Ayın Konuğu Programı Özel Etkinlik / Mimarist.tv Canlı Yayını
Arif Keskiner – M. Melih Güneş Söyleşisi:
Mekândaki Bellek, Bellekteki Mekân: Nâzım’ın Evinde, Vera’nın Sofrasında
29 Haziran 2020, 18.00
Mimarist.tv
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Ocak 2015’ten itibaren düzenlediği ve farklı disiplinden bir uzmanın konuşmacı olarak katıldığı “Ayın Konuğu” buluşmalarının bu dönemki ilk konuğu Arif Keskiner.
“Mekândaki Bellek, Bellekteki Mekân: Nâzım’ın Evinde, Vera’nın Sofrasında” başlığıyla Nâzım Hikmet’in 57. ölüm yıl dönümü dolayısıyla Melih Güneş’in yürütücülüğünde düzenlenen özel etkinlik, mimarist.tv üzerinden canlı yayınlanacak.
Nâzım Hikmet’in ölümünün 57. yıl dönümünde, şairin ömrünün sonuna kadar yaşadığı ve çalışmalarını yürüttüğü Moskova’daki evine, 70’li yıllardan beri yapılan bazı ziyaretleri, sinemacı-yazar Arif Keskiner ve Nâzım Hikmet külliyatına yaptığı katkılarla da tanınan odamız üyesi M. Melih Güneş’in tanıklıklarından dinleyeceğiz.
Keskiner ve Güneş, şairin ölümünden sonra Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu, Aziz Nesin, Halet Çambel, Nail Çakırhan, Ara Güler, Türkân Şoray, Fatma Girik gibi edebiyatçı, sinemacı, tiyatrocu, aydın pek çok kişinin Moskova’daki bu ziyaretlerinin, kendilerinde kalan hatıra ve etkilerin etrafında, bir mekânın kültür hayatımızın belleğindeki yerini de ortaya çıkarırken, bir Nâzım Hikmet Müzesi’nin gerekliliğinin işaretlerini de gösteriyorlar.
Arif Keskiner ve M. Melih Güneş’in birlikte yayına hazırladığı Nâzım’ın Evinde Vera’nın Sofrasında adlı kitap, Mitos-Boyut Yayınları tarafından 2016 yılında yayımlanmış ve Nâzım Hikmet Araştırma Ödülü’ne değer görülmüştü.
“… memleketinden kaçmak zorunda kalmış büyük bir şairin evinde olmaktan daha farklı bir durum söz konusuydu.
… esas ömrü, olumsuz giden her şeye karşın ilmek ilmek umutla dokuduğu, kendisini yarattığı ömrü başlı başına bir sanat eseriydi. Yaşayıp öldüğü bu ev de bu büyük eserin içindeki eserlerden biriydi ve tek başına bir enstalasyondu. Evi eser kılan dost armağanı usta işi resimler, küçük heykeller, objeler değil; hepsiyle birlikte oluşan yaşanmışlık ve sürgitlikti.
Vera Tulyakova’nın kendinin de dahil olduğu, devam eden bir ömrün içine giriyorduk eve girmekle.
Ve o ömür, başlı başına bir başyapıttı.”
(M. Melih Güneş)