha çıkaracaktı.
Söz konusu yat limanı doğal sit alanı özelliği bulunan Fenerbahçe Yarımadası’nın komşuluğunda bulunuyor. Limanın yeni imar planı ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu düzenlenmemesi söz konusu alanın koruma/kullanma dengesinin nasıl belirlendiği konusunda şüphe yaratıyor.
Söz konusu imar planı hayata geçirilirse kıyı siluetinin bozulmasına, biyolojik ve kimyasal kirliliğe, deniz alanında ekolojik dengenin bozulmasına, doğal su akımlarının ortadan kalkmasına, yelken sporunun yoğun olarak yapıldığı alanın küçülmesine, inşaat yoğunluğu ile ilave gündüz nüfusu ve taşıt yoğunluğuna, doğal yaşamın tehlikeye girmesine ve hava koridorunun kesilmesine neden olacak.