- TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Bildirisi
- Tuzla Kamil Abduş Gölü çevresinin yapılaşmaya açılmasının yürütmesi durduruldu
- Adalar imar planlarının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu
- Mimarlar Odası Üye Kayıt İşlemleri Ve Üyelik Ödenti Uygulamaları Hakkında
- XVIII. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali başlıyor
- KTMMOB Mimarlar Odası, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Ziyaret Gerçekleştirdi
Basın Açıklaması: Yağışları Afete Dönüştüren Yönetim Anlayışıdır
31.07.2018
24 Temmuz’da Sütlüce’de inşaat istinat duvarının yıkılmasıyla birlikte bitişik parselde bulunan ve daha sonra kaçak olduğu anlaşılan bir binanın çökmesi, 28 Temmuz’da Sancaktepe’de okul bahçesinin istinat duvarının ve yine bir başka parseldeki çökme ve ardından 30 Temmuz’da Ümraniye’de yine bir inşaat istinat duvarının çökmesi, sürdürülmekte olan imar politikalarını, kamu denetimini, mimarlık ve mühendislik hizmetinin önemini ve inşaat sektöründeki denetimsizliği, kamuoyunda bir kez daha tartışılır hale getirdi.
Her dört olayda da can kaybının yaşanmaması belki de tek tesellimizdir. Zarar ziyana uğrayan tüm vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
İstinat duvarlarının yıkılması ve göçmelerin hemen ardından ilgili belediyeler adeta sorumluluklarını gizleme telaşı ve suçluluk duygusu içinde ‘masum’ olduklarını kamuoyuna anlatmak için inşaatların ruhsatlı olduğunu, Sütlüce’de yıkılan binanın kaçak olduğunu ve yıkımlara şiddetli yağmurun sebep olduğunu açıkladılar.
Yağmur, kar, rüzgâr, depremler doğa olaylarıdır ve kaçınılmaz olarak yaşanacaktır. Ancak bu doğa olaylarının felakete dönüşmemesi bizim elimizdedir. Çarpık kentleşme, denetimsiz yapılaşma, aşırı betonlaşma, artan altyapı sorunları, iklim değişikleriyle birlikte özellikle büyük kentlerde sıradan doğa olaylarının bile felakete dönüşmesine yol açmaktadır. Yakın dönemde İstanbul’da şahit olduğumuz seller, taşkınlar, dolu afeti, göçük ve çöküntüler, son olayların tesadüfen üst üste gelmediğini apaçık göstermektedir. Bu felaketler ancak mesleki teknik hizmetlerin bilimsel veriler ışığında ve kamu yararını esas alan imar politikaları çerçevesinde hayata geçirilmesi ile önlenebilir.
‘İmar barışı’ da dahil son yıllardaki bütün kanun ve yönetmelik değişiklikleri sağlıklı yaşanılabilir bir çevrenin oluşmasına yönelik değil, finansal kaynak esaslı rant politikaları odaklıdır. Yapı kayıt belgesi başvurularında bina güvenliğinin mülkiyet sahibinin sorumluluğunda tutulması, ‘kamu yararı esaslı’ bir yönetim anlayışının ürünü olamaz. İnşaat ruhsatlarında mimar ve mühendislerin imzalarının aranmaması yönündeki yeni düzenleme, bu meslek hizmetlerinin birer bürokratik işlem olarak görülüyor olmasının sonucudur. Yıkılan istinat duvarları incelendiğinde, teknik yetersizlik açıkça görülmektedir. Mimarlık-mühendislik okullarının birinci sınıfında öğretilen ve en basit detay olan barbakanların, yani biriken zemin sularının tahliyesi için istinat duvarlarında açılması gereken boşlukların bile olmaması, inşaatların mesleki hizmet ve denetimden ne denli uzak olduğunu göstermektedir.
Özetle, yaşanan felaketlerin sorumlusu yağışlar değil sürdürülmekte olan rant odaklı merkezi ve yerel imar politikalarıdır. Mimarlar Odası olarak mesleki hizmetlerin kamu ve toplum yararı temelinde sürdürülmesi yönündeki mücadelemize devam edeceğimizi bildirir, mesleki hizmetlerin güvencesi olan meslek odalarının yapı sektöründeki öneminin kavranmasını ve tüm yönetim kademelerinin yaşanan tüm bu felaketlerden ders çıkarmasını dileriz.
Saygılarımızla
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi