1.8.6.3. Tarihî Yarımada (Suriçi) Planlaması

Tarihî Yarımada'nın tamamının İstanbul 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından, 12.07.1995 tarih ve 6848 sayılı kararı ile Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmesinden sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmaları başlatılmıştır. Bu süreçte, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini almak amacıyla 1997 yılında iki bilgilendirme toplantısı düzenlenmiş olup, bu toplantılara Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de katılmış ve ayrıca, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı'na ilişkin şube görüşleri bir rapor halinde derlenerek 5.11.1997 tarihli bir ön yazı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne iletilmiştir. Bu raporda, planlama sürecine ve bu süreç içinde -eğer gerçekten isteniyorsa- katılımın nasıl olması gerektiğine ilişkin genel bir bakıştan planlama yöntemine, plan analiz çalışmalarından plan kararlarına ve plan ölçeğine kadar birçok konu ana hatlarıyla ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Bu tarihten sonra da, Suriçi planlama sürecine ilişkin herhangi bir bilgi alınamamış; konu, 2002 yılının sonlarında, çalışmaların bir rapor halinde derlendiği ve onay aşamasına gelmiş olduğu bilgisinin alınmasıyla tekrar gündeme gelmiştir. Oluşturulan bir komisyonun çalışma raporunu değerlendirmesinin ardından, talep üzerine, 17.12.2003 tarihinde Planlama ve İmar Müdürlüğü bir sunum yapmış ve 22.12.2002 tarihli Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu toplantısında da konu gündeme getirilmiştir. Ancak, kısıtlı bir zaman dilimi içinde gerçekleştirilen bu toplantılarda edinilen bilgilerin yeterli bir değerlendirme yapmaya yetecek düzeyde olamaması ve bazı konulardaki muğlaklıklar nedeniyle, ek bilgi ve verilere ihtiyaç duyulmuş, açıklanmasına gereksinim duyulan konular özetlenerek, 20.01.2003 tarihli bir yazı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Planlama Müdürlüğü'ne iletilmiştir. Yazımız, 27.02.2003 tarihli yazı ile cevaplandırılmıştır. Planlama süreci ve plan hakkında edinmiş olduğumuz bilgiler çerçevesinde, konuyla ilgili çalışma gurubunun hazırlamış olduğu "İstanbul Tarihî Yarımada (Suriçi) Koruma Amaçlı İmar Planı Çalışmaları Üzerine Görüşler-Değerlendirmeler" başlıklı rapor, 08.04.2003 tarihli bir ön yazı ile İmar ve Planlama Daire Başkanlığı'na iletilmiştir.
1/1000 planlar ile ilgili olarak ise, Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca, yapılmakta olan çalışmalar hakkında düzenlenen iki bilgilendirme toplantısına katılarak görüşlerimiz aktarılmış, yapılan çalışmalara ilişkin bazı bilgi ve belgeler de tarafımıza verilmiştir. Henüz kesinleşmemiş ve plan notları da hazırlanmamış olduğundan, bu planlar üzerinde yapılan ön çalışmalar da henüz yeterli ve kesin bilgilere dayanmaktan uzaktır. Görülen odur ki, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin önümüzdeki çalışma dönemindeki öncelikli çalışma alanlarından birini de Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı oluşturacaktır.

20.01.2003 / 23.06.0054

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Planlama ve İmar Daire Başkanlığı'na


Sayın yönetici,
Belediyenizce yapılmakta olan Tarihî Yarımada (Suriçi) Koruma Planlaması hakkında, Mimarlar Odası'nın görüş ve önerileri ile plan taslağı üzerindeki değerlendirmelerini tarafınıza kapsamlı bir rapor halinde sunmak üzere inceleme ve hazırlık çalışmaları için görevlendirdiğimiz komisyonumuz, belirtilen çalışmayı sonuçlandırabilmek için plan taslağı üzerinde tereddüde düşülen bazı konulara açıklık getirilmesi ihtiyacını duymuştur.
Bu konuda Komisyonumuzca hazırlanan ve tereddüde düşülen hususlar ile kimi yanıt beklenen soruları içeren metin ekte bilgi ve değerlendirmelerinize sunulmakta olup, mümkünse 31.01.2003 tarihine kadar bu konulardaki açıklamaların tarafımıza iletilmesi halinde, plan hakkındaki raporumuzu, verilecek yanıtlara ve açıklamalara göre tamamlayarak Başkanlığınıza takdim edeceğimizi bilgi edinmenizi dilerim
Saygılarımla,

Eyüp MUHCU
Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı

Eki : Suriçi Koruma Planlaması Hakkında
Komisyonumuzun açıklanmasına ihtiyaç duyduğu konular

TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi

Suriçi Koruma Planlaması İnceleme-Değerlendirme Komisyonu Çalışmalarında Tereddüde Düşülen ve Bilgilenme Gereği Duyulan Konular (Ocak - 2003)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde tamamlanma aşamasına getirildiği belirtilen Suriçi Koruma Planı hakkında Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin görüşüne veri oluşturacak inceleme raporunu hazırlamak üzere görevlendirilen komisyonumuz; bu amaçla sürdürdüğü toplantıların son yapılan oturumunda, bu görüşü olgunlaştırabilmek için eldeki veriler (Plan raporları ve notları -Belediyede katılınan toplantılardaki açıklamalar ve sadece belediyede görülebilen plan paftaları üzerinde kısa sürelerle yapılan incelemeler…) dışında ek bilgi ve değerlendirmelere gereksinme duymuş olup, bunlar hakkında Belediye planlama grubu ve sorumlularınca yapılacak açıklamalardan sonra nihai raporun hazırlanabileceği kararına varmıştır.
Söz konusu tereddütler ile açıklanmasına gereksinme duyulan konular özetle şunlardır:
1. Analiz çalışmalarında "Sur dışı" etkileşimler de irdelenerek plan kararlarına veri alınmış mıdır?
Özellikle arazi tespitleri, yerüstü envanter çalışmaları ve anketler başta olmak üzere, analiz çalışmaları oldukça ileri düzeyde görülmektedir. Ancak, bunlar, bilgilendiğimiz kadarıyla sadece Suriçi'ne yöneliktir. Tarihî Yarımada'yı çevresel bütünlüğü içinde ele alan, gerek İstanbul bütünü ile, gerekse yakın çevresiyle ilişkini -başta ulaşım ağı ve bağlantıları olmak üzere- karşılıklı etkileşim çerçevesinde irdeleyen analiz çalışmaları yapılmış mıdır ve varsa sonuçları plan kararlarına nasıl yansıtılmıştır?
2. Yeni saptanmış kültür varlıklarının "tescil" işlemleri tamamlanmış mıdır?
Elimizdeki çalışmada (plan raporunda), Suriçi'nde, toprak üzerinde olmakla birlikte henüz tescili yapılmamış 1041 adet anıt eser ile 1869 adet sivil mimarlık örneğinin tespitinin yapılmış olduğu ve "tescilinin önerildiği" belirtilmektedir. Bilindiği gibi, 2863 sayılı yasa gereğince, bu tespitlerin, Koruma Kurulu'nca da tescili zorunludur. Koruma amaçlı imar planı onaylanmadan önce bu tescillerin kesinlikle tamamlanmış olması gerektiğinden, konu hangi aşamadadır?
3. Arkeolojik dokunun tespiti ve değerlendirilmesi yeterli görünmüyor; plan, bu kadarla yetinilerek mi sonuçlandırılacaktır?
Suriçi'nin tamamı "Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı" olarak ilan edilmiş olmasına karşın, Çalışma Raporu'na yansıdığı kadarıyla, planlama sürecinde veri alınan analiz çalışmalarının tüm paftaları yerüstü tespitleri ile ilgilidir. (Çalışma Raporu'nda, yer altı ile ilgili olarak sadece, Eminönü'nde 96, Fatih'te ise 41 tescilli yer altı eserinin bulunduğu bilgisi yer almaktadır.) Raporun "plan senaryoları" ile "plan yaklaşımı" bölümlerinde de, arkeolojik değerlere ilişkin hiçbir yaklaşım yer almamaktadır.
Oysa bilindiği gibi, Suriçi, neredeyse her kazılan yerden ortaya çıkan çok zengin bir arkeolojik birikime sahiptir ve tescilli yer altı eserleri ise bunların ortaya çıkarılabilmiş çok az bir kısmını ifade etmektedir. Bunun yanı sıra, inşaat hafriyatları sırasında tesadüfen ortaya çıkan kalıntılar da çoklukla tahrip edilmektedir. Bu nedenle, Suriçi'nin arkeolojik zenginliklerinin önceden belirlenmesi, bunların temel kazıları sırasında tesadüfen ortaya çıkarılarak tahrip ya da yok edilmesinin önüne geçmenin en doğru yöntemi olduğu kadar, önceden koruyucu plan kararları oluşturabilmenin de en geçerli yoludur. Bugün, yeraltının tespiti bilimsel yöntemlerle yapılmakta ve doğal zemine kadar tüm yer altı katmanlarını tabaka tabaka ortaya koyan sistemlerle arkeolojik kalıntılar detaylı olarak tespit edilebilmektedir.
Sürdürülen planlama çalışmalarında, mevcut tescilli yer altı zenginliklerinin dışında bir envanter çalışması yapılması söz konusu mudur? Çalışma Raporu'na yansımamış olan, bitmiş ya da sürdürülmekte olan bir çalışma mevcut mudur? Mevcut arkeolojik park alanının plana işlenmesi dışında, Suriçi'nin bir "Arkeolojik Sit Alanı" olduğu gerçeğinin plana nasıl yansıtılması düşünülmektedir?
4. Farklı ölçeklerdeki planların bütünlük içinde üretilmesi hedeflenmekte midir; yoksa, hazırlık ve onay sürecinde "ölçek hiyerarşisi" mi izlenecektir?
İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca tespit edilen Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları'na göre, 1/5000, 1/1000, 1/500, 1/200 ölçekli planların bir bütün içinde hazırlanması, yani birlikte yapılması gerekmektedir. Çalışma Raporu'nda ise 1/5000 ve 1/1000 planların birlikte hazırlandığı ifade edilmektedir.
Suriçi'nin 1/5000 planını tek başına incelemek ve değerlendirmek -çok genel doğrular dışında- 1/500 veya 1/1000 planlar olmadan, (yani, gereken yerlerde parsel ölçeğine inilmeden) sağlıklı bir biçimde yapılamıyor. Bu durumda ve en azından; "1/5000 planlar ile 1/1000 planlar, onay için Koruma Kurulu'na ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'ne, "birlikte sunulacak" şekilde hazırlanmakta mıdır?

Koruma Amaçlı Planlarda "Yasal" Ölçekler Gözetilmelidir;
Öte yandan 2863 sayılı yasadaki "Koruma Amaçlı Plan" tanımına uygun ölçek 1/5000 olmadığından, bu ölçekte hazırlanmış planın yasada öngörülenin dışında bir "plan çalışması" şeklinde değerlendirilerek, asıl gerekli ve zorunlu olan 1/1000 ve 1/500 gibi ölçeklerdeki planlarla onay ve yürürlük aşamalarının tamamlanması zorunlu olacağından; buna yönelik de bir hazırlığın hangi aşamada olduğu konusunda bilgilendirmenin yapılması beklenmektedir.
5. Suriçini transit trafik baskısından ve ulaşım kesişmelerinden arındırma ilkesine yönelik önlemler hangileridir?
Tarihi Yarımada'nın transit trafikten arındırılması hedefi, Koruma Kurulu'nun geçiş dönemi yapılaşma koşullarından biridir ve Tarihi Yarımada'nın korunarak yaşatılabilmesi için en temel kabullerden biri olan bu koşul, gerek Plan Senaryoları'nda, gerekse Plan Yaklaşımı'nda da vurgulanmaktadır. Açıktır ki bu kabul, Suriçi'ndeki mevcut transit trafik yollarının kapasitesinin azaltılması ve transit trafik yaratan ulaşım kararlarının değiştirilmesinin yanı sıra, Suriçi'ni geçiş için kullandıran yeni ulaşım kararlarına da kesinlikle izin verilmemesini zorunlu kılmaktadır. Planda, bu hedefi gerçekleştirmeye yönelik hangi kararlar alınmıştır? Bu çerçevede, Yenikapı'daki Feribot İskelesi ve Taksim-Yenikapı metro hattı projesi nasıl değerlendirilmektedir?
6. Otomobilin tarihî doku içinde yarattığı risklere ve otopark tahribatlarına karşı planda hangi önlemler alınmıştır?
Ayrıca, genelde Suriçi'nde otomobili özendirmeyecek ve yayalaştırmaları azami oranlara çıkartacak ne gibi kararlar alındığı da planda ve raporlarında belirsizdir. Örneğin, otomobil baskısına karşı önlemler arasında, Sirkeci'deki arabalı vapur iskelesinin gözden geçirilmesi; araçların tarihi dokular içine girmesini özendiren otopark uygulamalarına sınırlama getirilmesi vb. önlemler konusunda plan hangi kararları içermektedir?
Nitekim, Plan Yaklaşımı'nda da "mevcut lastik tekerlekli ulaşım sisteminin otoparklarla entegre edilerek tarihi mekânlar üzerindeki taşıt baskısının sınırlandırılmasının sağlanması" bir hedef olarak ortaya konmaktadır. Burada, otoparkların açık ya da kapalı otopark olup olmadığı belirtilmemiştir. Suriçi'ne katlı otopark, yer altı otoparkı yapılmasını son derece sakıncalı bulmaktayız. Planda bu soruna nasıl yaklaşılmaktadır? Suriçi'nde katlı otoparka izin verilecek midir? Şayet verilecek ise, yer altı envanterinin sadece bir kısmı bilindiğine göre, yer altı otoparklarının yeri nasıl belirlenecektir ve zengin arkeolojik kalıntılara verebileceği ciddi tahribatın nasıl önlenebileceği düşünülmektedir?
7. Metropole servis veren fonksiyonların Sur dışına çıkartılması için plan kararlarında hangi önlemler yer almaktadır?
İstanbul metropoliten alanının tümüne ve hatta Türkiye geneline hizmet veren fonksiyonların Suriçi'ne yoğun bir insan ve taşıt trafiği çektiği ve bunun da, Suriçi'nin korunarak yaşatılmasındaki olumsuz etkileri artık herkes tarafından kabul eden bir gerçektir. Bu anlamda, her gün biraz daha genişleyen hastaneler, genişleme ihtiyacındaki üniversite, İstanbul Adliyesi, Emniyet Müdürlüğü, Defterdarlık, Vergi Dairesi vb idari hizmet binaları, Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planlama çalışmalarında ciddi biçimde yeniden değerlendirilmesi ve karar üretilmesi gereken hizmet fonksiyonlarıdır. Bu konuda karar üretmek için de, bu tür metropoliten fonksiyonların Suriçi'ne çektiği günlük insan ve trafik yükünün analizinin yapılması ilk koşuldur. Çalışma Raporu'nda bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır.
Plan analiz çalışmaları çerçevesinde, Suriçi'ndeki İstanbul ve Türkiye çapında hizmet veren sağlık, eğitim, idare vb fonksiyonların Suriçi'ne çektiği insan ve trafik yüküne iliksin nasıl bir çalışma yapılmıştır ve sonuçları nelerdir? Bu çalışma sonucunda, Suriçi'nden dışarı çıkartılması gerekli görülen veya mevcut tarihsel geleneksel nüvesiyle Suriçi'nde kalacak ancak genişlemesine izin verilmeyecek hizmet fonksiyonları tespit edilmiş midir ve bunlar nelerdir?
8. Turizm işlevi için yeni tesisler yerine mevcut ve karakterli yapıların değerlendirilmesini özendirecek plan kararları var mıdır; pansiyonculuğun teşviki öngörülmekte midir?
Suriçi'ne getirilecek turizm fonksiyonu çerçevesinde, konaklama kapasitesi ne olarak düşünülmektedir? Konaklama kapasitesi ile konut nüfusu arasındaki denge nasıl kurulacaktır?
Raporun plan yaklaşımı bölümünde, planlama ilkeleri arasında, "turizmin konut alanlarını teşvik edici nitelikte küçük ölçekli konaklama birimleri halinde gerçekleştirilmesini sağlayıcı kararların alınması"ndan bahsedilmektedir. Bundan kastedilen, pansiyonculuk ağırlıklı bir konaklama mıdır?
Konaklama fonksiyonunun mevcut yapılar değerlendirilerek gerçekleştirilmesi, yeni otellerin yapımına izin verilmemesi, otel ihtiyacının uygun tarihi yapıların değerlendirilerek karşılanması en uygun çözüm olarak görülmektedir. Aksi takdirde, Suriçi'nin turizm için cazip bir konaklama alanına dönüşmesi konut alanlarını tehdit edici boyutlara dönüşebilir ve büyük-uygunsuz kütleleri dayatabilecek çok yıldızlı oteller baskınına dönüşebilecek kontrolsüz bir turizm gelişmesi Suriçi'nde ciddi tahribatlara da yol açabilir.
Bu konudaki planlama politikaları nelerdir ve plana nasıl yansıtılmıştır?
9. Tarihî siluetin korunması, planın "her ölçekteki" ana kararı olmalıdır; bu ilkenin 1/5000'den itibaren alt ölçeklere taşınması kuralı gözetilmiş midir?
Çalışma Raporu'nun plan yaklaşımı bölümünde +40 ve +50 rakım sınırlarına değinilmekte, ancak irtifa sınırlaması için alt ölçekli planlara atıf yapılmaktadır. 1/5000 planını, 1/1000 planla birlikte üretildiği ifade edilen bir planlama sürecinde, böylesi bir notun nedeni anlaşılamamaktadır.
1/5000 planda, 1/1000 ve daha alt ölçekli planlarda üretilen kanalların -hele +40 ve+50 kotlarındaki gabari sınırlanması gibi Suriçi'nin siluetini belirlemede son derece etkili bir kararın- yansıması gerekmektedir. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir? Alt ölçekli çalışmalarda siluetle ilgili detaylı çalışmalar yapıldığı ifade edilmiş olduğuna göre, +40 ve +50 kotları üzeri gabari sınırlanması ile ilgili plan kararları nelerdir?
Ayrıca, plan yaklaşımı bölümündeki +40 ve +50 kotları ile ilgili 1 notta, bu notun "konut alanları" için olduğunun ifade edilmiş olması, eğer bir yazım hatası değilse, ciddi bir tehlike doğuracaktır. +40 ve +50 kotları ile ilgili getirilecek gabari sadece konutlar için mi düşünülmektedir; bu kotlar üzerine yapılacak tüm yapılar için aynı kısıtlama geçerli olmayacak mıdır?.
10. Suriçi'ndeki nüfusun azaltılması hedefi ile "ek yeni konut kapasitesi yaratma" yönündeki plan kararları çelişmektedir.
Suriçi'nin nüfusu, 2000 yılı sonuçlarına göre 469.539 kişidir. Aktarılan bilgiye göre ise, plan nüfusu 363.200 kişidir. Yani Suriçi'nin nüfusu azaltılmaktadır. Oysa, Çalışma Raporu'nun plan yaklaşımı bölümünde, "gece-gündüz nüfus dengesini gözetir şekilde konut alanlarının artırılması" bir plan ilkesi olarak yer almaktadır. Raporda ayrıca Suriçi'ndeki mevcut 55.000 adet parsel üzerinde 49.183 binanın bulunduğu, bunların 11.139'unun tek katlı, 8.662 tanesinin ise 2 katlı olduğu bilgisi de yer almaktadır ki, bu durumda, 6.817 boş parsel ile 1 ve 2 katlı binaların bulunduğu parsellerin bir kısmına yeni binalar yapılabileceği ortadadır. Bunların da herhalde tamamı konut dışı fonksiyonlar olmayacaktır. Bu durumda, Çalışma Raporu'nda yer alan bilgiler ve plan ilkesi ile, açıklanan plan nüfusunun (gece nüfusu) mevcudun çok altında olması açık bir çelişki yaratmaktadır. Bu nüfus hesabının neye göre ve nasıl yapıldığı anlaşılamamaktadır. Bu nüfus azalması nasıl sağlanacaktır? Konut alanlarında fonksiyon değişikliği getirilerek (Rapordaki plan ilkesinin aksine) bazı konut bölgelerinin boşaltılması mı, yoksa tarihi dokuyu bozduğu düşünülen oldukça yüksek sayıda bir konut stoğunda yıkım mı düşünülmektedir?

Tarihî Yerleşmede "hedef" nüfus, "doymuş" nüfus olmalıdır;
Öte yandan, incelenen plan ve notlarında, herhangi bir yeni yerleşme planlaması ilkesine uygun olarak "hedef" nüfusun belirlenmesi ve buna bağlı olarak da yeni "yapı yoğunluğunun" saptanarak ilave yapılaşma oranlarının saptanması yöntemi görülmektedir. Oysa, tarihi yerleşmelerde ve özellikle de Suriçi gibi 2000 yıllık bir kent dokusu ile izlerinin yitirilmeden kullanımının hedeflendiği bir kentsel ve arkeolojik sit içinde, bu yöntem yerine, mevcut ve eski doku ile uyumlu yapı sınırları içinde "doymuş nüfusun" esas alınması gerekir. Planlama gurubunun bu konudaki yaklaşımı da merak edilmektedir.
11. Plan hedeflerini destekleyecek ve koruma ilkelerinin yaşama geçmesini güçlendirecek "ek politikalar" ve yeni yasal-kurumsal yapılanmalar hakkında yeterli açıklık ve tanımlamalar yoktur.
Suriçi'nin korunması ve yaşatılması sadece kağıt üzerine çizili bir koruma planı ile sağlanamaz. Bu, çok ciddi bir projedir ve koruma amaçlı imar planı da bu projenin sadece bir parçasıdır. Uygulama politikaları ile ve yeterli kaynaklarlarla desteklenmeyen bir koruma planı kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur.
Nitekim, Çalışma Raporu'nun plan yaklaşımı bölümünde de politikalardan bahsedilmektedir. Ancak bu politikaların nasıl hayata geçirileceği, bunun araçlarının neler olacağı açık değildir. Suriçi gibi dünya hazinesi bir alanda, üstelik de ciddi desantralizasyon ve rehabilitasyon çalışmalarını öneren bir planlama yaklaşımında, planın uygulama politikalarının, araçlarının, yasal alt yapısının ve finans kaynaklarının hiç ele alınmamış olması düşünülemez. (İmar mevzuatına göre imar planlarının yapımı sırasında uyulması gereken İller Bankası'nın "İmar Planlarının Düzenlenmesi İle İlgili Teknik Şartlaşma"sında yer alan ve herhangi sıradan bir yerleşmede bile yapılması gereken çalışmalardan biri de, "kentin plan uygulaması için bütçesinden ayrılabilecek mali kaynakların topluca incelenip değerlendirilmesi"dir) Ancak bu ve benzeri uygulama araçları hakkında Çalışma Raporu'nda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
12. Suriçi'nin "Sur dışı etkilenme kuşağı" da planlama alanı içinde değerlendirilerek, koruma karşıtı bir "kuşatma" riskine karşı bu aşamada yeterli önlem alınmış mıdır?
Tarihî Yarımada'nın geçmişten gelen kentsel yerleşim ilişkileri ve eski dokusu, Marmara-Haliç arasındaki "Sur dışı" kuşakta da devam ettiğinden, bu alanın da Sit alanıyla bütünsellik içinde bir "etkilenme-geçiş bölgesi" olarak aynı planlama çalışması kapsamında ele alınması ilkesi, plana güçlü olarak yansıtılmalıdır.
Özellikle eski deri imalathanelerinin yakın geçmişte kaldırılmasıyla ortaya çıkan geniş "Kazlıçeşme" alanındaki, Suriçi silueti ve dokusuyla uyumsuz olası yeni yapılaşma eğilimlerine karşı da bu ilke güncel önem kazanmıştır. Ayrıca bu kuşakta kuzeye doğru tarihi hastane binaları, İstanbul'un en eski ve anıtsal mezarlıkları ile Haliç'e doğru Eyüp'e mücavir kültür varlıkları yer almaktadır.
Tarihî Yarımada için "risk" oluşturan Suriçi-yer altı metro güzergâhındaki arkeolojik engellerle somutlanan açmazı gidermek üzere, Marmara banliyö hattına bağlantılı Zeytinburnu-Haliç-Taksim vb. gibi yeni raylı sistem alternatiflerini de değerlendirecek bir planlama hedefi için de Sur dışı mücavir kuşağın koruma amaçlı imar bağlantılarına kavuşturulması ihmal edilmemelidir. Planlama Grubu'nun bu konuda da karar ve eğilimlerini öğrenmek yararlı olacaktır.

Sonuç
Komisyonumuz; yukarıdaki tereddüt konularında yapılacak açıklamalar ışığında Suriçi Planlamasıyla ilgili nihai raporunu hazırlayacak ve değerlendirmelere sunacaktır. Bu aşamada, inceleme ve görüş üretme çalışmamızın daha da sağlıklı olabilmesi için, tamamlanma aşamasında olduğu belirtilen plan paftalarından bir takımın Mimarlar Odası'na da verilmesinin önemi ve yararının ilgililere bir kez daha anımsatılmasını diliyoruz.

Planlama ve İmar Md. nün 27.02.2003 tarihli yazısı - 4.3.2003 tarih ve 23.06.0354 no ile kaydımıza girmiş

08.04.2003 / 23.06.0282

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı'na / İSTANBUL

Konu: 1/5000 ölçekli Tarihî Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı hk.
Belediyeniz planlama bürosunca hazırlanmış olan 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile ilgili görüş ve değerlendirmelerimizi içeren raporumuz ektedir.
Gereği için bilgilerinize sunarız. Saygılarımla,

Eyüp Muhcu
Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı

Ekleri:
1. Rapor
2. 20.01.2003 tarih ve 23.06.0054 sayılı yazımız
3. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün 27.02.2003 tarih ve 12734-41-030-100/512 sayılı yazısı


Dağıtım:
Gereği için : İst. Büyükşehir Belediyesi İmar ve Planlama Daire Başkanlığı'na
Bilgi için :. Fatih Belediye Başkanlığı'na,
. Eminönü Belediye Başkanlığı'na
. İstanbul I.No.lu K.ve T.V Koruma Kurulu Müdürlüğü'ne
. İst. Büyükşehir Bld. Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı'na,

7.04.2003

İstanbul Tarihî Yarımada (Suriçi) Koruma Amaçlı İmar Planı Çalışmaları Üzerine
Görüşler-Değerlendirmeler

İlgi: a) 5.11.1997 tarih ve 97.06.0627 sayılı yazımız eki olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na gönderilen 4.11.1997 tarihli raporumuz
b) 20.01.2003 tarih ve 23.06.0054 sayılı yazımız
c) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün 27.02.2003 tarih ve 12734-41-030-100/512 sayılı yazısı

Giriş
Tarihî Yarımada'nın(Suriçi) tamamı, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 12.07.1995 tarih ve 6848 sayılı kararı ile Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilmiş ve bu karar ile, Suriçi'ndeki onaylı her türlü imar planı uygulamaları durdurulmuştur.Kurul, 02.08.1995 tarih ve 6898 sayılı kararı ile Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları'nı belirlemiş; ancak, Kurul üyelerinin değişmesinin ardından, Yapılanma Koşulları, yeni Kurul'un 04.09.1996 tarih ve 7891 sayılı kararı ile yeniden düzenlenmiştir.
Bu süreçte İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce Suriçi'nin 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmalarına başlanmış; bu çerçevede, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini almak üzere, 26.08.1997 ve 30.09.1997 tarihlerinde iki bilgilendirme toplantısı düzenlenmiştir. Kurum ve kuruluşların plana ve plan ön çalışmalarına ilişkin görüş ve eleştirilerini ilettikleri bu toplantılara Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de katılmış ve bu konudaki şube görüşleri her iki toplantıda da dile getirilmiştir. Bu toplantıların ardından, Belediye'nin ayrıca yazılı bir görüş de talep etmesi üzerine, "1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı"na ilişkin şube görüşleri bir rapor halinde derlenmiş ve bu rapor, 05.11.1997 tarihli bir ön yazı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne iletilmiştir. Bu raporda, planlama sürecine ve bu süreç içinde -eğer gerçekten isteniyorsa- katılımın nasıl olması gerektiğine ilişkin genel bir bakıştan planlama yöntemine, plan analiz çalışmalarından plan kararlarına ve plan ölçeğine kadar bir çok konu ana hatları ile ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
O tarihten bu yana geçen 5 yılı aşkın sürenin sonunda, Suriçi planlarının onay için Belediye Meclisi'ne girmek üzere olduğu ve bu çerçevede, çalışmaların "Tarihî Yarımada (Eminönü-Fatih) Koruma Amaçlı İmar Planı Çalışma Raporu" adı altında derlendiği öğrenilmiş; bu bilgi üzerine, söz konusu çalışma Raporu'nu incelemek ve tamamlanma aşamasına geldiği ifade edilen Suriçi Koruma İmar Planı hakkında görüş oluşturmak üzere bir komisyon oluşturulmuş ve bu komisyon, Çalışma Raporu üzerinde bir ön değerlendirme yapmıştır. Bu ön değerlendirmenin ardından, 17.12.2002 tarihinde Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün yaptığı sunum ile 22.12.2002 tarihli Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu toplantısında, Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmaları hakkında bilgilendirme yapılmış ve bu çerçevede, Çalışma Raporu'nda yer almayan bazı çalışmalar da gündeme getirilmiştir. Ancak, bu toplantılarda edinilen bilgilerin yeterli bir değerlendirmeye olanak verecek açıklıkta olmaması, Belediye'de 1/5000 plan paftaları üzerinde kısıtlı sürelerde yapılabilen incelemelerin yetersiz kalması ve bazı plan kararlarındaki belirsizlikler nedeniyle, yeterli bir değerlendirme yapabilmek için ek bilgi ve verilere ihtiyaç duyulmuştur. Söz konusu tereddütler ve açıklanmasına gereksinme duyulan konular, özetlenerek, 20.01.2003 tarihli bir yazı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama ve İmar Müdürlüğü'ne iletilmiş ve yazımız, Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün 27.02.2003 tarihli yazısı ile cevaplandırılmıştır.
1997 yılında düzenlenen iki bilgilendirme toplantısının devamının gelmemesi ve elimizdeki plan raporunun "Organizasyon Şeması"nda bir Danışma Kurulu yer almış olmasına karşın bunun hayata geçirilmemiş olması nedeniyle, 1997'den bu yana devam eden planlama süreci ve plan çalışmaları hakkındaki bilgilerimiz, içinde yer alamadığımız ve artık tamamlanmış bir sürecin sonunda elde edilebilen bu bilgilerle sınırlı olmak üzere, konu şubemizce değerlendirilmiş ve görüşlerimizin yazılı bir rapor halinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne iletilmesine karar verilmiştir. Bu değerlendirmeler sırasında, 1997 tarihli raporumuzda da vurgulanmış olan bazı eksikliklerin (1/5000 ve 1/1000 planların birlikte hazırlanması ve envanter çalışması gibi) o tarihten sonraki çalışmalarda giderilmiş olduğunu görmek memnunluk verici olmakla birlikte, plan çalışmalarının vardığı son noktada, o günkü eleştirilerimize konu olan yaklaşımların ve kararların bu son çalışmada hâlâ ağırlıklı olarak geçerli olduğunu da özellikle vurgulamak isteriz. Bu anlamıyla, 1997 tarihli raporumuzun Suriçi'nin planlanmasına ilişkin vurgulamaları bugün de geçerliliğini korumaktadır ve bu anlamıyla, hazırlanan bu son rapor 1997 raporunun bir devamı ve tamamlayıcısı olarak ele alınmalıdır.
1- Planlama Süreci Ve Katılım
1997 tarihli raporumuzda planlama sürecine katılım konusu ve bunun planlamaya olumlu katkıları "GENEL YAKLAŞIM" başlığı altında, şu şekilde ifade edilmişti:
"Planda, olumlu birçok noktanın yanında olumsuz birçok nokta, özellikle de ciddi yöntem ve yaklaşım hataları yer almakta olup, uzun bir süredir devam eden çalışmaların planı değerlendirmesi istenen kurum ve kuruluşların katılımının dışında sürdürülmüş olması, yapılan çalışmanın ancak tamamlandıktan sonra ve plan onama aşamasından hemen önce görüşe açılması, olası olumlu katkıların zamanında konarak bu tür eksik ve hataların olabildiğince önlenmesi imkanlarını ortadan kaldırmıştır. Özellikle araştırma safhasındaki eksikler ve planlama yöntemi konusundaki yaklaşım hataları, planlama sürecinin tümünün baştan sona katılıma açık sürdürülmesiyle daha işin başında önlenebilecek hususlardır.
Planlamaya katılım kavramının, bitmiş bir plan hakkında görüş söylemenin çok ötesinde, planlama sürecine katılım olarak algılanması gereği açıktır. Görüşlerini, planlama sürecini yaşayarak ve böylelikle çalışma hakkında yeterli bilgiyi edinmiş olarak oluşturacaklarından dolayı, ilgili kurum ve kuruluşların plana katkılarının istenen düzeyde gerçekleşebilmesinin tek yolunun da bu olduğu açıktır."
Bu yaklaşımda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi, "planlamaya katılım" denince algılanması gereken, çalışmanın sonunda bir bilgilendirme toplantısı ile görüş almayı öngören bir planlama sürecinden çok daha farklı bir planlama sürecidir. Çalışmanın her safhasında sürekli bir bilgi ve görüş alışverişini gerekli kılan böylesi bir planlama süreci, görüşlerin ve katkıların, çalışmanın tamamlanmasından sonra değil, çalışma yapılırken ortaya konabilmesinin yolunu açacaktır. Planlamanın her safhası böylece tüm katkıları alarak ve yeterince değerlendirilerek geçilirse, sonuçta ortaya çıkan ürün de mutlaka daha farklı ve daha gelişkin olacaktır.
Bu yaklaşım şimdiye kadar maalesef hiç benimsenmemiş; "katılım", çalışma bittikten sonra, ortaya çıkan ürün hakkında görüş istenmesi olarak görülmüştür. Oysa Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün Çalışma Raporu'nda bir Organizasyon Şeması, bu şemada da bir Danışma Kurulu yer almaktadır. Bir Danışma Kurulu oluşturulması Koruma Kurulu'nun Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları arasında da yer almasına karşın, böyle bir Danışma Kurulu'nun planlama süreci içinde hayata geçirilmemiş olması büyük bir eksiklik olmuştur. Bu eksiklik, söylenecek çok şeyin zamanında söylenmesinin, verilmek istenen pek çok katkının zamanında verilmesinin önünü kesmiştir.
Planlama süreçlerinin ve bu süreçlerdeki katılım biçim ve mekanizmalarının ciddi bir biçimde irdelenmesi ve bu konuda adımlar atılması, daha sağlıklı plan kararları üretebilmenin vazgeçilmez ön koşuludur. Bunun ilk adımı da, Çalışma Raporu'nun Organizasyon Şeması'nda yer aldığı görülen Danışma Kurulu mekanizmasının tasarı olmaktan çıkıp uygulamaya geçmesi ile atılabilir.

2- Analiz Çalışmaları
- Analiz çalışmalarının ağırlığını oluşturan envanter çalışmaları ve arazi tespitleri oldukça gelişkin ve Suriçi için bugüne kadar yapılmış en ciddi çalışmadır. Elimizdeki çalışmadan, Suriçi'nde tescilli,
2089 Yerüstü anıt eser
137 Yeraltı anıt eser
4654 Sivil mimarlık örneği bulunduğu,
1031 adet yerüstü anıt eserin ise kayıp olduğu anlaşılmaktadır.
Buna karşın, toprak üzerinde olmakla birlikte, henüz tescili yapılmamış,
1041 adet anıt eser
1869 adet sivil mimarlık örneğinin tespiti yapılmış ve tescili önerilmektedir.
Bilindiği üzere, 2863 sayılı yasa gereğince, ülkemizde bulunan "Korunması Gerekli Kültürel ve Doğal Varlıklar"ın tespitini yapmak veya yaptırmak Kültür Bakanlığı'nın yetki ve sorumluluğundadır. "Yaptırmak" sözcüğünden hareket ederek, planlama ekibince önerilen yeni tespitleri yasal saysak dahi, bu tespitlerin, yeterli dokümanlar eklenmek suretiyle ve Kültür Bakanlığı aracılığı ile İstanbul I Numaralı Koruma Kurulu'na onaylatılması, yani tescil ettirilmesi zorunludur. Bu yasal işlemin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, yapılan tespitlerin yeterli olup olmadığı, özellikle "Batı Eklektitizmi Tesirli Osmanlı Mimarisi Örnekleri" veya "Doğu Eklektitizmi Tesirli Batı Mimari Örnekleri" olarak adlandırdığımız binaların seçiminde yanılgıya düşülüp düşülmediği de kuşku yaratmaktadır.
Bu tespitlerin, en kısa zamanda, Kültür Bakanlığı tespit uzmanlarınca irdelenip İstanbul I Numaralı Koruma Kurulu'na tescil ettirilmesi gerekir. İlgi (b) yazımızla, İmar ve Planlama Müdürlüğü'ne "Konunun hangi aşamada olduğu; yeni saptanmış kültür varlıklarının tescil işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığı," sorulmuş; ilgi (c) yazı ile, "İstanbul 1 no.lu K. Ve T.V.K. Kurulu'nca henüz bir inceleme ve tasdik işlemi yapılmadığı" cevabı alınmıştır. Bu cevapta, konuya ilişkin bir çalışmanın başlatılıp başlatılmadığına ve ne aşamada olduğuna ilişkin bir açıklama yer almamakla birlikte, anlaşılan odur ki, bu konuda henüz bir girişim söz konusu değildir. Oysa Koruma Amaçlı İmar Planı'nın tamamlanma aşamasında olduğu ifade edilmektedir.
Koruma Amaçlı İmar Planı onaylanıp uygulamaya girmeden önce bu tescillerin kesinlikle yapılmış olması gerekmektedir. Bu nedenle, bu tesciller tamamlanmadan, Koruma Amaçlı İmar Planı onaylanmak üzere Belediye Meclisi'ne gönderilmemelidir.
- Çalışma Raporu'nda, "envanter çalışmalarının, kurul kararları, eski haritalar, eski hava fotoğrafları, eski eser envanter dosyaları taranarak yapıldığı ve arazi çalışmaları ile desteklendiği" ifade edilmektedir. Böylesi bir çalışma yerüstü zenginliklerinin tespiti için yeterli olabilirse de, yeraltı zenginliklerinin tespiti için yeterli değildir ve bilinen arkeolojik değerleri tarayıp bir araya getirmekten öteye geçemez. Oysa, Suriçi'nin yeraltı zenginlikleri sadece belli kazılarda ortaya çıkmış olanlarla sınırlı değildir. İlgi (b) yazımızda bu konuya da değinilerek, "Sürdürülen planlama çalışmalarında, mevcut tescilli yer altı zenginliklerinin derlenmesinin dışında, Çalışma Raporu'na yansımamış olan, bitmiş ya da sürdürülmekte olan bir yer altı envanter çalışmasının söz konusu olup olmadığı" sorulmuştur. Oysa verilen yanıt, ağırlıklı olarak araştırmaların niteliği ile ilgili olmuş; "plan ve plan notları ile çözüm getirildi" denmekle yetinilmiştir.
Bu konuda söyleyeceklerimiz, 1997 tarihli raporumuzda da detaylı olarak ve açıklıkla ifade edilmiştir. Yeraltı zenginliklerinin tespitinde, elimizdeki son çalışmada da aynı eksiklikler söz konusudur ve dolayısıyla da, 2002 plan çalışması da diyebileceğimiz bu son çalışmada, 1997 raporumuzdaki eleştiriler hiç dikkate alınmamış görünmektedir. Bu konuda bir hatırlatma yapmak için, 1997 tarihli raporumuzun "Arkeolojik Tespitler" başlıklı bölümünden kısa bir alıntı yeterli olacaktır:
" ...toprak üstü varlıkların tespiti ile toprak altı varlıkların tespiti bilindiği gibi aynı yöntemlerle yapılmamaktadır. Toprak altının, eserlerde tahribata yol açmayacak biçimde önceden tespiti, bunların temel kazıları sırasında tesadüfen ortaya çıkarılarak yok edilmesinin önüne geçmenin en doğru yöntemidir.
...
Bütün bu nedenlerle, Suriçi'nin yeraltı tespiti bilimsel yöntemlerle yapılmalıdır. Bugün, bu yöntemler dünyada uygulanmakta ve doğal zemine kadar tüm yeraltı katmanlarını tabaka tabaka ortaya koyan sistemlerle arkeolojik kalıntılar detaylı olarak tespit edilmektedir. Dünyanın en zengin arkeolojik birikimlerinden birine sahip olan Suriçi'nin potansiyel arkeolojik varlıklarının tespiti de bu bilimsel yöntemlerle yapılmalı, modern tekniklerle ciddi ve detaylı bir saptama ve değerlendirme çalışması yapılmadan her türlü müdahaleden kaçınılmalı; Tarihî Yarımada'da ICOMOS ilke ve prensiplerine uygun bir bilimsel belgeleme çalışmasına dayanarak karar üretilmelidir."
Mimarlar Odası'nın, arkeolojik kalıntıların korunması ile ilgili kuşkularını içeren sorusunun bir amacı da, yapılan yer altı envanter çalışmalarının yetersiz olabileceğinin yanı sıra, bu varlıkların korunmasını sağlayacak plan notları ile getirilen hükümlerin yeterli olup olmadığını öğrenmek içindi. Oysa, gerek bilgilendirme toplantılarında görülen 1/5000 Koruma Amaçlı İmar Planı 'nda, gerekse de ilgi c) cevap yazısında bu konuda da hiç bir açıklık yoktur.
- Envanter çalışmalarıyla ilgili bir diğer eksiklik de, geçmiş 3 kültüre, Roma, Bizans ve Osmanlı'ya ait eski eserlerin, ayrı ayrı paftalara dökülmemiş olmasıdır. Böyle bir çalışma her tarihsel dönemin ağırlıkta olduğu bölgeleri ve üstüste getirilerek yapılan bir sentez de ağırlıklı olarak çakıştıkları bölgeleri ortaya çıkararak, planlama kararlarında etkili olabileceklerdir.
- Plan Çalışma Raporu'nun "Analiz Çalışmaları" bölümünde ağırlıklı olarak eski eser envanter çalışmaları, arazi çalışmaları ve nüfusla ilgili veriler ele alınmıştır. Bu çalışmaların araştırmanın ağırlıklı kısmını oluşturduğu bilinse de, planlamanın araştırma safhasında, başka analizlerin de yapılması gereklidir. Raporda bu açıdan eksiklikler görülmektedir. Bunların başında, Suriçi'nin gerek İstanbul bütünüyle gerekse yakın çevresiyle ilişkisinin kurulmamış olması ve raporda metropoliten ölçekte hiç bir girdinin bulunmaması gelmektedir. Raporda sadece Suriçi'ne dönük analitik çalışmalarla yetinilmiş, çevresel bağlantılar ve karşılıklı etkilenmeler göz ardı edilmiştir. 17.12.2003 tarihli sunum toplantısında, yapılan tüm analiz çalışmalarının Araştırma Raporu'nda yer almadığı ifade edilmiş olduğundan, Planlama ve İmar Müdürlüğü'ne yazdığımız ilgi (b) yazımızda, "Analiz çalışmalarında Sur dışı etkileşimlerin de irdelenerek plan kararlarında veri alınıp alınmadığı" sorusu da yer almıştır. İlgi (c) cevap yazısında ise, bu soru, "Gerek Meclis kararı alınarak İstanbul 1 No.lu K. ve T.V.K. Kurulu'na iletilen Beyoğlu, Perşembe pazarı, Zeytinburnu Karasurları Sur Tecrit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları, Dolapdere Nazım İmar Planı, gerekse çalışmaları başlatılan Karasurları Dışı Koruma Alanı, Sur Tecrit Alanı içinde yer alan Eyüp Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları kapsamında hazırlanan analitik çalışmalar ve plan kararları, Tarihî Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarının arazi kullanım ve ulaşım kararlarını etkileyici şekilde değerlendirmeye alınmıştır" biçiminde cevaplandırılmıştır.
Kuşkusuz, belirtilen bu alanlar, Suriçi'ne bitişik ve Suriçi ile bire bir etkileşim içinde olan komşu alanlardır. Ancak, etkileşim karşılıklıdır ve Suriçi, bu bölgelerin dominantıdır. Suriçi'nin planlaması çözümlenmeden ve bu bölgelere dominant kimliği ile girdi vermeden komşu bölgelerin planlamasının yapılmış veya yapılmakta oluşu planlama açısından kabulü olanaksız bir tutumdur. Kaldı ki, evvelce plan kararları alınan bu bölgeler içinde, aslında "Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı" çalışma sınırları içine alınması gereken "Karasurları Koruma Kuşağı" da yer almaktadır.
Aslında, Mimarlar Odası'nın sorusu çok daha kapsamlı bir sorudur. Kastedilen karşılıklı etkileşim Suriçi ile metropol alanın diğer bölgeleri arasındaki etkileşimdir. Sektörel dağılımın, sanayi, turizm, ticaret ve hizmet sektörlerinin koruma amacına ters düşebilecek etkilerin irdelenmesidir. Bu sektörlerin yaratacağı ulaşım sorunlarının dikkate alınıp alınmadığıdır
En basit deyişle, bir yerleşme biriminin, içinde yer aldığı çevreden etkilenmemesi ve onu etkilememesi söz konusu olamayacağına göre, İstanbul gibi bir metropolde yer alan Suriçi gibi dünya hazinesi bir Sit'in plan kararlarının da bu karşılıklı etkilenmeyi göz ardı ederek alınamayacağı açıktır. Örneğin, "Suriçi'ni transit trafiğe kapatıyoruz" diyen bir plan ilke kararı, Suriçi'ne metropoliten ölçekte bir ulaşım kararının girmesi ile geçersiz hale gelebilir. Bu nedenle, analiz çalışmaları, Suriçi'ni kent bütünü ve yakın çevre ilişkileri içinde ele almakla başlamalıdır.
- "Planlama Süreci Aşamaları" tablosunun Sentez bölümünde adı geçip de raporda yer almayan ana başlıklardan biri de "Ulaşım ve Teknik Altyapı" konusudur. Raporda ulaşımla ilgili hiç bir veri, mevcut ulaşımı ve proje aşamasındaki ulaşım önerilerini gösterir hiç bir ulaşım şeması yer almamaktadır. Suriçi Koruma Planı için olmazsa olmaz kararlardan birinin ulaşımla ilgili olması gerekirken, analiz çalışmalarında bu konu ile ilgili hiç bir verinin yer almaması ciddi bir eksikliktir.
- Analiz çalışmaları arasında yer almaması ciddi eksiklik yaratan bir diğer konu da, Suriçi'ndeki metropoliten fonksiyonların insan ve trafik yüküdür. Bu konu 1997 tarihli raporumuzda da özellikle vurgulanmıştır.
Plan kararları ve bu plan kararlarını hayata geçirmek için uygulanacak politikalar ciddi verilere ve analizlere dayanmalıdır ve bu konudaki eksiklikler, alınan kararları ve uygulama politikalarını tartışılır kılacaktır. Hele Suriçi gibi bir dünya mirasının koruma amaçlı imar planı hata kabul etmez ve her hata, geri dönüşü olanaksız tahribatlar yaratır. Bu nedenle, analiz çalışmaları tekrar gözden geçirilerek eksiklikler giderilmeli, bunun sonucunda yeni bir sentez çalışması yapılmalı ve plan kararları bu çerçevede gözden geçirilmelidir.
17.12.2002 tarihinde, Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün yaptığı sunum toplantısında, analiz çalışmalarındaki eksikliklere değinildiğinde, "Analiz çalışmalarının planlama çalışmaları ile birlikte sürdürüldüğü ve analiz çalışmalarının hâlâ devam etmekte olduğu" ifade edilmiştir. 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların hemen hemen tamamlandığı açıklaması ile bu açıklamayı birlikte değerlendirdiğimizde, temel verilerin elde edildiği analiz çalışmalarına ve bu çalışmalardan kalkarak varılan ciddi bir senteze dayanmayan plan kararlarının söz konusu olduğu endişemiz haklılık kazanmaktadır. Buna karşılık, her analiz çalışması sonuçlandığında plan kararlarının bu çerçevede tekrar test edildiği söylenebilir. Ancak, eğer durum gerçekten bu ise, böylesi bir planlama sürecinin, hele Suriçi gibi dünya mirası bir tarihî ve kültürel zenginliğin Koruma Amaçlı İmar Planı çalışması söz konusu olduğunda, kaçınılması gereken bir yaklaşım ve plan kararlarının sağlıklılığı açısından gerekli olan bütüncül yaklaşımı zedeleyen bir planlama süreci olduğunu vurgulamak isteriz.

3- Koruma Kurulu'nun Geçiş Dönemi Yapılaşma Koşulları ve Planlama Çalışmaları
Yasal açıdan mutlak uyulması gerekli girdiler, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca "Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları" kararı ile getirilen koşullardır. Bu kararlar,Çalışma Raporu'nun "Sentez Çalışmaları" bölümünde "Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları Ana Kararları" olarak yer almaktadır.
- Tarihî Yarımada'nın transit trafikten arındırılması
- Tarihî Yarımada siluetinin korunması
- Konut ve turizm alanları dağılımının dengeli olması
- Eski sokak dokusunun korunması
- Eski bostan alanlarının yeşil alan olarak korunması
- Gülhane Parkı için yeni peyzaj düzenlemesinin yapılması
- Haliç Surları'nda surun dış yüzeyine bitişik tescilsiz yapıların yeşil alana ayrılması
- 1/5000, 1/1000, 1/500, 1/200 ölçekli planların bir bütün içinde hazırlanması
- Danışma Kurulu oluşturulması
- Sur Tecrit Alanı'nın (E-5 ile Kara Surları arası) Kentsel Tarihî Sit Alanı içine dahil edilmesi
- Kara Surları İç Koruma Alanı'nda h= 6.50 ve 1 bodrum kat verilmesi
- Marmara Surları dışının yeşil alan olarak bırakılması.
- Kıyı kenar hattının değiştirilmemesi
- Yeni dolgu alanları yapılmaması
- Toptan ticaret, depolama ve imalat fonksiyonlarının (geleneksel el sanatları hariç ) desantralizasyonu
- Arkeolojik Sit Alanı'nda yeni yapı yasağı getirilmesi ve kültür, rekreasyon alanı olarak planlanması
- Kentsel Arkeolojik SitAlanı'nda konut, perakende ticaret, konaklama, kültür ve rekreasyon fonksiyonlarının getirilmesi
Bütün bu koşullara uymak, 2863 sayılı yasanın getirdiği zorunluluklardır. Ancak, sentez ve planlama aşamasında bu koşulların bir kısmında değişiklik yapılması gereğinin ortaya çıkması halinde, bu değişiklikleri gerektiren nedenleri, gerekçelerini belirtmek suretiyle, ilgili Koruma Kurulu'na götürüp karar almak, gene 2863 sayılı yasa açısından zorunludur.
Oysa, gerek planlama sürecinde ve planlama ölçeğinde, gerekse plan senaryoları ve planlama yaklaşımında bu kararlardan bir kısmına uyulmamış olduğu görülmektedir. Kısaca değinirsek;
- "Danışma Kurulu oluşturulması" koşulu, raporumuzun başında da vurguladığımız gibi, yerine getirilmemiştir.
- 1/5000,1/1000,1/500,1/200 ölçekli planların bir bütünlük içinde hazırlanması konusu, Büyükşehir Belediye Meclisi'nin, Kurul kararına uygun olarak, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların birlikte hazırlanarak Meclis'e getirilmesi yönündeki 23.01.2001 gün ve 01 sayılı kararından sonra, çalışmaların gündemine, geç de olsa oturabilmiştir. Bu, olumlu bir gelişme olmakla birlikte, yeterli değildir. Çalışma Raporu'nda 1/5000 ve 1/1000 planların birlikte hazırlandığı ifade edilmektedir. Kentsel Sit alanlarının koruma amaçlı imar planlarının asıl ölçeği, 1/500 dür. Çünkü, bu plan türü, çoğu kez tek parsele kadar inen ve çok özel çözümler gerektiren bir plan türüdür. Özel hallerde 1/1000, 1/200 ve 1/100 ölçekler de kullanılabilir ve bu ölçeklerin bir arada kullanılması da mümkündür. (Suriçi gibi büyük Sit alanlarında ise, 1/500 yerine 1/1000 ölçeği de kullanılabilir. ) Kurul kararında da ölçeğin 1/1000'le sınırlandırılmadığı, daha alt ölçeklere de değinildiği görülmektedir ve doğrusu da budur. Bu nedenle, 1/500, 1/200 gibi daha alt ölçekli çalışmaların 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların onaylanmasından sonraya bırakılması Kurul kararlarına, dolayısıyla yasal prosedüre aykırı olacaktır. Suriçi bölgesi için çözüm, Kurul kararına uygun olarak, 1/5000 ve 1/1000 planları, 1/500 ve 1/200 ölçekli planlarla destekli olarak ve aynı süreçte üretmektir.
Ancak, gerek 17.12.2002 tarihli sunumda, gerekse 22.12.2002 tarihli Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu toplantısında bilgi verilen ve incelemeye sunulan planın sadece 1/5000 ölçekli plan olması, 1/5000 plan ile birlikte hazırlandığı ifade edilen 1/1000 planların henüz ortada olmaması, bu konuda tereddüde neden olmuş ve ilgi (b) yazımızda, bu konuda İmar ve Planlama Müdürlüğü'nden bilgi istenmiştir. Sorumuzun net bir karşılığını vermeyen cevabi yazıdan anlaşıldığı kadarıyla, önce 1/5000 plan Büyükşehir Belediye Meclisi'ne girecek, ardından (ne safhada olduğu açıklanmayan) 1/1000 planlar ilçe belediye meclislerinde onaylanacak ve bu onaylı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlar Koruma Kurulu'na birlikte sunulacaktır. Planın bir "Koruma Amaçlı İmar Planı" olması, İmar Yasası'ndaki normal planlama prosedürünü işleten böyle bir planlama ve onay sürecini endişe verici kılmaktadır. Bu süreç, "Koruma Amaçlı İmar Planı" kavramını, "Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı" ve "Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı" gibi garip ve uygulanması büyük sakıncalar doğuracak bir parçalanmaya itmektedir.
2863 sayılı "Koruma Yasası", ölçek zorunluluğu koymadan, tek etaplı koruma planı yapılması hükmünü getirmiştir. Yasa koyucu, bilinçli olarak ölçek getirmemiştir. Bilindiği üzere çeşitli Sit türleri vardır. Arkeolojik Sit, Arkeolojik ve Kentsel Sit, Arkeolojik ve Doğal Sit, Kentsel Sit ve Tarihî Sit.
Saydığımız bu 5 tür Sit alanının nitelik ve nicelikleri farklı farklıdır. Özellikle büyüklükleri ile ilgili niceliği, seçilecek plan ölçeği açısından çok önemlidir. Yasa koyucu, bunu dikkate alarak yasa ile ölçek getirmemiş, bunun seçimini ilgili Koruma Kurulu'na bırakmıştır. Yasa hükmünün zorunlu kıldığı, sadece planın tek olmasıdır.
Ancak, ilgili Koruma Kurulu, her hangi bir Sit türünde, asıl plan ölçeğini belirledikten sonra, bu esas ölçek dışında, başka ölçeklerde de plan çalışmaları talep etme yetkisine sahiptir. Farklı ölçekte çalışma istemesinin amacı, daha sonra onaylayacağı asıl "Koruma Amaçlı İmar Planı" hakkında sağlıklı karar verebilmesi içindir. Kuşkusuz, plan müellifi, asıl ölçekli çalışmaya başlamadan önce, bu yardımcı ölçekteki çalışmayı (plan değil) Koruma Kurulu'na sunup karar almalıdır. Ancak bu esas karar değil "Ara Karar" dır
Bu farklı ölçekteki ek çalışmaların, Kurul'ca belirlenen asıl ölçekteki "Koruma Amaç İmar Planı"nın onaylanmasından evvel veya sonra yapılması gerekebilir. Evvel yapılan çalışma için Koruma Kurulu'nun alacağı karar "Ara Karar" niteliğindedir. Esas plan onaylandıktan sonra, daha alt ölçekte yapılacak çalışmalar, çok detay bilgiler gerektirdiğinden, Plan değil Proje olarak kabul edilmelidir.
Örneğin, 1/200 veya 1/100 ölçeğinde yapılması gereken "Kentsel Tasarım Projeleri", adından da anlaşılacağı üzere, plan değil projedir. Dolayısı ile, Koruma Kurulu, esas planın onayından sonra, 1/200 ve 1/100 ölçekli çalışmaları onayladığında, esas planı tadil etmiş olmaz, esas plan koşullarına uygun olarak yapılmış bir projeyi onaylamış olur.
Kentsel Sit Alanlarının Koruma Amaçlı İmar Planlarının asıl ölçeği, 1/500 dür. Çünkü, bu plan türü, çoğu kez tek parsele kadar inen ve çok özel çözümler gerektiren bir plan türüdür. Özel hallerde 1/1000, 1/200 ve 1/100 ölçekler de kullanılabilir ve bu ölçeklerin bir arada kullanılması da mümkündür. Suriçi gibi büyük SİT alanlarında ise 1/500 yerine 1/1000 ölçeği de kullanılabilir. 1/5000 ölçeğin Kentsel Sit Alanlarının Koruma Amaçlı İmar Planları için kullanılmasının sakıncası, bu ölçeğin parsel bazına inmeyi gerektiren detaylı çalışmaya olanak vermemesinin yanı sıra, bu ölçekte uygulama yapılamaması ve alt planlara gereksinimi olmasındandır.
Eğer, Suriçi 1/5000 ölçekli plan tek olarak "Koruma Amaçlı İmar Planı" başlığı altında Kurul tarafından onaylanırsa, Kurul'un 04.09.1996 tarih ve 7981 sayılı "Geçiş Dönemi İmar Koşulları Kararı" otomatik olarak ortadan kalkar ve 1/5000 ölçekli planla da uygulama yapılamayacağından, bir boşluk ortaya çıkar.
Çözüm nedir?
1/5000 ölçekli plan, önerdiğimiz düzeltmeler yapılıp, Belediye Meclisi'ne ve Koruma Kurulu'na sunulmalı ve yukarda belirttiğimiz gibi "Ara Karar" talep edilmelidir. Bu bir plan onayı değildir, sadece 1/1000 ya da 1/500 ölçekli "Koruma Amaçlı İmar Planı"nın hazırlanmasına esas teşkil eden ana çerçevenin belirlenmesidir. Ara karar alındıktan sonra, halen yürütülen 1/1000 ölçekli çalışmada da aynı düzeltmeler yapılıp Belediye Meclisi onayı ile Koruma Kurulu'na sunulmalı ve esas "Koruma Amaçlı İmar Planı" yürürlüğe sokulmalıdır.
Bu konuda hatalı olduğunu düşündüğümüz bir diğer husus da, 17.12 2002 tarihinde Planlama ve İmar Müdürlüğü'nün yaptığı sunum toplantısında ifade edildiği gibi, özel bölgeler için 1/500 ve 1/200 ölçekli Kentsel Tasarım Projelerinin hazırlanmış ve bu projelerin onay için Kurul'a gönderilmiş olmasıdır. Suriçi bütününü içeren Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanıp onaylanmadan alt ölçekli plan ve projelerin hazırlanıp onaya sunulması hatalı, sakıncalı ve planlama prosedürüne aykırı bir uygulamadır. 1/500, 1/200 gibi alt ölçekli planlarla 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı'nın birlikte hazırlanması Kurul kararıyla da vurgulanan doğru bir yaklaşımdır ve alt ölçekli plan çalışmalarını esas ve bütüncül Koruma Amaçlı İmar Planı'nın önünde yürütmek ve daha önceden onaya sunmak bu yaklaşıma açıkça aykırıdır. Alt ölçekli planlar nasıl 1/1000 ölçekli plan kararlarını etkilerse, Suriçi'nin tamamını kapsayan 1/1000 ölçekli plan kararları da alt ölçekli plan kararlarını etkileyecektir. Alt ölçekli planların, daha doğrusu projelerin, Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı'ndan önce onaylanması bu karşılıklı etkileşimi ve dolayısıyla da sağlıklı bir planlama sürecini zedeleyecektir. Ayrıca, gene aynı sunum toplantısında, envanter çalışmalarının henüz yeni tamamlanmış olduğu da ifade edilmiştir ki, bu da Kurul onayına sunulmuş olan Kentsel Tasarım Projelerinin eksik veri ile hazırlandığını ortaya koymaktadır.
- "Tarihî Yarımada'nın Transit Trafikten Arındırılması" da Kurul kararlarından biridir ve gerek plan senaryolarında gerekse de plan yaklaşımında bu kabul vurgulanmaktadır. Ancak, plan senaryolarında ve plan yaklaşımında kabul edilen bazı ulaşım kararları ile transit trafiğin Suriçi'ne sokulduğu ve böylelikle bu temel kabulün daha baştan geçersiz kılındığı görülmektedir. "Taksim-Yenikapı" metro hattının plan senaryolarının tamamında ve plan yaklaşımında yer almış olması ve bu güzergahın hazırlanan 1/5000 ölçekli plana işlenmesi, bu konudaki en çarpıcı örnektir.
Özetle, Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı, Koruma Kurulu'nun "Geçiş Dönemi Yapılanma Koşulları"nda belirlenen kararlara uyarak ve bu doğrultuda hazırlanmak durumundadır ve bu konudaki eksikliklerin acilen giderilmesi zorunludur.

4- Plan Senaryoları
Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı çalışmalarının araştırma bölümü, raporumuzun "Analiz Çalışmaları" bölümünde belirttiğimiz eksiklikleri taşımakla birlikte, envanter ve arazi tespit çalışmaları temelinde bugüne kadar yapılan en ciddi ve detaylı çalışmadır. Bu iş için yoğun bir emek sarfedildiği açıktır. Ancak, plan senaryoları ve plan yaklaşımının yeterli bir çalışmaya dayanmadığı, aceleye getirilmiş olduğu görülmektedir. Neden 4 senaryo olduğu, bu senaryolardaki kabullerin neye dayanarak belirlendiği, neden olumlu ve olumsuz kabullerin senaryolara rastgele serpiştirilmiş olduğu anlaşılamamaktadır. Senaryolar, sanki olumlu ve olumsuz kabullerin yazılarak atıldığı bir torbadan çekilen kura ile oluşturulmuş düşüncesini uyandırmaktadır. Doğruların ve yanlışların neden farklı senaryolara böyle dağınık bir biçimde serpiştirildiği, neden tüm doğru kabullerin bir arada yer aldığı bir senaryonun oluşturulmamış olduğu anlaşılamamaktadır.
Senaryolar kendi içlerinde de çelişkiler taşımakta, aynı senaryo içinde bir kabul bir başka kabulü yadsımaktadır. Plan senaryolarındaki çelişkilerden, tutarsızlıklardan, koruma kavramı ile çelişen kabullerden birkaç örnek vermek gerekirse;
- 3. Senaryo'da, hem "Eminönü'ne taşıt ulaşımının en aza indirgenerek raylı sisteme ağırlık verilmesi" kabulünün yer alması, hem de "Eminönü'ndeki arabalı vapur iskelelerinin kabulü"nün vurgulanması çok açık bir çelişki sergilemektedir.
- 4.Senaryo, "Transit Trafiğin Kesinlikle Tarihî Yarımada'ya Sokulmadığı Model" olarak tanımlanmasına karşın, "Taksim-Yenikapı metro hattının Atatürk Bulvarı boyunca yer altından Yenikapı'ya ulaştırılması"nı önermekle kendi ön kabulünü daha baştan geçersiz kılmaktadır.
- 4. Senaryo'da Millet, Fevzipaşa, Vatan, Divanyolu, Atatürk Bulvarlarının yaya aksı olarak düzenlenmesi (olumlu) önerilirken, taşıt trafiği için 3. kademe yolların kullanılması öngörülmektedir. Bu öngörü, gerek trafik emniyeti, gerekse korunacak tarihî çevre açısından riskli sonuçlar doğurabilecek bir yaklaşımdır.
- Suriçi için hazırlanacak senaryoların en azından korumaya yönelik bazı vazgeçilmez temel kabullere dayandırılması gerekirken, hazırlanan 4 senaryonun da böyle bir yaklaşımla ele alınmadıkları görülmektedir. 3. Senaryo'da Boğaziçi Tüp Geçişi'nin reddi gibi bir kabul yer alabilirken, hazırlanan tüm senaryolarda Taksim-Yenikapı metro hattının eksiksiz yer alması, bu hattı reddeden tek bir senaryonun dahi oluşturulmamış olması ilgi çekicidir. Koruma amaçlı imar planlarının, bu amaçlarına hizmet edebilmeleri için "olmazsa olmaz" bazı değişmez temel kabullere dayandırılması gerektiği gerçeğini senaryolardaki yaklaşımlar açısından ele aldığımızda, "Suriçi'nin transit trafikten arındırılması" ve "+40 kotu üzerindeki yapılaşmaya kontur ve gabari sınırlaması getirilmesi" gibi Suriçi denince akla ilk gelen ana kabullere sadece bazı senaryolarda rastlanmasına karşın,Taksim-Yenikapı metro hattının istisnasız tüm senaryolarda yer almış olması akla şu soruyu getirmektedir: Acaba Suriçi'ni korumaya yönelik "olmazsa olmaz" ana kabul "Taksim-Yenikapı Metro Hattı" olarak mı kabul edilmektedir?
- +40 kotu üzeri yapılaşmada irtifa sınırlamasına sadece 2. senaryoda değinilmekte, diğer üç senaryoda bu konuya hiç değinilmemektedir. 2. senaryonun 40 kotu üzeri ile ilgili getirdiği kısıtlama da iki açıdan sakıncalar taşımaktadır. Burada ilk dikkat çeken nokta, ilgili maddenin "konut alanlarındaki irtifalar" diye başlamasıdır ki bunu anlamak mümkün değildir. Bu yaklaşım tehlikelidir ve konut dışı alanlarda +40 kotu üzerini denetim dışı bırakmaktadır. İkinci nokta ise getirilen irtifa sınırlaması ile ilgilidir. Senaryoda, irtifa sınırlaması, 40 kotu üzerinde 12.50 m, 50 kotu üzerinde ise 9.50 m olarak kabul edilmiştir. Bu kabul 1997 tarihli iki toplantıda tartışılan 1/5000 ölçekli planın da kabullerinden biriydi ve gerek o toplantılarda gerekse 1997 tarihli raporumuzda bu konudaki eleştirilerimiz detaylı olarak ortaya konmuştu. 40 ve 50 kotları üzeri için belirlenen bu irtifalar Suriçi silueti açısından son derece sakıncalı sonuçlar doğuracaktır. Doğru olan, Prost'un planında verilen sınırı aşmamak ve sadece konut için değil, tüm yapılar için +40 kotu üzerine, "Görülen en yüksek cephe 9.50 m'yi geçmeyecek şekilde" 3 kattan (9.50 m) fazla irtifada inşaata izin vermemektir.
- Senaryolara ilişkin ciddi bir eleştirimiz de nüfus ve yoğunluk hesaplamaları üzerinedir. 1997 tarihli raporumuzda bu konu üzerinde özellikle durulmuş ve görüşlerimiz, aşağıdaki alıntılarda özetlenebileceği gibi, net bir biçimde ifade edilmişti:
"Kentsel sit alanları fiziki planlamasında hedef nüfus kabul edilemez. Bu alanlar için doymuş nüfus esası geçerlidir. Çünkü, kentsel sit alanları planlamasının ilk ve baş ilkesi korumak ve yaşatmaktır.
....
Bu planlamada peşinen hedef nüfus verilemez. Hele bu ölçü hiçbir zaman nüfus yoğunluğu olarak saptanmamalıdır (hektarda 300 kişi ve 1000 kişi gibi). Kentsel Sit'in hedef nüfusu doymuş nüfustur. Bunun saptanması ise, korunması gerekli yapıların toplam insan kapasitesi ile diğer parsellerde yapılacak ve ölçüleri korunması gerekli yapıların ölçülerini aşmayacak yeni binaların barındıracağı insan kapasitesinin toplanması suretiyle belirlenebilir. Daha açık bir deyişle, önce üzerinde yeni bina yapılacak parsellere verilecek inşaat haklarının arsa oturum oranları ile kat adetlerine karar verilmeli; sonra bu ölçülere göre toplam nüfus hesap edilmelidir. Yoğunluklar ise, bu nüfusun yaratacağı insan yoğunluğu olarak ortaya çıkacaktır. Yani, yoğunluktan kalkarak nüfus hesaplanmayacak, yukarıdaki yöntemle bulunacak nüfustan kalkarak yoğunluklar ortaya çıkarılacaktır.
...
Bütün bu endişelerle, hesaplama yöntemlerinden başlamak üzere, plan nüfusunun ve yoğunlukların tekrar gözden geçirilmesini ciddi bir zorunluluk olarak gördüğümüzü özellikle vurgulamak isteriz."
Oysa, bugün önümüzde duran dört plan senaryosunda da nüfus ve yoğunluk hesaplarının böyle bir kabulle değil, eleştirimize konu olan 1997 anlayışıyla, koruma endişesi olmayan bir imar planı hazırlanırcasına yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle, yukarıdaki alıntının son paragrafındaki vurgulamamızı, bir kez daha dile getirmekte yarar görüyoruz.

5- Plan Yaklaşımı ve Plan Kararları
Çalışma Raporu'nda "Plan Yaklaşımı" bölümü sadece 4 sayfadan ibarettir ve plan senaryolarının paftalara dökülmüş olmasına karşın (her ne kadar kitaptaki ölçeğiyle bu paftaları okuyabilmek olanaksız olsa da), bu bölümde bir plan taslağı yer almamaktadır. 4 sayfalık yazılı metne ise genellikle global ve muğlak ifadeler hakimdir. Bu nedenle, bazı genel kabuller dışında, Çalışma Raporu'nun Plan Yaklaşımı bölümü, hazırlanan plan hakkında yeterli bilgiyi vermekten uzaktır. 17.12.2002 tarihinde İmar ve Planlama Müdürlüğü'nde yapılan sunumda ve 22.12.2002 tarihli Proje Tetkik ve Değerlendirme Kurulu toplantısında aktarılan açıklamalar ve bu kısıtlı sürelerde, üstelik de 1/5000 gibi Koruma İmar Planı ölçeği olmayan bir ölçekteki plan üzerinde, yapılmak durumunda kalınan ve detaya inme olanağı vermeyen global incelemeler, tereddüde düşülen konular hakkındaki sorularımızı içeren ilgi (b) yazımıza verilen ilgi (c) cevap yazısındaki muğlak açıklamalar, Suriçi gibi bir dünya hazinesine getirilen plan kararları hakkında yeterli ve detaylı bir değerlendirme yapma olanağını vermemektedir. Bu nedenle, aşağıda yapılacak değerlendirmeler, edinilebilen yetersiz bilgilerle sınırlı bir ön değerlendirme olarak ele alınmalıdır. Suriçi'ne getirilen plan kararları ile ilgili daha detaylı ve yeterli bir değerlendirmenin ancak Koruma Amaçlı İmar Planlarının gerçek ölçekleri olan 1/1000, 1/500 ve daha alt ölçekli planlar üzerinde ve yeterli incelemeyi yapmaya olanak veren bir süreç içinde gerçekleşebileceğini ve bu değerlendirmeyi yapmaya olanak verecek bir ortamın oluşturulmasına ilişkin umudumuzu hâlâ saklı tuttuğumuzu da özellikle vurgulamak isteriz.
- Çalışma Raporu'nda, taslak planın oluşturulması, "senaryoların olumlu ve uygulanabilir tarafları etüt edilmiş, ayrıca senaryolarda olmayan çözümler de plan taslağına aktarılmıştır" biçiminde anlatılmaktadır. Öncelikle bu yaklaşım, yani "senaryolarda olmayan çözümlere taslak planda yer verilmiş olması", ister istemez hemen "neden?" sorusunu akla getiriyor. Yani, senaryolar neden yapılıyor (eğer plan bunlardan farklı çözümler getirecekse); planda düşünülen bir çözüm neden daha önce senaryolar aşamasında ele alınmamış; atlanmış mı; buradan çıkan sonuç senaryoların eksik ve yetersiz bir çalışmanın ürünü olduğunu, dolayısıyla da amacına yeterince hizmet edemediğini mi gösteriyor; ya da sorun senaryoların yetersizliği değil de, planlama safhasında daha başka çözümleri gerekli ve zorunlu kılan etkenler mi söz konusu? Sorular benzer şekilde çoğaltılabilir. Ancak, bizce kesin olan şey, gerek plan senaryolarının ve gerekse planın yeterli bir çalışmaya dayanmadığıdır. Bu da, işin aceleye getirilmemesi konusundaki uyarımızı bir kez daha tekrarlama ihtiyacı doğuruyor.
Bu genel değerlendirmenin dışında, Çalışma Raporu'ndaki Plan Yaklaşımı'na ve 1/5000 ölçekli plana ilişkin görüş ve değerlendirmelerimiz özetle ve ana hatlarıyla şöyledir:
- 1/5000 plana ilişkin öngörüler ve kabuller de, plan senaryolarında olduğu gibi, yer yer birbirleriyle çelişmektedir. Çalışma Raporu'nun "Plan Yaklaşımı" bölümünde "Tarihî Yarımada'nın Kimliği İle Uyuşmayan Tüm İşlevlerin Bölgeden Çıkarılarak, Bu Alanlara Yarımadanın Kimliği İle Özdeşlenen Fonksiyonların Yüklenmesi" hedef olarak tanımlanırken, "Donatı Alanları" başlığı altında, "Metropoliten donatı alanları (Üniversite-Hastaneler-Valilik-Emniyet- Defterdarlık...vb.)" sayılmaktadır.
1/5000 planda da, metropoliten hizmet fonksiyonlarının çoğunun yerlerinde kaldıkları görülmektedir. Bu yaklaşımın, "Suriçi'ni mümkün olduğunca trafikten arındırmak" kabulü ile çeliştiği de açıktır. Çünkü, Suriçi'nde kalması gerekli olmayan metropoliten fonksiyonlar Suriçi'ne yoğun bir insan ve taşıt trafiği çekmektedir. İlgi (b) yazımızda,
"Plan analiz çalışmaları çerçevesinde, Suriçi'ndeki İstanbul ve Türkiye çapında hizmet veren sağlık, eğitim, idare, vb fonksiyonların Suriçi'ne çektiği insan ve trafik yükünün tespitine ilişkin nasıl bir çalışma yapılmıştır ve sonuçları nelerdir? Bu çalışma sonucunda, Suriçi'nden çıkartılması gerekli görülen veya mevcut tarihsel geleneksel nüvesiyle Suriçi'nde kalacak, ancak gelişmesine izin verilmeyecek hizmet fonksiyonları tespit edilmiş midir ve bunlar nelerdir?" sorusu sorulmuş, ancak ilgi (c) cevap yazısında bu sorumuzun net bir karşılığı alınamamıştır. Anlaşılan odur ki, bu konuda bir çalışma yapılmamıştır ve hazırlanan plan bu çerçevede bir değerlendirmeye dayanmamaktadır. Yanıt yazısında, bir iki örnek dışında, sorunun plan notları ile çözümlendiği belirtilmektedir. Bu plan notları, bilgilendirme toplantılarında inceleme olanağı bulduğumuz planlar üzerinde yer almadığından, yapılan bilgilendirme toplantılarında bu konulara değinilmediğinden ve bu plan notlarından bahseden ilgi (c) yazısında da bu konuda bir açıklama yer almadığından, bilgimiz dışındadır. İlgi(c) cevap yazısı, "bu konunun plan notlarıyla çözümlendiği" gibi bir cevapla yetinmek yerine, bu plan notlarının neler olduğunu açıklasaydı, hem bu konudaki plan yaklaşımı hakkında daha net bir bilgi edinmek, hem de bu konuda daha geniş bir değerlendirme yapma olanağına sahip olabilirdik.
- Plan Yaklaşımı'nda "Mevcut lastik tekerlekli ulaşım sisteminin otoparklarla entegre edilerek tarihi mekanlar üzerindeki taşıt baskısının sınırlandırılmasının sağlanması" bir hedef olarak ortaya konmaktadır. Burada otoparkların açık ya da kapalı otopark olarak belirtilmemiş olması, plan kararları ile Suriçi'ne katlı otopark da getirilebileceği endişesi yaratmaktadır. Bu konudaki endişelerimiz ilgi (b) yazımız ile Planlama ve İmar Müdürlüğü'ne iletilerek, " Planda bu soruna nasıl yaklaşıldığı; Suriçi'ne katlı otoparka izin verilip verilmeyeceği; şayet verilecekse, yer altı envanterinin sadece bir kısmı bilindiğine göre, yer altı otoparklarının yerinin nasıl belirleneceği ve bu otoparkların zengin arkeolojik kalıntılara verebileceği ciddi tahribatın nasıl önlenebileceği" sorulmuştur. İlgi (c) cevap yazısında, "Oluşturulan yaya güzergâhlarında kalıntı bulunmayan uygun alanlarda kurul kararına göre gerçekleştirilebilecek yer altı ve yeşil altı küçük ölçekli otoparklar, ticaret bölgelerinde küçük ölçekli asansör otoparklar yapımına olanak sağlayan plan kararları ve notları üretidiği" bildirilmektedir. Bu cevap, konuya ilişkin endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır. Suriçi'ndeki yer altı envanter çalışmalarının sadece bilinen tescilli değerlerle sınırlı olduğu ve bu konudaki envanter eksikliğinin Suriçi'nin korunabilmesi açısından çok ciddi bir tehlike oluşturduğu gerçeği bu kadar açıkken, "yer altı otoparklarının kalıntı bulunmayan alanlarda yapılacağı" açıklaması fazla bir anlam ifade etmemektedir. Yer altı değerlerinin tamamının bilinmediği bir durumda, bu değerlerin bulunmadığı bölgelerin neye göre belirlendiğini anlamak olanaksızdır.
Mimarlar Odası olarak, Suriçi'ne katlı otopark, yer altı otoparkı yapılmasını son derece sakıncalı bulmaktayız ve bu görüşümüz 1997 tarihli raporumuzda da özellikle vurgulanmıştır. Suriçi'nde 0.00 kotu altında yeraltı otoparkları önermenin arkeolojik kültür katlarına olabilecek olumsuz etkileri 1990 planında getirilmiş katlı otoparklarda açıkça ortaya çıkmıştır. Bu planla önerilmiş olan 17 adet katlı otoparkın hepsinin altında da zengin arkeolojik kalıntılar yer almakta idi. Suriçi'nin, tarihî dokunun düşmanı olduğu artık tüm dünyanın ortak kabulü olan motorlu araçlardan arındırılması hedefi çerçevesinde, geçiş dönemi için, özel otoların park ihtiyacı, ileride sosyal donatı alanlarına dönüştürülmesi hedeflenen geçici açık otoparklarla çözülmeye çalışılmalıdır. Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı'nda konuya bu çerçevede yaklaşılmalı, otoparklar "açık otopark" olarak vurgulanmalıdır.
Suriçi'nde kapalı otopark, yapacağı kültür katliamının yanı sıra, soruna çözüm getirmeyeceği için de karşı çıkılacak bir uygulamadır. Asıl çözüm, burada olması gerekmeyen kullanımları Suriçi'nden çıkartmak, bu alana çevreden toplu ulaşım sistemleri ile gelme olanağı yaratmak ve hizmet trafiğini gece saatlerine almaktan geçmektedir.
- Çalışma Raporu'nun Plan Yaklaşımı bölümünde, "Politikalar" başlığı altında, Suriçi'nde "Kent bütününde ve uluslararası düzeyde konferans ve kongre merkezleri" önermek, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir konudur.Özellikle uluslararası konferansların getireceği insan ve trafik yükü dikkate alınarak, bu etkinliklerin Suriçi'ne getirebilecekleri, artıları ve eksileriyle, ciddi biçimde tekrar değerlendirilmelidir.
- Plan Yaklaşımı'nın "Planlama İlkeleri" bölümünde "Tarihî Yarımada içinde transit trafiğin azaltılması" ilkesi de yer almaktadır. Ancak, aynı raporun Ulaşım Sistemi bölümünde Yenikapı-Taksim metro hattının ve Feribot'un vurgulanması ile, getirilen bu ilke baştan ve üstelik gene plan kararlarıyla çiğnenmiştir. Yenikapı-Taksim Metro Hattı'na ve Feribot İskelesi'ne "evet" demek, Suriçi'nde transit trafiğe de "evet" demektir. Plan Raporu bu anlamıyla çok açık bir çelişki sergilemektedir. 17.12.2002 tarihinde Planlama ve İmar Müdürlüğü'nde yapılan sunumda görme fırsatı bulduğumuz 1/5000 planda da bu iki temel ulaşım kararının işlenmiş olduğu görülmüştür. Ancak, bu konunun gündeme getirilmesi üzerine, Feribot İskelesi'nin Yenikapı'dan kaldırılarak Kazlıçeşme'ye alınacağı, mevcut iskelenin de deniz otobüslerince kullanılacağı ifade edilmiştir. Yazıya ve çizime dökülmüş bir karar ile, sözlü olarak ifade edilen karar arasındaki çelişkinin yarattığı tereddüdü gidermek için, ilgi (b) yazımızda, "Suriçi'nin transit trafikten arındırılması hedefi" çerçevesinde ele alınan soruda bu konu tekrar sorulmuş,ve ilgi (c) yazıda, "Feribot iskelesinin, raylı sistem - deniz ulaşımı - lastik tekerlekli ulaşım entegrasyonunu sağlayacak olan sur dışındaki Zeytinburnu-Kazlıçeşme Ulaşım Tansfer Merkezi Alanında gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü" cevabı verilmiştir. Bu yaklaşım ve öngörü, Suriçi Sit Alanı'nın korunması açısından alınacak en olumlu kararlardan biridir. Ancak, bunun sadece bir "öngörü" olarak kalmaması ve hayata geçirilebilmesi için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce bir an önce plan kararı haline getirilmesinin önemini ve gereğini de vurgulamak isteriz.
Aynı yazımızda, Taksim-Yenikapı metro hattının "Suriçi'nin transit trafikten arındırılması" hedefi ile çelişkisi de sorgulanmış , bu projenin nasıl değerlendirildiği sorulmuş ve bu soru, "Taksim- Yenikapı Metro Güzergâhı konu hakkında alınacak Kurul kararı doğrultusunda değerlendirilecektir" gibi bir cevapla geçiştirilmiştir. Bu cevapla, sanki bu hatları projelendirip öneren de Koruma Kurul'u imiş, Belediye'nin bu konuda hiç bir rolü yokmuşçasına, sorumluluk tamamen Kurul'a atılmaktadır. Oysa bu güzergâhı öneren, planlayan ve projelendiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi'dir ve bu güzergâh, Kurul'un talebi ve kararı ile plana işlenmiş değildir. Burada açıktır ki, 1/5000 plana işlenmiş olan Taksim-Yenikapı Metro Hattı savunulamamaktadır.
1/5000 ölçekli planda eleştirimize konu olan bir başka karar da Sirkeci'deki Arabalı Vapur İskelesi'nin yerinde kalmasıdır. Sunum toplantısında, 1/5000 planda bu kararın yer aldığı görülmüş ve bu kararın "Suriçinin transit trafikten arındırılması", "Suriçi'nin taşıt trafiğinden mümkün olduğunca arındırılması" ve "Eminönü Meydanı'nın yayalaştırılması" gibi temel plan ilkeleriyle çeliştiği ifade edilerek, bu konudaki görüşlerin tartışılması gerektiği ifade edilmiştir. Planlama ve İmar Müdürlüğü yetkilileri ise, bu plan kararını doğru bulduklarını ifade etmişlerdir. Bu kararı sakıncalı bulduğumuzu bir kez daha tekrarlamak isteriz. Gene aynı toplantıda ifade edildiği gibi, Sirkeci Uluslararası ve Şehirlerarası Tren Garı'nın Kazlıçeşme'ye taşınacak olması ise, olumlu bir plan kararı olarak değerlendirilmektedir.
- Senaryolarda nüfus ve yoğunluklar ayrı ayrı belirtilmiş olduğu halde, plan taslağında sadece yoğunluklar belirtilmiş, ancak, planın en temel kararlarından biri olması gereken plan nüfusu verilmemiştir. Nüfus ve yoğunluk hesaplamalarıyla ilgili görüş ve eleştirilerimiz raporumuzun "Plan Senaryoları" bölümünde açıklıkla belirtilmiştir. Bu çerçevede, bir kez daha tekrarlamak gerekirse, önce plan nüfusunun (doymuş nüfus olarak) hesaplanması, sonra bu nüfusun getirdiği yoğunlukların ortaya çıkarılması gerekmektedir.
17.12.2002 tarihinde Planlama ve İmar Müdürlüğü'nde düzenlenen sunum toplantısında yoğunluk ve nüfus hesapları da gündeme gelmiş, bu hesapların, "Mimarlar Odası'nın 1997 tarihli Raporu'ndaki eleştiriler dikkate alınarak yapıldığı" ifade edilmiştir. Ancak, bu konuda aktarılan bilgiler ve bu hesaplama yöntemi sonunda bulunan plan nüfusunun Suriçi'nin mevcut nüfusunun oldukça altında olması, bu hesapların yapımında Odamızın önerdiğinin dışında bir yöntem uygulandığı, ya da bir hesaplama hatası yapıldığı endişesini uyandırmıştır. Tam anlaşılamayan bu konuya, yazılı bir açıklamanın daha net ve aydınlatıcı olabileceği düşünülerek, ilgi (b) yazımızda aşağıdaki biçimde yer verilmiştir:
"Suriçi'nin nüfusu, 2000 yılı sonuçlarına göre 469 539 kişidir. Aktarılan bilgiye göre ise, plan nüfusu 363 200 kişidir. Yani Suriçi'nin nüfusu azaltılmaktadır. Oysa, Çalışma Raporu'nun plan yaklaşımı bölümünde, "gece-gündüz nüfus dengesini gözetir şekilde konut alanlarının artırılması" bir plan ilkesi olarak yer almaktadır. Raporda ayrıca Suriçi'ndeki mevcut 55 000 adet parsel üzerinde 49 183 binanın bulunduğu, bunların 11 139'unun tek katlı, 8 662 tanesinin ise 2 katlı olduğu bilgisi de yer almaktadır ki, bu durumda, 6 817 boş parsel ile 1 ve 2 katlı binaların bulunduğu parsellerin bir kısmına yeni binalar yapılabileceği ortadadır. Bunların da herhalde tamamı konut dışı fonksiyonlar olmayacaktır. Bu durumda, Çalışma Raporu'nda yer alan bilgiler ve plan ilkesi ile, açıklanan plan nüfusunun (gece nüfusu) mevcudun çok altında olması açık bir çelişki yaratmaktadır. Bu nüfus hesabının neye göre ve nasıl yapıldığı anlaşılamamaktadır. Bu nüfus azalması nasıl sağlanacaktır? Konut alanlarında fonksiyon değişikliği getirilerek (Rapordaki plan ilkesinin aksine) bazı konut bölgelerinin boşaltılması mı, yoksa tarihi dokuyu bozduğu düşünülen oldukça yüksek sayıda bir konut stokunda yıkım mı düşünülmektedir?"
Ancak, ilgi (c) cevap yazısında bu konuya gene bir açıklık getirilememiştir. Cevaptaki "Tarihî Yarımada tamamında sit kararı öncesi yürürlükte olan planlara göre irtifa düşürme - nüfus azaltılması söz konusu olduğundan çelişkili bir durum söz konusu değildir" ifadesi, sorumuzun tam anlaşılamadığı ortaya koymaktadır. Söz konusu olan Sit alanı ilanından önceki planlarla getirilmiş olan irtifaların ve nüfusun azaltılması değil, Suriçi'nin mevcut nüfusunun azaltılmış olmasıdır ve bunun nasıl sağlanacağı sorulmaktadır. Bu konudaki açık ve net sorumuzun anlaşılamamış olması, plana ilişkin nüfus ve yoğunluk hesaplarında ciddi bir yaklaşım hatasının ya da teknik bir hatanın söz konusu olduğuna ilişkin endişelerimizi güçlendirmektedir. Yazıda, "Doymuş yapılanma ve nüfus değerleri parsel ve ada ölçeğinde belirlenerek brüt alan yoğunluk değeri olarak planlara aktarılmış olup doymuş yoğunluk değerini göstermektedir" İfadesi de yer almaktadır.
Gerek sunum toplantısındaki gerekse ilgi (c) yazısındaki açıklamalar, Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı'nın nüfus ve yoğunluk değerlerinin nasıl hesaplandığına, "Suriçi'nin mevcut gece nüfusunun nasıl 106 339 kişi eksiltilerek 363 200 kişiye düşürüldüğüne" bir açıklık getirmekten uzaktır. Bu konuda, olsa olsa yöntemiyle yaptığımız bir tahmini değerlendirme, bu hesapların, mevcut yapılar hiç dikkate alınmadan ve Suriçi'nin tamamı yeniden yapılaşacakmışçasına, sadece yapı adalarına planla getirilen ve mevcut yapılaşmadan daha düşük olan yeni yapılaşma haklarının esas alınarak yapılmış olabileceğidir. Eğer böyle ise, bu çok yanıltıcı ve asla uygulama olanağı bulamayacak bir yaklaşımdır ve İmar Planı'nda getirilen sosyal donatı alanlarının da bu hayali nüfusa göre hesaplanması, Suriçi'ndeki yaşam kalitesini daha da düşürmekten başka bir sonuç yaratmayacaktır.
- Çalışma Raporu'nun Planlama İlkeleri bölümünde, konut alanlarında +40 ve +50 rakım sınırlarına değinilmekte, ancak irtifa sınırlanması için alt ölçekli planlara atıf yapılmaktadır. Burada, 1/5000 ve 1/1000 planların birlikte yapıldığı bir süreçte, alt ölçeklere yapılan bu atıf kararı ertelemekle eş anlamlı olmaktadır. Kaldı ki, 2 no.lu plan senaryosunda irtifa sınırlaması yapılabilmiştir. Ayrıca 1/1000 ölçekli bir plan çalışması bu irtifayı belirlemek için yeterlidir. Eğer bunun için 1/500, 1/200 gibi ölçekler kastediliyorsa, zaten Koruma Kurulu kararı ile bütün bu ölçekler bir arada üretilmek zorundadır ve bu eksiklik acilen giderilerek planlar onaya tüm alt ölçekli çalışmalarla birlikte gitmek zorundadır. Sonuç olarak, Koruma Amaçlı İmar Planı +40 ve +50 kotları üzeri irtifa kısıtlamasını belirlemeden onaylanamaz.
Raporumuzun "Plan Senaryoları" bölümünde detaylı olarak yer aldığı üzere, bu konudaki kısıtın sadece konut alanlarında geçerli olmasını da anlamak mümkün değildir ve Koruma Amaçlı İmar Planı'nda, +40 kotu üzerine getirilecek irtifa sınırlaması, tüm yapılar için geçerli olmak ve Prost'un planında getirilmiş olanı (3 kat-9.50 m) aşmamak üzere, açıkça belirtilmeli ve bu gabarinin "yapının görülen en yüksek cephesi" anlamında olduğu vurgulanmalıdır.
Sonuç olarak, senaryolara, planlama yaklaşımına ve plan kararlarına ilişkin değerlendirmelerimiz, bu çalışmaların, her şeyden önce, aceleye getirilmiş olduğu yönündedir. Bir koruma planında zamana karşı yarış olmaması konusundaki düşüncelerimizi iletirken, planın bu aşamada onay için meclise gönderilmesinin büyük bir yanlış olacağını özellikle belirtmek isteriz.

6 - Suriçi Planlamasına Genel Bakış
Ülke ve dünya açısından önemi tartışılmaz olan İstanbul'la ilgili plan çalışmaları yaklaşık 75 yıldan bu yana sürmektedir. Ancak ne yazık ki, bu konuda ortaya bilimsel denebilecek hiçbir plan konulamamıştır. Bunun nedenlerini irdelemek bu aşamada çok zordur. O nedenle biz, çok genel çizgiler içinde, asıl olması gerekene değineceğiz.
İstanbul dünya çapında metropollerden biridir (Dünya Kenti değil). Ülkemiz nüfusunun yaklaşık %15'ini barındırmakta, başta ekonomik olmak üzere, çeşitli etkinlikler açısından ise odak noktasını oluşturmaktadır. Bu açıdan, sorunlarını da ülke sorunları olarak kabul etmek gerekir.
Ülkemizde yıllardan beri "Devlet Planlama Teşkilatı" görev yapmaktadır. Ancak, ne yazık ki, Devlet Planlama Teşkilatı kararlarını ülke çapında ve ülke yararına hayata geçirecek bir "Bölge Planlama" teşkilatımız yoktur. Tüm ülkenin yazgısına egemen olan İstanbul'u, bir metropoliten anlayışla ele alarak planlamak için bir yönetim iradesi de görülmemektedir.
Suriçi, İstanbul Metropoliten Alanı'nın en önemli unsurudur. Kurulduğundan bugüne kadar hep kentin merkez odağı olmuştur. 1960 yılına kadar en yüksek nüfusu 1 100 000 aşmayan İstanbul'da, Suriçi bu merkezi odak işlevini taşıyabilmiştir. Ancak, 1960 dan sonra çok hızlı bir şekilde nüfus artışına uğrayan İstanbul'un, merkezi alanlarda beklediği çözümleri Suriçi'nin kaldırıp kaldıramayacağını hiç kimse dile getirmemiştir. Kaldı ki, bu ağır işlevi yüklediğimiz Suriçi'nin insanlık tarihi için ne ölçüde önemli bir bölge olduğu da düşünülmemiştir. 1960'lı yıllarda İstanbul fiziki planlaması bilimsel verilere dayalı doğru kabuller içinde ele alınsaydı ve o tarihlerde kurulmuş olan "Marmara Bölge Planlama Bürosu" lağvedilmeseydi, daha o tarihte Suriçi'nin önemi ortaya çıkacak ve bu alanın, metropoliten alanın merkezi olması önlenecekti.
Kısacası, Suriçi'nin İstanbul Metropoliten Alanı'nın merkezi olma işlevine son vermek, onu tarihî kimliği içinde ve bu kimliğin gerektirdiği işlevlere kavuşturmak, geçmişte getirilen ve olması gerekenin tam tersi olan olumsuzluklardan kurtarmak gerekmektedir.
Kuşkusuz bunu yapmanın yolu, her şeyden evvel, Suriçi'ni kent bütününe ait kullanımlardan arındırmaktan, Suriçi'nin geçiş alanı olmasını önlemekten geçmektedir. Ancak, yılların yarattığı olumsuzlukları bir anda yok etmenin imkânsızlığını da göz ardı etmiyoruz. Bizim önerimiz, bu amacı ve korumayı sağlayacak planlamayı yapmak ve ülkemiz olanaklarının elvereceği bir süreç içinde amaca ulaşmaktır. Bu çerçevede, Suriçi Koruma Amaçlı Planı'nın gerçek anlamda bir koruma işlevini yerine getirebilmesi için "olmazsa olmaz" bazı temel yaklaşım ve kabullere dayanması gerektiğini de ayrıca vurgulamak istiyoruz.
1- Öncelikle, Suriçi'nin kent bütünü ve "vizyonu içindeki yerinin ve misyonunun" net olarak belirlenmesi gerekir.
Bize göre İstanbul, öncelikle bir "dünya mirası" kenttir. Bu mirasın korunması, ulusal ve evrensel önceliği olan temel planlama girdisidir. Suriçi de bu girdinin tarihsel odağı ve en değerli alanıdır. Bu nedenle, Suriçi Planlaması'nda tek bir amaç ve hedef vardır; o da "2600 yıllık tarihin, yer altı ve yerüstü tüm kanıt, belge, birikim ve değerlerinin korunmasıdır.
2- Suriçi'nde "tarihsel derinlik" canlandırılmalıdır. Oysa, süre gelen (Prost'dan sonra) tüm imar uygulamalarında, Roma-Bizans ve Osmanlı kimliğini ve uygarlık izlerini "ayrı ayrı farkedilir şekilde" öne çıkartacak bir süreç izlenmediği gibi, tam tersine bu tarihsel-kültürel katmanlar birbirlerine karışmış ve "birlikte tahrip olmuşlardır". Planın, öncelikle işte bu 60 yıllık yanlışı artık durdurması ve mevcut Roma-Bizans-Osmanlı kimlik öğelerini öne çıkartacak bir yeni anlayışa sahip olması gerekir. Yani, Suriçi'nde, planın uygulama süreciyle birlikte, artık bu temel üç dönem açıkça görülebilmeli, izlenebilmeli, kent kimliğiyle "etkili buluşmaları" sağlanabilmelidir.
Bu bağlamda;
- Öncelikle, raporumuzun "Analiz Çalışmaları" bölümünde önerdiğimiz biçimiyle, yeraltı envanteri eksiksiz biçimde çıkarılmalıdır.
- Yeni "arkeolojik araştırma yerleri", "tarih parkları", "Osmanlı dönemi özgün alanlarının canlandırılması" vb. düzenleme alanları saptanarak plana yansıtılmalıdır.
- Roma ve Bizans'ın toprak altındaki önemli kentsel kalıntılarının bulunduğu alanlar, üzerlerinde "modern yapılaşma" olsa bile, orta ve uzun vadeli plan vizyonunda" arkeolojik kazı ve koruma zonları" olarak belirlenmelidir.
3- Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı bir "Kentsel Restorasyon, Restitüsyon ve Rehabilitasyon Planı" olmalıdır. Planda tek ve öncelikli hedef, tüm Suriçi'in kentsel ölçekte, semt-sokak ve yapı ölçeğinde restorasyonu, restitüsyonu ve belirlenecek özel bölgelerde de kentsel rehabilitasyonu olmalıdır.
Bu anlamda "yeni inşaat" olabildiğince kısıtlanmalı; sadece "varolan yapı stokunun" sağlıklaştırılması (dokuyla uyumsuz yapıların zamanla bölgeden arındırılmaları ve yerlerini uyumlu yapılara bırakmaları kuralı ile birlikte) ve arkeolojik miras dahil, tüm tarihsel dokunun bakımı, yaşatılması ve kurtarılması öncelikli ve yegâne önemli amaç olmalıdır.
4- Suriçi, genelde bir kültür, eğitim, eğlence, turizm ve geleneksel ticaret, iskân bölgesi olmalıdır. Bunu desteklemek üzere,
- Direklerarası (Saraçhane-Beyazıt arası Şehzade başı), özel proje ve geliştirme alanı (Sinema,tiyatro, eğlence, kültür...),
- Beyazıt, bilim, eğitim, kültür alanı,
- Divanyolu, Bizans forumları aksı ve Osmanlı dönemi, tarihsel mekânları canlandırma alanı,
vb. gibi kentsel yenileme, rekreasyon zonları plana yansıtılmalı, Beyoğlu'na benzer bir işlev Suriçi'nde canlandırılmalıdır.
Turizm işlevi için, sadece "tarihî yapıların değerlendirilmesi" ve "geleneksel ticaret-alış/veriş alanlarının yaşatılması" (Kapalıçarşı vs.) ile sınırlı tanımlar getirilmelidir. Pansiyonculuğun teşviki (Süleymaniye, Zeyrek, Fener-Balat v.b. alanlarda) öncelikli turizm hedefi olmalıdır.
UNESCO denetiminde ve AB kredileriyle gündemde olan, Fener-Balat Rehabilitasyon Projesi plana entegre edilmeli; bu model için Süleymaniye, Zeyrek, Beyazıt-Marmara Denizi arası bölgeler, Cerrahpaşa vb. semtler, Kumkapı-Cankurtaran aksı da planda teşvik edilmelidir.
5- Suriçi'nin "transit geçişe kapalı" olma hedefi, İstanbul'un genel ulaşım master planlamasına "girdi" olacak ve "vazgeçilmez" ön koşul kabul edilecek şekilde kesinleşmeli, bu ana kabule aykırı ulaşım kararları ve projeleri değiştirilmelidir.
Bu çerçevede, Tüp Geçiş güzergâhı yerüstüne Kazlıçeşme'de çıkmalı; Metro kesinlikle Suriçi'ne sokulmamalı, Kuzey-Güney Metrosu (Taksim-Marmara denizi kıyı kuşağı bağlantısı), Yenikapı yerine, Surdışı'ndan Kazlıçeşme'ye bağlanmalı; Yenikapı Kıtalararası Feribot İskelesi (zaten kaçaktır) Surdışı'na, Kazlıçeşme- Zeytinburnu kıyılarına E-5 ile bağlantı kurularak taşınmalı; Eminönü ve Sirkeci şehir hatlarının kapasitesi, Kazlıçeşme merkezinin devreye sokulmasına paralel olarak azaltılmalıdır.
Bu çerçevede, transit geçiş olarak da yoğun biçimde kullanılan mevcut 5 kuvvetli trafik arterinin de (Sahil Yolu, Vatan Caddesi, Millet Caddesi, Edirnekapı Aksı ve Haliç Sahil Yolu) kapasitesi azaltılmalıdır.
6- Suriçi'nin uzun vadede lastik tekerlekli araçlardan arındırılması hedeflenmeli; geçiş dönemi için, ulaşım sistemine getirilecek kısıtlamalar çerçevesinde, özel otoların park ihtiyacı da, ileride açık sosyal donatı alanlarına dönüştürülmesi hedeflenen "açık otoparklar"la karşılanmalı; Suriçi'nde katlı otoparkların yapımına kesinlikle izin verilmemelidir.
7- Suriçi'nin ulaşım gereksinmesi (Suriçi sirkülasyon ve Surdışı alanlarla ulaşım bağlantısı) öncelikle toplu taşımla desteklenmeli; ancak, tarihî dokuya uygun "hafif" sistemler (tramvay, elektrikli otobüs / troleybüs vs.) tercih edilmelidir.
8- Mevcut, Eminönü, Sirkeci, Beyazıt ve Yenikapı meydanlarının "Aktarma Alanları" olma niteliğini öncelikle azaltmak ve giderek kaldırmak hedeflenmeli, bu 4 meydanın işlevini Kazlıçeşme'ye aktaracak planlama çalışmaları başlatılmalıdır.
9- Bir "Surdışı Koruma Kuşağı" oluşturulmalı, kara surlarının dışında, tarihî mezarlıklar, eski hastaneler vb. kuşağını içerecek alan (Haliç'den, Kazlıçeşme'ye kadar), "Suriçi Etkileme ve Geçiş Bölgesi" olarak plan kapsamında SİTín koruma kuşağı şeklinde ele alınmalıdır.
10- İstanbul metropoliten alanının tümüne ve hatta Türkiye geneline hizmet veren fonksiyonların Suriçi'ne yoğun bir insan ve taşıt trafiği akımı çektiği ve bunun da Suriçi'nin korunması ve yaşatılmasındaki olumsuz etkisi artık herkes tarafından kabul gören bir gerçektir. Bu fonksiyonlardan, Tarihî Yarımada'nın kimliği ile uyuşmayan sanayi, imalat, toptan ticaret gibi işlevlerin bölge dışına çıkartılmasının gerek İstanbul, gerekse de Suriçi için yapılan plan çalışmalarında genel kabul görmesi olumlu bir yaklaşımdır. Ancak, hizmet fonksiyonları için bu kadar kesinleşmiş bir yaklaşımın henüz söz konusu olmadığı görülmektedir. Bu fonksiyonların hangilerinin ne kadar insan ve trafik yükü çektiğine ilişkin ciddi veriler yoktur ve bu anlamda bir analiz çalışması da söz konusu değildir. Bunun gerekliliği ve böyle bir çalışmaya dayanmayan bir seçmeciliğin çok da sağlıklı olmayacağı konusunda gerek 1997 tarihli raporumuzda gerekse bu raporumuzun daha önceki sayfalarında gerekli hatırlatmalar yapılmıştır.
Ancak, her ne kadar bu konuda yeterli veri yoksa da, korumacılık anlayışı çerçevesinde bazı temel kabuller söz konusudur. Çünkü, bu hizmet fonksiyonlarını değerlendirirken, kıstaslardan biri Suriçi'ne çektikleri yük ise, diğeri de kaçınılmaz olarak, Suriçi'nin tarihî kimliği ile ilişkileridir. Bu çerçevede, Valilik ve Belediye gibi prestij yapıların Suriçi'nde kalması uygun olacaktır. Kuşkusuz daha büyütülmemek kaydı ile, tarihî İstanbul Üniversitesi'nin, diğer tarihî okulların ve hastanelerin çekirdek üniteleri de Suriçi'nde kalmalıdır. Buna karşılık, İl Emniyet Müdürlüğü, Defterdarlık, Adliye gibi bazı kamu hizmetlerinin ve özel hastaneler gibi fonksiyonların süreç içinde Surdışı'na taşınması hedeflenmelidir. Ancak, doğru olanın, tarihî kimlik ile ilişkinin ve getirilen insan ve trafik yükünün birlikte değerlendirilmesi ile varılacak bir sentezin sonunda karara varmak olduğu unutulmamalı ve Surdışı'na taşınacak fonksiyonların ve taşınma önceliklerinin kararı böyle bir senteze dayanarak alınmalıdır.
11- Suriçi'nin Koruma Amaçlı İmar Planı'nın ve bu planın uygulama politikalarının oluşturulması, planın uygulama sürecinin sağlıklı bir biçimde işlemesi ve bu süreçte ciddi bir denetimin gerçekleştirilebilmesi için idari yapılanmada da bazı düzenlemelerin yapılması gerekli görünmektedir. Suriçi "tek belediye" olması, bir Suriçi İmar Müdürlüğü (Boğaziçi İmar Müdürlüğü gibi) ve Suriçi Restorasyon ve Planlama Bürosu oluşturulması, sadece Suriçi ile sorumlu ayrı bir Suriçi Koruma Kurulu kurulması bu anlamda atılabilecek olumlu adımlar olacaktır.
Kuşkusuz bu ve benzeri genel kabuller çerçevesinde, olumsuzluklardan kurtarmayı amaçlayan bir planlama kabulü, uzun zaman ve büyük maddi olanak istese dahi, Suriçi'nin geleceğine dönük olumlu sonuçlar almanın ilk ve zorunlu adımı olacaktır. Aksi halde, Suriçi'nin korumaya yanıt verecek bir planlama yapmak olanaksızdır. Bu aşamada yapılacak şey, acele etmemek, yıllardır söylenmesine karşın yapılmayan "Katılımcı Planlama Süreci"ni gerçekleştirmektir.

13.06.2003 / 23.08.0459
BASIN AÇIKLAMASI
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna Koruma Kurulu'nu Baskı Altına Almaya Çalışıyor


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Büyükşehir Belediye Meclisi'nden geçerek onay için 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na giden 1/5000 ölçekli Suriçi (Tarihî Yarımada) Koruma Planı'nı, düzenlediği bir basın toplantısında, övgülerle tanıtmıştır. Kurul'un planı inceleme sürecini tamamlayıp görüşünü oluşturmasını beklemeden yapılan bu "plana ve Belediye çalışmalarına methiyeler düzme toplantısı", her şeyden önce, Koruma Kurulu üzerinde baskı oluşturabilme çabasının bir ürünüdür ve bu açıdan, Odamızca, talihsiz bir girişim olarak değerlendirilmiştir. Ali Müfit Gürtuna'nın, basın toplantısında, Koruma Kurulu'nun "karar almakta gecikerek korumayı engellediğini" ileri sürmesi ve Belediye'nin Kurul onayı almadan yapımını başlattığı ve imalat devam ederken Kurul'un görüşüne sunduğu "Taksim- Yenikapı Metro Tünelini" onaylamadığı için Kurul'a yönelttiği eleştiriler de, demokratik olmayan, baskıcı bir yerel yönetim anlayışının ürünüdür.
"Yaptıklarına övgüler düzmeyi" alışkanlık haline getiren Gürtuna, Suriçi imar planı için düzenlediği basın toplantısında; planın hazırlanması sürecinde Mimarlar Odası'nın da katıldığı 40'a yakın danışma toplantısının yapılmış olduğu, 60 kuruluştan görüş alındığı, görüşlerin planlama sırasında dikkate alındığı, 1/5000 ölçekli plan ile Suriçi'ndeki bütün olumsuzlukların ortadan kalkacağı, nüfusun azaltıldığı ve yeşil alanların artırıldığı vb. yanıltıcı ve gerçek dışı açıklamalarda bulunmuştur.
Mimarlar Odası, Suriçi ile ilgili planlama çalışmalarının tamamlanmış olduğu haberini resmen belediyeden duymamış, bu bilgiye tesadüfen ulaşmış ve Planlama Müdürlüğü'nden bir bilgilendirme toplantısı talep etmiştir. Bu süreçten sonra, konu ile ilgili iki toplantıya katılabilme olanağı bulmuş ve kısıtlı da olsa, bazı belgeler elde edebilmiştir.
Çalışma ile ilgili değerlendirme ve buna bağlı olarak endişelerimizi "ön çalışmaların ve değerlendirmelerin yetersiz olduğu ve planın aceleye getirilmemesi gerektiği, 1/5000 ölçekli bir planı Koruma Planı olarak onaylamanın hatalı olacağı, Koruma Kurulu'nun 'Planlama sürecinde bir Danışma Kurulu oluşturulması' kararına uyulması gerektiği" şeklinde yazılı olarak Planlama Müdürlüğü'ne iletilmiştir.
Meclis'ten geçerek onay için Koruma Kurulu'na gönderilen planı henüz görme olanağımız olmadığından, bu görüşlerin plan kararları bazında ne derece dikkate alındığı bilinememekte; ancak, yazılı görüşümüzden 1 ay sonra planın Belediye Meclisi'nce onaylanmış olması, planlama süreci ve yöntemi ile ilgili olarak dile getirdiğimiz eleştirilerin dikkate alınmadığını ortaya koymaktadır.
1/5000 ölçekli Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı ile ilgili olarak Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğü'ne iletilen yazılı görüşümüzün özeti, ekte bilgilerinize sunulmaktadır. Raporda görüleceği üzere, Sayın Gürtuna'nın, planı tanıtmak amacıyla düzenlediği basın toplantısında dile getirdiği görüşlerinden farklı olarak, Suriçi'nin planlama süreci, planlama yöntemi ve plan kararları açısından ciddi eksiklikler söz konusudur ve planın, bu eksiklikler giderilmeden Meclisten geçirilmiş olması, bir "Dünya Mirası" olan Suriçi'nin korunarak yaşatılması açısından ciddi sorunlar yaratacaktır.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Eki: "Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı Çalışmaları Üzerine Görüşler - Değerlendirmeler" başlıklı raporumuzun özeti