1.11. Yangın Yönetmeliği ile İlgili Çalışma

Yangın Yönetmeliği'nin yürürlüğe girmesinden sonra doğal olarak Odamız içerisinde konuyla ilgili çalışmalar hızlanmıştır. Yönetmeliğin yazımı sırasında Odamız adına çalışmalara katkı koyan Ratip Kansu'nun da katıldığı bir seminer Kadıköy'de düzenlenmiş, Mimarlara Mektup bülteninde kendisiyle röportaj yapılmıştır.
Yönetmeliğin projelerde uygulanması, denetimlerde bu hususlara dikkat edilmesi önemli bir husus olarak çalışmalarda değinilmiştir. Ancak Şubemiz bunlardan ayrı olarak "İstanbul ve Yangın" konulu bir kongre düzenleme kararı almış ve bu konudaki çalışmalara başlamıştır. Ne yazık ki konunun önemine rağmen bu çalışma tamamlanamamıştır.

Yangın Yönetmeliği Semineri Yapıldı
Çalışmalarına 1987 yılında başlanılan "Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik" 12.06.2002 tarihinde, 2002/4390 sayı ile Bakanlar Kurulu'nda karar altına alınmış ve 26 Temmuz 2002 tarihinde, 24827 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu yönetmelik yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ülke bütününde geçerli tek yönetmelik olacak ve varolan tüm yönetmelikler de iptal olunmuş kabul edilecektir.
Yönetmeliğin 140. maddesi ile 26.10.1995 tarihli ve 95/7477 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Kamu Binalarının Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik" yürürlükten kaldırılmıştır. Belediyeler tarafından çıkarılmış olan bütün yangından korunma yönetmelikleri ve talimatları da yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu bağlamda konunun nasıl yürürlüğe gireceği, yönetmeliğin geçici 2. maddesinde "bu yönetmeliğin yayın tarihinden önce yürürlüğe konulmuş imar, yapı ve afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmelikler ilgili idareler tarafından, yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde bu yönetmeliğe uygun hale getirilirler" olarak belirtilmiştir. Süre 26 Ocak 2003'te sona eriyor.
23.11.2002 tarihinde Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Anadolu 1. Bölge (Kadıköy) Temsilciliği'nin düzenlemiş olduğu yönetmelik ile ilgili seminerde, ilgili kesimlerin ifadelerinden, birkaç ilin dışında bu hususta bir çalışmanın olmadığı anlaşıldı.

Seminer, İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç (İst. Büyükşehir Belediyesi eski itfaiye müdürü), yönetmelik çalışmalarına Mimarlar Odası adına katkı koyan Ratip Kansu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü'nde görevli üyemiz Beril Tamgaç'ın sunuşları ve bilgilendirmeleri, son oturumunda ise konuya ilişkin bilgi sahibi kişilerin katkıları ve katılımcıların soruları ile gerçekleşti.
Yeni yangın yönetmeliğinin, çok geniş araştırmalar ve uluslararası uygulama ve yönetmeliklerden yararlanılarak uyarlandığı, ancak Türkiye'de bir ilk olması nedeniyle eksikliklerin ve uygulamada çıkabilecek aksaklıkların zaman içerisinde giderilebileceği ifade edildi. Yönetmeliğin en önemli eksikliğinin yetkilendirme olduğu tespit edildi. Sivil savunma, itfaiye, yerel yönetimler vb. teşkilatlar bu yönetmelikte net olarak tarif edilmemiş. Seminere katılan ilçe belediyeleri yetkililerinin de ifade ettiği gibi, gerek ilçelerde gerekse Büyükşehir itfaiye Müdürlüğü'nde onaylanan projelerde yetki ve sorumluluk tanımı net olarak yapılmadığından onay makamları zorunlu olarak yetkiyi kullanıyor ve sorumluluk alıyorlar.
Yeni yönetmeliğin getirdiği en önemli yeniliklerden biri yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından dolayı ve bu hükümlere uyulmaması halinde oluşacak yangın hasarlarından, yatırımcı kuruluşlar, mal sahibi ve tasarım ekibi, mimar ve mühendisler, müteahhitler, imalatçılar ve danışmanların sorumlu tutulmasıdır.
Yine yönetmelikle, sigorta şirketlerine de sigorta ettikleri binada yönetmelik hükümlerine uyulup uyulmadığını kontrol etme zorunluluğu getirilmektedir. Ayrıca yapılacak olan imar planlarında yeni yönetmeliğin gerektirdiği şartların sağlanması gerekiyor.

Yönetmelikte adı geçen standart ve tanımı yapılmış malzemelerin, imalatların ise malzeme üreticisi sektörlerce ele alınarak ürün haline getirilmesi ve gecikmeden kullanıcılara sunulması gerektiği ortaya çıktı. Yeni yönetmelik mimarlar açısından çok önemli bir alanı, görevleri tanımlıyor. Gerek tasarım sürecinde, gerekse uygulamaya ilişkin standart ve normlar ve yine bunlara ilişkin malzeme kullanımı, geniş ve kapsamlı bir bilgilenmeyi gerektiriyor. Geçmişte yapılan istatistikler, tasarımdan kaynaklanan hatalar nedeniyle ya da uygulamadaki eksiklikler sonucunda mal ve can kayıplarının olduğunu gösteriyor. Yeni yangın yönetmeliği, diğer bazı yönetmelik ve yasalarda da değişikliklerin yapılmasını gerektiriyor. Getirilen yeni tanım ve yapılması gerekli bazı hususlardan dolayı imar yönetmeliği ve kanununa yeni tanımların girmesi gerekiyor. Binaların yangın söndürme, algılama ve tahliye projeleri tesisat projelerinden ayrı olarak hazırlanacak. Referans gösterilen TSE ya da Avrupa Normları'nın (EN) çözümlenmesi gerekiyor. Mimarların eğitiminde son yıllarda birkaç eğitim kurumu dışında yangın ve buna ilişkin projelendirme, standart ve normların anlatıldığı bir disiplin yoktu. Uygulamada ise zaten yetersiz olan yönetmelik ve denetimsizlikler olumsuz sonuçlar doğuruyordu.

Bu yönetmelikle konunun öneminin ve ciddiyetinin bilinçlerimize çıkması, yönetmeliğin sağladığı en önemli husus olmuştur.
Yeni yangın yönetmeliğindeki tanımlara göre bire bir tasarım yapmak çok mümkün görülmüyor. Konu dinamik bir tasarım ve planlama sürecini gerektiriyor. Tasarımcı bir yangın senaryosuna göre tasarımını yapıyor, ilgili meslek grupları da bu senaryoya göre projelerini gerçekleştiriyorlar. Örneğin yeni bir tanım; "yangın kaçış yolu projesi". Bu projenin ne şekilde çizileceği, buna ilişkin kullanılacak simge, çizim norm ve standartlarının oluşturulması gerekli.

Yönetmeliğin yeni olması, konuya ilişkin bilgi ve yorum eksikliği nedeniyle öncelikle denetleme yapacak mimar kadroların ilgili kurumlarınca ciddi bir eğitime alınması zorunludur.
Mimarlar Odası'nın ilgili komitelerinin de bu konuda ivedi olarak çalışması, mimarların meslek içi eğitime alınması, bu konuda organizasyonun üstlenilmesi gerekmektedir.17.08.1999 depremiyle birlikte son zamanlarda güvenlikten anlaşılan sadece depreme karşı güvenliğin olduğu ülkemizde, yeni yangın yönetmeliği güvenli yapı kavramının sadece depremle sınırlı olmadığını ve birçok alanı kapsadığını kamuoyuna anlatmaya da bir araç olacaktır.
Kaçınılmaz olarak konuya ilişkin kamusal alanın da yeniden örgütlenmesi ve düzeyin yükseltilmesi gerekmektedir.
Mimarlık eğitimi veren kurumların da bu eksikliği gidermeleri, özelde yangın, genelde ise "güvenli yapı" kavramının içerdiği konulardaki disiplinlerde değişiklik ya da ilave yapmaları gündeme gelmelidir.
Ayrıca 19 ilde uygulanmakta olan yapı denetim uygulamasında çalışan şirketlerin durumu ve yetkileri belirlenmemiştir. Bu kadroların da eğitime alınması zorunludur.
Konunun tüm taraflarının böylesi bir uygulama için bilgisiz ve yetersiz, yönetmeliğin ise tümüyle çözümlenmemiş olmasına rağmen çıkarılmış olması "tümdengelim" olarak yorumlanabilir. Hep birlikte olumsuz ve sıkıntılı bir uygulama sürecinden geçeceğimiz aşikârdır. Ancak bütün bunlara rağmen çok önemli bir eksikliğin giderilmesi için önemli ve büyük bir adım atılmıştır.
(Mimarlara Mektup, sayı: 46)

Yangın Yönetmeliği Yürürlüğe Girdi
Yangın yönetmeliği çalışmalarına Mimarlar Odası adına katılan Y. Mimar Ratip Kansu ile yapılan söyleşiyi yayınlıyoruz.
Yangın yönetmeliği hakkında görüşlerinizi bize aktarabilir misiniz?
Ratip Kansu - Geçtiğimiz ay yayınlanan yangın yönetmeliği Türkiye'nin en büyük eksiklerinden birini tamamlamıştır. İmar yönetmeliklerinde, sadece bir kaçış yolu olarak yangın merdiveninden öteye gitmeyen; sadece İstanbul'un 1995'lerde çıkarttığı bir yangın yönetmeliği ve onun arkasından İzmir'in yüksek yapılar yönetmeliği içerisinde yer alan kaçış yollarına yönelik çalışmalar olmuştur. Fakat bu yangın yönetmeliğinin esas getirisi kombine bir çalışma olması. Bu çalışma, hem bir kaçış yolunu, hem de yapının yanma ve yangın durumundaki tavrını belirtmekte. Ayrıca yanmayı geciktiricilik ve duman geçirmezlik gibi konuları da içeren bir takım standartlara bağlanmış, bunun yanında elektrik yönünden algılama, mekanik yönden havalandırma, planlama boyutunda ve eski eser üzerindeki şartları kapsayacak şekilde kombine bir yönetmelik oluşmuştur. Böyle olması, sadece kaçış yolu olmanın ötesine geçerek, yapının ve yapı içindeki insanların sağlık-can güvenliğini sağlayacak bir yapılanmaya götürmektedir. Bu yapılması zorunlu olan bir takım yapı detayları ve değerleri getiriyor. Fakat bunun karşılığında da daha sonraki sorumluluğu bina yöneticilerine vermekte ve yangından çıkacak sorumluyu imalata kadar sorumlu kılmakta. Yani yapı denetimindeki 10 yıllık sorumluluğu, devamlı sorumluluk haline getirmekte. Artık bir yapıda uygulanacak değişiklikler, yapının yöneticisi tarafından ancak mimarına sorularak yapılabilicek, aksi takdirde her türlü sorumluluk tamamen yönetici üzerinde olacaktır. Bu sorumluluğu beraberinde getiren bir yangın yönetmeliği olmuştur. Bu nedenle mimarın tasarımdan tutun da, uygulamaya varıncaya kadar devamlı sorumlu olmasını sağlayan ve yapı malzemesi seçiminde, yapı malzemelerinin niteliğinin belirlenmesinde, standartlarının belirlenmesinde, bire bir olması gereken ve proje düzenlemeden uygulamaya kadar yeni kural ve kavramları da beraberinde getirecek bir açılımı sağlamıştır.
Bu yönetmelikte belki de çoktan beri yapılması gereken şey, meslektaşlarımızın daha detaylı proje üretmesi, malzeme seçiminden tesisat şartlarının detaylarına kadar dikkat etmesini gerektiriyor sanırım. Başta meslek odaları olmak üzere, eğitim kurumlarında da yangınla ilgili bilginin tazelenmesine, yangına karşı alınacak tedbirlere ve biraz önce belirtildiği gibi yönetmeliklerin gerektirdiği hususların içselleştirmesi hakkında neler yapılması gerekir, bu konuda bir çalışma oldu mu?
RK - Tabii şöyle bir konu var. Şimdiye kadar esasında birçok ülkede olup da Türkiye'de eksikliği olan bir konu, Türkiye'de yapı şartnamelerinin bulunmaması. Diğer mühendislik konu ve malzemelerinin hep TSE'de bire bir karşılığı var, mimaride ise malzeme düzeyinde var. Ama üretime yönelik TSE standartlarının ve yapı şartnamelerinin olmamasının getirdiği ve bunun karşılığı da yapı şartnamelerinin olmamasından dolayı bir kopukluk var. İşte buradaki kopukluğun giderilmesi artık bundan sonra projeyi yapan mimarlara düşmekte. Çünkü yapılacak olan şeyin sorumluluğunu aldığınıza göre proje düzeyinde de bunu tarif etmek ve tanımlamak gerekiyor. Bu konuda tabii büyük bir açık var. Türkiye'de mimarlar hep kaçış yolu olarak sadece merdiveni düşünmüş, ötesine geçememiştir. Örneğin, merdivenin kaplaması, bu merdivene bağlanan yolların niteliği, sadece saç kapı deyip geçilmiştir, fakat bu saç kapının niteliği, ne şekilde olacağı, duman geçirip geçirmeyeceği, detayları ve bunun sorumluluğu hakkında hiçbir şey yapılmamıştır. Bunun üzerinde, projeyi çizen de, kontrol mekanizmasını oluşturan belediyeler de durmamıştır. Fakat bu sorumluluk üzerine verildiği takdirde bundan sonra en azından bir yangın kapısının tüm niteliklerinin baştan belirlenmesi gerekecektir.

Bir de depreme bağlı olarak çıkabilecek yangın riski var. Hep depremde binaların yıkılıp can güvenliğini tehlikeye atmasından bahsediyoruz, ama depremden kaynaklanabilecek yangına karşı tedbir de söz konusu. İkincisi planlama kapsamında deprem olsun olmasın, yangına yol açabilecek atölye yerleşmeleri, sanayi kuruluşlarının konutlarla yan yana olması, onlar için gerekli tedbirin alınmaması gibi bir takım olumsuzluklar var. Geçenlerde Körfez İlçesi'nde olduğu gibi çeşitli olaylarla da karşılaşıyoruz. Gültepe'deki LPG tüpünün patlaması gibi. Yangın yönetmeliğinde ayrıca bu tür hükümler de var mı?
RK - Planlama bazında var tabii. Bunların bir kısmı biliyorsunuz yönetmeliklerimizde dağınık olarak yer alıyor. Gayri sıhhi müesseseler ile ilgili yönetmelik yer almakta, ama ada ölçeğinde belirleyici kayıtlar var. Ve burada planlamacıların dikkatini çekmesi gereken konular da yer almakta. O nedenle demin sözün başında da belirttiğim gibi, planlamadan tutun da, detay düzeyine varıncaya kadar her kademe ve konuda mimarı sorumlu kılan bir çalışmanın içine girmekte. Özellikle depremden sonra getirilen can ve mal güvenliğinin daha çok mal güvenliği olarak yapının sağlamlığı üzerinde durulmuştur. Bu can güvenliğini de getiriyor, çünkü yangından korunma, sadece yangından değil kişinin kaçış yollarında veya bina içindeki hareketlerinde güvenli yön bulmasını sağlayacak tedbirleri de beraberinde getiren şeyler. Yangında kullandığınız bu mekanizma, deprem sonrasında ortaya çıkacak yangında olduğu kadar, yangın olmadığı durumlarda da yapı hasar görse bile, buradan kaçış yollarını bulma imkânı sağlayacaktır. Ayrıca ada büyüklüklerinin belirlenmesi, tabii ki deprem sonrasında çıkabilecek yangını yapı adalarından birbirine sıçrayarak şehre ulaşmasını önleyecek bir tedbirdir.
Peki böyle bir tedbirin işlendiği projelere, nasıl bir denetim mekanizması uygulanacak? İtfaiye kuruluşu ve bünyesindeki teknik elemanlar böyle bir proje denetimini yapabilecekler mi? Bu konuda endişeleriniz var mı?

RK - Tabii bu durumun sadece İstanbul'da gerçekleşeceğini düşünmeyelim. Küçük yerleşimler de var. Bunu sırf itfaiyelerin yapması gerek diye de düşünmeyelim. Çünkü bazı küçük belde belediyelerinde kendi imar mevzuatını yürütmek için bir teknik eleman bile bulamazken, oradaki itfaiyelerin böyle bir teknik eleman bulundurması zor. Burada özellikle bu yönetmeliği yürütmekle görevli olan İçişleri Bakanlığı'nın dikkat etmesi gerekiyor ve bütün mahalli idareler ile il idarelerindeki bayındırlık müdürlükleri düzeyinde, yeni çıkan yönetmeliğin bir meslek içi eğitim verilip, bunun uygulamasına hassasiyet gösterilmesi konusunda takipçi olması gerekiyor. Bu konuda tabii biz meslek odalarına da büyük görevler düşüyor.
Evet, biz de meslek odası olarak bu konuyu bir meslek içi eğitim konusu olarak ele almayı ve değerlendirmeyi düşünüyoruz.
RK - Bakın İstanbul'un geçen yönetmeliğinde çıkan geçici bir madde, bu yönetmelikte de yer alıyor. İstanbul yönetmeliğinde kamuya açık yapıların 5 yıl içinde belirlenen koşullara uydurulması diye bir konu vardı. Fakat 5 yıl bittiğinde hiçbir şey yapılamadı. Şimdi bu yönetmelik çıkalı 2-3 ay oldu, ama üç yıl içinde uyulması gerek deniliyor. Bakın bir sinemayı, bir tiyatroyu, belediyeler 3 yıl boyunca göz ardı edip de, üçüncü yılın sonunda hepsini kapatarak yangın yönetmeliğine uyarlı bir hale getirmesi pratikte mümkün değil. O nedenle tüm belediyeler, sınırları içindeki kamuya açık yapıları belirleyip, sahiplerini bir araya toparlayıp, bir koordinasyon içinde 3 yıl boyunca sırayla rotasyonla yangın yönetmeliğine uygun hale getirmesi gerekiyor. Yönetmelik sadece yeni yapılan yapılar için değil, mevcut olan yapıların da dönüşmesini kapsıyor. Kültür faaliyeti gösteren bütün yapıları 1 yıl boyunca kapalı tutup, yenilemek mümkün değil. Onun için, bunun bir rotasyon halinde ve bugünden başlayarak yapmak lâzım.
Tabii diğer disiplinlerin de kendi alanlarında yangına yönelik bilgilerini tazelemesi ve disiplinler arası bilgiyi paylaşması gerekir diye düşünüyorum. Bir kimya mühendisinin, bir elektrik mühendisinin birbirlerinden kendi meslekleri adına öğrenecekleri şeyler vardır. Biz mimarların da, bir yapının genel yönlendiricisi olarak, diğer meslek grupları ile beraber, başta yangın olmak üzere ortak çalışma alanlarını bulmamız gerekir.
RK - Evet, en son şunu da söylemek lazım. Yangın medeniyetin başlamasıyla beraber hep var olan bir konu. Fakat Türkiye'de yönetmelik olarak, yani bir zorunluluk olarak bir takım kurallara bağlanması yeni bir olgu. O nedenle bu konudaki teknokratların da, nasıl davranıp, bilgi donanımlarını ne şekilde yenilemesi gerektiği konularında bir çalışma yapmaları, karşılıklı koordinasyonun sağlanmasında ilk başlangıç olarak gerekli.

Evet, ayrıca meslektaşlarımıza söz konusu yangın yönetmeliğinin tamamına web sayfamızdan ulaşabileceklerini belirtelim, teşekkürlerimizle...
(Mimarlara Mektup, sayı:44)

"İstanbul ve Yangın" Kongresi Değerlendirme Toplantısı

5 Kasım 2002 / Katılanlar: Bülend Tuna, Mehtap İnan, Ratip Kansu, Levent Önder

Gündem:
- Kongrenin kapsamı üzerinde tartışma
- Bilim Kurulunun teşkili (üniversitelere çağrı)
- Çağrı çıkarılacak meslek odaları (Makine, İnşaat, Elektrik, Kimya, Ş. Plancıları, ...)
- Çağrı çıkarılacak kurum ve kuruluşlar (Büyükşehir Belediyesi, İtfaiye Müdürlüğü, Planlama ve İmar Müdürlüğü, İstanbul Valiliği Afet Merkezi, Türkiye Yangından Koruma Vakfı, ...)
- Konuyla ilgili ticari kuruluşlar / mali sponsorluk (İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, Yangın ve Güvenlik Dergisi, ...)
- Kongre'nin yeri ve zamanının belirlenmesi

Kongre'nin kapsamı üzerinde yapılan tartışmalarda aşağıdaki hususlar not edildi:
- Konunun mimari ve planlama yönünün ele alınması gerekiyor. Tasarım - malzeme - planlama
- Ulusal yangın politikasının belirlenmesi çalışmaları. Ulusal afet politikasına paralel ve benzer şekilde...
- Bilim Kurulu için Abdurrahman Kılıç'la görüşülmesi, önerilecek isimlerle birlikte bir çağrı çıkarılması, çıkarılacak çağrı için hazırlıklar yapılması.
- Kongre kapsamında ele alınacak konu başlıkları olarak şunlar sıralandı:
- Planlama
- Ulaştırma / ulaşım yapılarındaki yangın güvenliği
- Tasarım, yapı planlarında dikkat edilecek hususlar
- Değişik taşıyıcı sisteme göre yapılan binalardaki yangın etkilerinin değerlendirilmesi
- Yangın senaryoları
- Malzeme seçimi ve uygulaması
- Mevcut yönetmelik ne getiriyor? Beklentiler, eksiklikler.
- Eski eser binalarda yangın güvenliği sorunu
- Mimarlır Tarihi açısından yangın
- Yangın ve hukuk sorunları
- Sigorta sorunları
- Yüksek yapılar
- Türkiye'de yangın standartları
- Uluslararası yangın standartları
- Deprem ve Yangın
- Sanayi yapılarında yangın güvenliği
- Özürlüler ve yangın
- Mimarlık eğitiminde yangın sorununun ele alınması
- Meslek içi eğitim kapsamında yangın konusunun işlenmesi / sertifikalı eğitim
- Mesleki denetim sorunları / Belediye proje denetimi
- Gayrı sıhhi müesseselerle ilgili mimari düzenlemeler
- Bu kapsamda ele alınan konular öncelikle kendi aramızda tartışıldıktan ve geliştirildikten sonra, üniversitelere, meslek odalarına, ilgili kurumlara, şirketlere çağrı çıkarılması düşünüldü.
- Bahar aylarında İTÜ veya YTÜ'de yapılması, aynı zamanda sergi veya mini fuar kapsamında etkinlikler düzenlenmesi, Kongre'de şirketlerin kendilerini tanıtmalarına imkân verilmesi hususları değerlendirildi.
- Kongre vesilesiyle "iyi örnekler, kötü örnekler" başlığı altında bir sergileme yapılabileceği, bu konuda öğrenci çalışmalarının teşvik edilebileceği, fotoğraf çalışması yapılabileceği belirtildi.