- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Bildirisi
- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
Boğaziçi Üniversitesi arazisinin SİT statüsünün düşürülmesine bilirkişiler onay vermedi: Doğal SİT alanlarını yapılaşmaya açmak iklim değişikliğinin etkilerini artırır
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “olur”uyla Boğaziçi Üniversitesi arazisinin birinci derece doğal SİT alanı statüsünün düşürülmesine karşı Mimarlar Odası’nın açtığı davada bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda, Boğaziçi Üniversitesi kampüsü ana binalarının tarihi devirlerde kültürel ve sosyal yaşama katkı sağladığı belirtilerek, özgün mimari değer taşıyan ve Türk eğitim tarihinde önemli bir yeri olması sebebiyle “kültürel varlık” olarak korunması gerektiği kaydedildi.
Sarıyer ilçesi sınırlarında kalan Boğaziçi Üniversitesi arazisinin doğal SİT alanı statüsü, 7 Eylül 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak değiştirilmişti. Kararla üniversite arazisinin 217 bin metrekarelik alanı “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı”, 205 bin metrekarelik alanı da “nitelikli doğal koruma alanı” olarak tescillenmişti.
Basına yansıyan bilgilere göre, bu işlemin dayanağı özel bir şirketin hazırladığı Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu’ydu (ETBAR). Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliği’nin 5/c maddesine göre, söz konusu en az ardışık dört mevsimi kapsayacak şekilde araştırma yapılarak hazırlanması gerekiyordu.
Boğaziçi doğal ve tarihi SİT alanında ve öngörünüm bölgesinde kalan Boğaziçi Üniversitesi arazisinin doğal SİT statüsünün düşürülmesine yönelik işlemin durdurulması için Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi dava açmıştı. İstanbul 12’nci İdare Mahkemesi’nde açılan dava kapsamında geçtiğimiz günlerde bir bilirkişi raporu hazırlandı. Rapordan öne çıkan tespitler şöyle:
– Dava konusu alanda 87 ağaç türü ve 49 çalı türünden oluşan binlerce bitki, Boğaziçi Üniversitesinin koruması altında değerli bir arboretuma dönüşmüştür. Boğaziçi Üniversitesi’nin yerleşim alanı, şehitlik ve Nafi Baba Tekkesi tarihi değerleri yüksek yerlerdir ve korunması gerekir. Aynı şekilde bir arboretuma dönüşen orman alanının da korunması gerekir. Dava konusu işlem ile korunması gereken bu değerlerin zarar görme olasılığı oldukça yüksektir.
– Kampüsteki ormanda yaşları 80 ila 150 arasında değişen servi ve meşe ağaçları yer almaktadır. Gerek tarihsel niteliğiyle gerekse Boğaziçi korularının devamı olması açısından bunların korunması gerekmektedir. Kampüsteki ormanda Boğaziçi korularının ana unsurları olan fıstık çamı, servi ve erguvan ağaçları yer almaktadır. Bu yapının bozulmaması için koruma statüsünün düşürülmemesi gerekir.
– SİT statüsü değişikliği nitelik ve yoğunlukta yapılaşmanın önünü açar. Hem Boğaziçi Üniversitesi’nde hem de bitişik alanda koruma statüsünün düşürülmesi, yeşili azaltıcı, yapılaşma oranını artırıcı sonuç yaratır.
– Doğal SİT alanlarının statüsünü düşürerek onları yapılaşmaya açmak iklim değişikliğinin etkilerini artırmaya yol açar.
– Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin 5/c maddesine ETBAR raporu en az ardışık dört mevsimi kapsayan ekolojik temelli bilimsel araştırma yapılarak hazırlanması gerekir, ancak raporda sunulan araştırma yaz, kış ve ilkbahar mevsimlerini kapsayıp sonbahar mevsimini kapsamamaktadır. Bu nedenle yönetmelikteki ifadeyle rapor hazırlanırken en az ardışık dört mevsim kuralına uyulmamıştır. Raporda, dava konusu alanda Albizzia julibrissin, Ginkgo biloba, Malus communis, Mahonia aquifolium, Viburnum tinus gibi bulunan bazı türlere yer verilmemiştir.
– Alanın ekolojik yapısı itibariyle iki farklı SİT derecelendirilmesi sonucu birbirinden ayrı tutulmasının bilimsel bir dayanağı yoktur. Ekolojik bütünlük olarak uygun bulunmadığı, dava konusu işlemin doğal bütünlüğü bozduğu değerlendirilmiştir.
– Boğaziçi kampüsü kentteki yeşil alan sistematiği içindeki rolü bakımından odak yeşil alan niteliği taşımaktadır ve yapılaşma baskısı açısından yüksek kırılganlığa sahiptir. Bu bağlamda koruma statüsünün devamlılığı kritiktir. Bu odak alanın varlığının tehlikeye girmesi, Boğaziçi yeşil sisteminin geleceği açısından kaygı verici sonuçlar yaratır.
– Doğal sistem açısından konu ele alındığında, “habitat bütünlüğü” sürekliliğin tesisinde kritik rol oynuyor. Bilimsel çalışmalarda ortaya konulduğu üzere koruma statülerindeki değişimler, kenar etkisini artırır ve habitat parçalanmasına sebebiyet verir. Koruma statülerinde değişikliklere gidilmesi doğal-kültürel sisteme zarar verir.
– Dava konusu alan topoğrafik özellikleri gereği üç temel sırt üzerinden ilerleyerek arazinin en üst kotlarına ulaşan bir kurguya sahiptir. Bu durum siluet açısından olduğu kadar rüzgar- iklim kontrolü açısından da dikkate alınması gereken bir durumdur. Koruma statüsünde değişim olması halinde Boğaziçi siluetinde olumsuz bir etki yaratılacaktır. Bu alanın Rumeli Hisarı’na yakınlığı dikkate alındığında Hisarın silüetteki varlığına da zarar verecektir.
– Kritik değere sahip uluslararası turizm potansiyelinin varlığının devamlılığının sağlanabilmesi için dava konusu alanının koruma statüsünde uzun yıllardan beri süregelmiş koruma yaklaşımlarının devamlılığının sağlanmasına ihtiyaç vardır. Aksi takdirde turizm potansiyelinin uzun vadede yitirilmesine sebep olabilir.
– Davaya konu olan alanın koruma statüsünün değişimi, İstanbul ve kentin iklimsel konforu açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir.
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Afet ve Acil Durum Toplanma Alanları haritasında Boğaziçi Üniversitesi toplanma alanı olarak belirlenmiştir. Kamu güvenliği için geride kalan tahliye toplanma alanlarının bir sistem yaklaşımı çerçevesinde devamlılığının sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Afet yönetim sisteminin risk azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme olmak üzere dört aşamasında da etkin rol alma potansiyeline sahip olan böylesi bir alanın, kamu güvenliği ve kent dirençliliğinin sağlanabilmesi için korunması gerekir.
– Boğaziçi Kampüsü’nün koruma statüsünün değiştirilmesi hâlihazırdaki sürdürülebilir yeşil kampüs çalışmalarına zarar verir.
– Kampüsün batısındaki “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” içindeki yapılar önemli bir mimari özelliğe sahip değildir, ancak her ne kadar tek tek yapı bazında sıradan yapılar olsalar da bir bütün olarak bakıldığında İstanbul Boğazı silüeti içinde genel görünüşe zarar vermeyen, küçük ölçekli yapılardan oluşan ve çevresi ile uyumlu bir kent dokusu oluşturmaktadır. Bu bölgede yapı yoğunluğu ve kat yüksekliğinin artırılmaması, mevcut haliyle korunması gerekmektedir.
– Boğaziçi Üniversitesi kampüsü ana binaları tarihi devirlerde kültürel ve sosyal yaşama katkı sağlamıştır. Özgün mimari değer taşıyan ve Türk eğitim tarihinde önemli bir yeri olması sebebiyle “kültürel varlık” olarak kampüsün diğer peyzaj değerleriyle bir bütün olarak korunması gerekmektedir.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi