- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Bildirisi
- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü Kutluyoruz
Ülkemizde uygulanan sermaye ve rant odaklı politikalar; emek istismarına ve insan onuruna yakışmayan çalışma koşullarına yol açmış, çalışma barışı bozulmuştur. Devlet, çalışanların yaşam seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri almakla sorumludur.
Ülkemizde emekçilerin en basit hak arama mücadeleleri, örgütlenme, çalışma, toplantı ve gösteri hak ve özgürlükleri baskıyla, zorla, işten atılarak, sürgün edilerek, hukuk çiğnenerek yok edilmeye çalışılıyor.
Emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs kutlamalarına yasak getirilmekte; çalışma ve üretim alanı özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma ve giderek köleleştirme süreçleriyle şekillenmektedir.
Emekçilerin çalışma koşulları; nitelikli ve adil koşullarda, insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlamak üzere düzenlenmeli, asgari ücret üzerindeki tüm vergi ve kesintiler kaldırılmalı, ülkemizde hızla artan işsizliğe karşı kamu istihdamı artırılmalı, hukuksuz olarak işten çıkartılan kamu emekçileri işlerine iade edilmeli ve çalışma süreleri azaltılmalı, örgütlenme, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Siyasi iktidar çalışma koşullarının, iş güvenliğinin güvencesi olan sendikaları bir tehdit olarak görüyor. İşçi sınıfını bölmeye, örgütlülüğünü zayıflatmaya, kendisine muhalif olarak gördüğü her odağı, meslek örgütlerini, basını, gazetecileri, doktorları, öğrencileri Pasifik’e etmeye, hatta yok etmeye çalışıyor.
Sermaye odaklı bu anlayış, azınlık bir grubun ülke gelirinin büyük bir kısmına sahip olmasını, çoğunluğun ise yoksullaşmasına, mülksüzleşmesine, işsizleşmesine neden olmakta; ülkede büyük bir gelir adaletsizliği ve hakça bölüşüm sorununu ortaya çıkarmaktadır. Çevreye, doğaya, tarihe, kültüre, genel olarak bütün yaşam alanlarına verilen zararlarla birlikte düşünüldüğünde, bu modelin uzun vadede ‘sürdürülebilir bir kalkınma modeli olmadığı’ görülmektedir.
Rant uğruna ülke kaynak ve olanakları; yerleşik alanları, doğayı, çevreyi, orman arazilerini, sit alanlarını, tarım ve su havzalarını, kıyılarımızı talan eden projelere; Kanal İstanbul’a aktarılmakta, sermayenin çıkarları uğruna tüm toplumun yaşam kalitesi ve sağlıklı geleceği feda edilmektedir.
Yaşadığımız salgın süreci de toplumda yaratılan adaletsizliği ve eşitsizlikleri gözler önüne sermiştir. Ekonomik etkileri azaltmak için iktidarın önlem olarak uygulamaya koyduğu 4857 sayılı İş Yasası’nın geçici 10. Maddesi ile işverenlere getirilen işten çıkarma yasağı, emekçileri işten tazminatsız atma yöntemine dönüşmüştür. İşçilerin işyerinde sendika istemeyen işveren tarafından kod-29 denilen “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranmak” gerekçesiyle, savunması alınmadan, iş güvencesi hükümlerinden ve işsizlik ödeneğinden yararlanmadan, haksızca ve hukuksuzca işten atılmalar yaşanmıştır.
Çalışanlar iş ve gelir kayıplarına karşı korunamadığı gibi, işyerlerinde de virüse karşı korunamamaktadır. Covid-19’a bağlı çok sayıda sağlık çalışanı yaşamını yitirmiştir. SGK, Covid-19’un iş kazası meslek hastalığı olarak bildirilmesini engelleyerek iş cinayetlerinin kaydının tutulmasını da engellemektedir.
Pandemi nedeniyle yurttaşlara sağlanan nakdi desteklerin ana kaynağı işsizlik sigortası fonudur. Temel amacı işsizlik sigortası ödemeleri ve işsiz kalanların yeniden işe kazandırılması olan İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları son yıllarda adeta bir işveren destek fonuna dönüşerek amacı dışında kullanılmaktadır.
Pandemi sürecinde sosyal devlet ilkesi gereği vatandaşlarına asgari bir yaşam düzeyi sağlamakla mükellef olan devlet bu sorumluluğunu yerine getirememiş, salgın yaşamları tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Yanlış politikalar nedeniyle çığ etkisiyle büyüyen sorunlar ve kayıplar, yasaklarla, sansürle, günden şaşırtmalarla ve ayrımcılıkla, sürdürülmek istenmektedir.
Mimarlar Odası olarak; emekçileri güvencesizlik, yoksulluk, işsizlik, sömürü ve ayrımcılığa terk eden sermaye odaklı politikalara karşı haklı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi vurguluyoruz.
Tüm temel insan hak ve özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve yararlanılmasını engelleyen hiçbir ayrım, mahrumiyet ve kısıtlamanın yaşanmadığı, insan onuruna yakışır çalışma koşullarının sağlandığı bir gelecek dileğiyle 1 Mayıs Emek, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutluyoruz.
TMMOB MİMARLAR ODASI