- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Bildirisi
- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
Haliçport üzerinden sermaye, devlet ve toplumun işbirliği ile gerçekleşen topyekûn dönüşümü sorgulamak!
Günümüz dünyasında sermayenin coğrafi hareketliliği kentsel mekânın yeniden düzenlenmesiyle sonuçlanıyor. Bu düzenlemenin arka planı birçok kavramı barındırıyor ve maddi, sembolik değerlerinin yüklendiği kentsel mega projeler küresel dünyayla bütünleşmenin fırsatı olarak sunuluyor. Bu projeler, bugünün yeni birikim rejiminin, eskimiş düzenleme tarzları tarafından engellendiği iddia edilerek yeni kurumsal düzenlemelere gerekçe ediliyor. İlişkilerin yeniden düzenlenmesi ve daha önce olmayan kuralların sistem ile uyumlaştırılması gözümüzün önünde gerçekleşiyor. Dolayısıyla bütün bu süreç, iktidarın uygulama biçiminin adeta sistemin kendisi olarak algılandığı bir hale dönüşüyor. İstisna halin egemen hale getirilmesi, olağanlaştırılması, bizleri oluşan bu yeni değerlerin sorgulanır olmasından uzaklaştırıyor. Mekân düzenlemeyle sorumlu olan bizler bu sorgulamaları yaptığımızda ise çok katmanlı sorunlar birbiriyle iç içe geçerek önümüze geliyor.
Oysa biz meslek insanları için Haliçport da diğer mega projeler gibi, bir yönüyle kent planlama-tasarım ilişkilerinin sorgulandığı, diğer yönüyleyse koruma kültürü, kültürel miras kavramlarının nasıl araçsallaştırıldığını gösteren keskin örnekler olarak karşımızda duruyor. Büyük ölçekli kentsel bir yatırıma indirgenebilecek bu “mekânsal dönüşüm” sürecinin aslında sermaye, devlet ve toplumun iş birliği ile gerçekleşen “topyekûn bir dönüşüm” olduğunu unutmadan meslek alanımızın çekincelerini açıklamak gerekir.
Öncelikle kabul edilmelidir ki; planlama eyleminin günümüz toplumunun esenliğini öncelemesi ve aynı zamanda da gelecek kuşağın yararı gözetilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Hal böyle olunca mevcut kaynakların çok dikkatli kullanılması gerektiği açıktır. Bunlar doğal birer değer, birer kültür varlığı olarak tanımlanmışlarsa durum daha da kritiktir; bu varlıkların kullanım ve müdahale kararlarının çok büyük bir hassasiyetle oluşturulması beklenir. Bunun da ötesinde bu varlıklar kamunun ortak malıysa, bir müştereklik söz konusuysa bu hassasiyet daha da büyür. Bu varlıkları topyekûn dönüşümün malzemesi haline getirmek tam da bu nedenle doğru bir karar olamaz. Haliç gibi bir coğrafyada tersane gibi bir üretim ve teknoloji kültürünü asırlar öncesinden bugüne getirmişseniz bugünkü topluma sunmanız ve gelecek kuşağa iletmek üzere tedbir almanız gerekir. Haliçport Projesi bunların tam tersine, özelleştirilmiş, ticarileştirilmiş ve müşterek olmaktan çıkartılmış, adeta sınırları içine hapsedilmiştir.
İktidarın uygulama biçiminin, sistemin kendisi olarak algılanmaya başlaması, istisna halin egemen hale gelmesi bu sürecin en kritik konularından biridir. Plan kararlarının mekâna yansımasını kentsel tasarım ile düzenlemek özü itibariyle mekânın ayrıntıda analizini ve ölçekler arası geri beslemeleri yaratması beklenir. Fakat küresel dünyayla bütünleşmenin fırsatı olarak sunulan ve maddi, sembolik değerler yüklenen kentsel mega projeler, planlama sürecinde yaratılan istisna durumlarla, kendilerini yeni kurumsal denetlemelerin bile dışında bırakabiliyor. Böylelikle kentsel tasarım projeleri birdenbire planlama hiyerarşisi içindeki onay aşamalarını devre dışı bırakmanın aracı haline gelebiliyor. Aynı kapsamda korumanın birinci derece sorumlu kurumu olan koruma kurulları da yeni istisna durumlar tanımlanarak kolaylıkla aşılabilecek kurumlar haline getiriliyor. Dolayısıyla sistem sadece ekonomik bir değer alışverişi olmaktan çıkarak değerler sisteminin yeniden inşasına dönüşüyor.
Bu süreçte farklı kimliklerle yer alarak değiş tokuşu gerçekleştirenlerin meslek ahlakı ile sınavının pek de iyi geçmeyeceğini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Planlama-kentsel tasarım sürecinde onay aşamalarını devre dışı bırakmanın istisna koşullarını yazan meslek insanları, bu istisna duruma uygun projelendirme yapan profesyoneller, bu sürecin içeriğini sorgulamayıp yeni kurumsal düzenlemeye uygunluğuna bakmakla yetinen kamu denetim mekanizması mensupları, bu topyekûn dönüşümde neye hizmet ettiklerini durup düşünmelidirler.
Davet ediyoruz!
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi